23 HAZİRAN İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONUÇLARI İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
23 HAZİRAN İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONUÇLARI İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
Türkiye’de Siyonizm’in bir planı olarak ortaya çıkartılan PKK terör örgütünün ülkemize ve başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere tüm milletimize yaşattığı büyük acıların ortadan kaldırılması ve milletimizin her bir ferdinin temel hak ve hürriyetlerinin tam olarak sağlanması ve korunması için atılması zaten zorunlu olan, devletin temel görevlerinden olan terörle mücadele adımlarının, bir seçim kartı haline getirilip, propaganda malzemesi yapılması, “biz gidersek, başka kimse terörle mücadele etmez” havasının oluşturulmaya çalışılması en büyük yanlışlardan biri olmuştur.
Ülkemiz uzun süreli bir seçim atmosferini 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile birlikte geride bıraktı. Önceki dönemden oldukça farklı, yeni bir siyasi tablonun oluştuğu seçim sonuçlarının İstanbul’umuz, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyoruz. Bu seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyoruz.
Türkiye’de 3 Kasım 2002 seçimleri ile iktidara gelen AK Parti 23 Haziran İstanbul seçiminde ciddi bir oy ve güven kaybı ile karşı karşıya kaldı. AK Parti 31 Mart Yerel Seçimi’nde kazanmış olduğu Fatih, Eyüp Sultan, Zeytinburnu ve Üsküdar ilçeleri de dâhil olmak üzere çok sayıda ilçede CHP’nin gerisine düştü, İstanbul’da Ak Parti’nin önde olduğu sadece 11 ilçe kaldı. Güngören ve Kağıthane gibi ilçelerde ise CHP ile aradaki farkın %1’in altında olduğu görülmektedir. Ayrıca Ak Parti adayı Sn. Binali Yıldırım’ın oylarının 31 Mart’la kıyaslandığında ciddi şekilde düştüğünün görülmesi, 31 Mart’ta Sn. Yıldırım ve Sn. İmamoğlu arasındaki çok cüzi farkın, 23 Haziran seçiminde 60 katına çıkarak 800 bini aşması son derece dikkat çekicidir.
Bu sonuçlar, Türkiye’de seçmen psikolojisinin mevcut iktidarla ilgili olarak ciddi bir kırılma yaşadığını, vatandaşın artık iktidarın kendisine anlattıklarına temkinli yaklaşmaya başladığını ve hatta iktidarın her söylediğini sorgusuz-sualsiz kabullenmediğini açıkça ortaya koymakta ve artık siyasette yeni bir dönemin başladığını işaret etmektedir.
Ayrıca hem 31 Mart seçimlerinde hem de 23 Haziran İstanbul seçiminde seçmenin %16-17’lik kısmının (bu oran İstanbul için 1,5 milyonun üzerinde oya tekabül ediyor) sandığa gitmemesi milletimizin çok önemli bir bölümünün seçimlere giren mevcut partilerin hiçbirinin sorunlarına çözüm getiremeyeceğine inandığını ve siyaseten bir arayış içinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ortaya çıkan bu tablonun elbette ki bu sonucu ortaya çıkaran süreç ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir.
Uzun süreli iktidarlarda görülen temel sorunlar söz konusu süreçte yoğun bir şekilde yaşanmış, Türkiye’nin merkezi yönetiminde ve yerel yönetimlerde milletin iktidar partisine yıllardır verdiği çok büyük desteğin ve bu desteğin sağladığı gücün ortaya çıkardığı psikoloji ile oluşan yönetimsel ve kişisel davranış şekillerinin milletimiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler sandığa açık şekilde yansımıştır.
Gerek Yerel Yönetimlerde yapılan yanlışlar, gerekse Merkezi Yönetimin izlediği politikalar neticesinde ortaya çıkan başta ekonomik olmak üzere temel sorunlar milletimizin bu seçimde oy verme kararını ciddi şekilde etkilemiştir.
Milletimizin devleti ve belediyeleri yönetenlerden beklentisi açıktır;
Yetkiyi milletin verdiğinin ve bu yetkinin süreli olduğunun unutulmaması, verilen yetkinin millet için kullanılması, açık ve şeffaf bir yönetim ortaya konulması, gönlünü millete açan tevazu sahibi bir yönetim anlayışının benimsenmesi, milletin emaneti olana millet adına sahip çıkılması, kişisel çıkarları değil ülkemizin geleceğini ve milletimizin refahını önceleyen icraatların yapılması, adaletten asla taviz verilmemesi, toplumsal huzurun korunması.
Türkiye yerel seçimlere büyük bir ekonomik kriz içerisinde girdi. 17 yıllık AK Parti iktidarı boyunca ortaya konulan üretim-istihdam-ihracatı öncelemek yerine borç, faiz, beton ve çimentoya dayalı ekonomi politikasının ve gelir-servet dağılımında adaleti sağlamaya yönelik adımların atılmamasının sonucu olarak ortaya çıkan olumsuz tablo, giderek artan genç işsizlik oranının, hayat pahalılığının, piyasalardaki ölümcül durgunluğun son dönemde dayanılmaz boyuta ulaşması toplumun bütün kesimlerini ciddi şekilde etkilemiş, alınan pansuman tedbirler krizin çözülmesinde etkili olamamış, ekonomi yönetimi sorunları çözememiş, milletimize güven verememiş ve kriz giderek daha da ağırlaşmıştır.
Dış politikada dile getirilen sözler her ne kadar hak ve adaleti gözeten milli bir söylem olarak kayıtlara geçse de fiiliyatta atılan adımlar sonuçları itibari ile bu sözlerin taşıdığı manadan oldukça uzak kalmıştır. ABD’nin Irak operasyonlarına, NATO’nun Libya operasyonuna ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne verilen destekler bunun başlıca örnekleridir. Özellikle Suriye konusunda daha işin en başında yapılan yanlışlar Suriye’de yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesi, milyonlarcasının ülkesini terk etmesinin yanı sıra Türkiye’yi büyük bir mülteci krizi ile baş başa bırakmış, bu kriz ülkemizde önemli bir sosyo-ekonomik bir sorun olarak milletimizi olumsuz etkilemiştir.
Türkiye’de Siyonizm’in bir planı olarak ortaya çıkartılan PKK terör örgütünün ülkemize ve başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere tüm milletimize yaşattığı büyük acıların ortadan kaldırılması ve milletimizin her bir ferdinin temel hak ve hürriyetlerinin tam olarak sağlanması ve korunması için atılması zaten zorunlu olan, devletin temel görevlerinden olan terörle mücadele adımlarının, bir seçim kartı haline getirilip, propaganda malzemesi yapılması, “biz gidersek, başka kimse terörle mücadele etmez” havasının oluşturulmaya çalışılması en büyük yanlışlardan biri olmuştur.
Daha sonrasında bu tutumla tamamen çelişecek şekilde, İstanbul’daki Kürt kökenli seçmenlerin oylarının alınabilmesine yönelik olarak PKK elebaşının mektubunun devlet televizyonunda yayınlanması, bununla da kalmayıp seçimin hemen öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin talebi ile “kırmızı bülten”le aranan Osman Öcalan’ın devlete ait bir televizyon kanalında yayına çıkarılması, iktidar İstanbul Seçimini kazanabilmek için terör örgütünden ve elebaşlarından yardım istiyor görüntüsünü ortaya koymuş ve milletimizin ciddi şekilde tepkisini toplamıştır. Kendisini ülkemizin en milliyetçi ve vatansever partisi olarak tanımlayan MHP’nin bu olan bitenlere sessiz kalması ve hatta “bebek katili” olarak tanımladıkları kişi ile avukatlarının görüşmesine onay vermesi de parti tabanını Cumhur İttifakı’ndan soğutmuştur.
Yerel Yönetimlerde alt yapı ve üst yapı hizmetlerinde belli bir başarı sağlanmış olsa da, belediye bütçelerinin tam ve verimli bir şekilde kullanılmaması, belediyelerin de aynen merkezi hükümet gibi çok ciddi bir borç yükü altına sokulması, küçük ilçe belediyelerinin dahi borçlarının yüzlerce trilyonla ifade edilmesi, il belediyelerinde borçların milyarlarla ölçülmesi, Belediye Başkanlarının ve belediye bürokratlarının tevazudan ve alçakgönüllülükten uzak yaklaşımları, giderek milletten uzaklaşan tavırları, belli bir zümre ile olan kapalı sosyal ve ekonomik ilişkiler ağları, sürekli artan suiistimal iddiaları, Belediye Başkanlık makamlarının erişilemez görüntüsü, seçim sonucunu etkileyen temel unsurlardan olmuştur.
Yapılan yanlışların düzeltilmesi konusunda dile getirilen tüm iyi niyetli uyarılara kulakların tıkanması, iyi niyetli tüm uyarıların arkasında bir kötü niyet ve kasıt aranması, iktidarın sahip olduğu orantısız medya gücü ile kontrolsüz ve dayatmacı bir dilin kullanılması, yine iktidarın elindeki orantısız ekonomik gücün pervasız ve umarsızca kullanılması, devlet ve belediye imkanlarının seçim çalışmalarında muhalefete karşı bir avantaj olarak hukuku ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyecek bir şekilde seferber edilmesi vatandaşı rahatsız etmiş ve sonucu etkileyen temel nedenler olarak ortaya çıkmıştır.
17 yıldır seçim kaybetmeyen bir iktidarın böylesine açık bir seçim yenilgisini çok iyi analiz edip, bir an önce halkın verdiği mesajı doğru şekilde anlaması ve kalan Hükümet sürelerini iyi değerlendirmeleri kendileri ve Milletimiz adına hayırlı olacaktır.
Seçim artık geride kalmıştır. Bugün artık yeni şeyler söyleme zamanıdır. İyiyi, güzeli, doğruyu, faydalıyı, adil olanı yeni ve temiz bir lisan ile söyleme zamanıdır. Geçmişte denenmemiş yeni bir lider, yeni bir vizyon, yeni ve temiz bir kadro ile milletimizin beklentilerini karşılayacak yeni hedefler belirleme zamanıdır. Siyasette kişisel çıkar ve menfaatleri gözetmek yerine, milletin ve ülkenin beklentilerini ve çıkarlarını önceleyen bir anlayışı oluşturma zamanıdır.
Milletimizin beklentisini karşılayacak, Türkiye’yi ekonomik olarak ayağa kaldıracak, vatandaşın geçim derdini sona erdirecek, üreticinin yüzünü güldürecek, alın terinin hakkını verecek ve mutfaktaki yangını sona erdirecek projeleri oluşturma ve adımları atma zamanıdır. Türkiye’mizi en hızlı ve güçlü adımlarla borç-faiz kıskacından kurtarıp üretim, istihdam, katma değerli ihracat dönemine geçirme vaktidir. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan sistem yerine gelir ve servet dağılımında adaleti sağlayacak, nimet-külfet dengesini oluşturacak bir sisteme geçme vaktidir. Kaynak ihtiyacını sadece borçlanma ile, millete yük yükleyerek karşılayan yönetim anlayışı yerine, borçsuz-vergisiz-zamsız kaynak paketleri oluşturabilen ve bu kaynakları adil bir şekilde milletin hizmetine sunan yeni bir anlayışın acilen hakim kılınması şarttır.
Zedelenen adalet duygusunu yeniden sağlam bir zemine oturtmanın ve adalet mekanizmasına duyulan güveni artırmanın zamanıdır. Kişiye göre, partiye göre, imtiyazlara göre karar veren hukuk sistemi yerine, hakkı ve haklılığı üstün tutan hukuk sisteminin oluşturulması şarttır.
Dış politikada sadece ‘Yara sarma’ adımları, zulme ve sömürüye karşı sadece ‘sözel siyaset’ yerine, Türkiye’nin çevresinde ve İslam coğrafyasında yanan ateşi fiilen söndürecek dış politika perspektifini oluşturma zamanıdır.
İstikrarsız, düşük kaliteli, sadece diploma ve diplomalı işsiz üreten, gençlerimize bilimsel bilgi ile birlikte ahlak ve maneviyat aşılamayı göz ardı eden eğitim sistemi yerine, ahlaki, manevi, bilimsel kalitesi yüksek nesiller yetiştirecek eğitim sistemine geçilmesi elzemdir.
Başta dünyanın başşehri İstanbul olmak üzere, tüm belediyeleri, milletimizin hak ettiği hizmeti yeniden alabilmeleri adına tekrar kazanmak ve tekrar Milli Görüş anlayışı ile yönetmek için bugünden çalışmaya başlama zamanıdır.
Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuz günden bu yana bu hedefler doğrultusunda var gücümüzle çalışmaktayız.
Ruhumuzdaki heyecan 1994’e değil, 1969’a dayanmaktadır.
Azmimiz aynı azim, İdealimiz aynı ideal, samimiyetimiz aynı samimiyet, mücadelemiz de aynı şekilde milletimiz için, insanlık için hak ve adalet mücadelesidir.
Bu ideali canlı tutan, bu samimiyeti tüm Anadolu’yu ve Trakya’yı adım adım gezerek milletimize ulaştıran, gelecek biziz ve umut bizdedir heyecanı ile çalışan, sadece teşhis yapmak yerine tedaviyi de ortaya koyan, siyasete nezaket ve zerafet kazandıran, tevazusu ve alçakgönüllülüğüyle Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye’nin geleceğini sağlam temeller üzerine inşa edecek ve ülkemizi “Yeniden Büyük Türkiye” hedefine ulaştıracak projelerle her geçen gün milletimizin umudu haline gelmektedir.
Yeniden Refah Partisi olarak biz milletimiz, ülkemiz, mazlum Müslümanlar ve bütün insanlık için çalışıyoruz.
“Milletimiz İçin Biz Varız” diyerek çalışıyoruz.
Aziz milletimizin kıymetli evlatlarının da desteğiyle, en kısa sürede belediyelerde ve merkezi iktidarda milletimiz tarafından özlenen anlayışı ve hizmetleri yeniden, “Yeniden Refah Partisi” ile getireceğimize, olan inancımız tamdır.
Yeniden Refah Partisi23 HAZİRAN İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONUÇLARI İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
Ülkemiz uzun süreli bir seçim atmosferini 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile birlikte geride bıraktı. Önceki dönemden oldukça farklı, yeni bir siyasi tablonun oluştuğu seçim sonuçlarının İstanbul’umuz, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyoruz. Bu seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyoruz.
Türkiye’de 3 Kasım 2002 seçimleri ile iktidara gelen AK Parti 23 Haziran İstanbul seçiminde ciddi bir oy ve güven kaybı ile karşı karşıya kaldı. AK Parti 31 Mart Yerel Seçimi’nde kazanmış olduğu Fatih, Eyüp Sultan, Zeytinburnu ve Üsküdar ilçeleri de dâhil olmak üzere çok sayıda ilçede CHP’nin gerisine düştü, İstanbul’da Ak Parti’nin önde olduğu sadece 11 ilçe kaldı. Güngören ve Kağıthane gibi ilçelerde ise CHP ile aradaki farkın %1’in altında olduğu görülmektedir. Ayrıca Ak Parti adayı Sn. Binali Yıldırım’ın oylarının 31 Mart’la kıyaslandığında ciddi şekilde düştüğünün görülmesi, 31 Mart’ta Sn. Yıldırım ve Sn. İmamoğlu arasındaki çok cüzi farkın, 23 Haziran seçiminde 60 katına çıkarak 800 bini aşması son derece dikkat çekicidir.
Bu sonuçlar, Türkiye’de seçmen psikolojisinin mevcut iktidarla ilgili olarak ciddi bir kırılma yaşadığını, vatandaşın artık iktidarın kendisine anlattıklarına temkinli yaklaşmaya başladığını ve hatta iktidarın her söylediğini sorgusuz-sualsiz kabullenmediğini açıkça ortaya koymakta ve artık siyasette yeni bir dönemin başladığını işaret etmektedir.
Ayrıca hem 31 Mart seçimlerinde hem de 23 Haziran İstanbul seçiminde seçmenin %16-17’lik kısmının (bu oran İstanbul için 1,5 milyonun üzerinde oya tekabül ediyor) sandığa gitmemesi milletimizin çok önemli bir bölümünün seçimlere giren mevcut partilerin hiçbirinin sorunlarına çözüm getiremeyeceğine inandığını ve siyaseten bir arayış içinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ortaya çıkan bu tablonun elbette ki bu sonucu ortaya çıkaran süreç ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir.
Uzun süreli iktidarlarda görülen temel sorunlar söz konusu süreçte yoğun bir şekilde yaşanmış, Türkiye’nin merkezi yönetiminde ve yerel yönetimlerde milletin iktidar partisine yıllardır verdiği çok büyük desteğin ve bu desteğin sağladığı gücün ortaya çıkardığı psikoloji ile oluşan yönetimsel ve kişisel davranış şekillerinin milletimiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler sandığa açık şekilde yansımıştır.
Gerek Yerel Yönetimlerde yapılan yanlışlar, gerekse Merkezi Yönetimin izlediği politikalar neticesinde ortaya çıkan başta ekonomik olmak üzere temel sorunlar milletimizin bu seçimde oy verme kararını ciddi şekilde etkilemiştir.
Milletimizin devleti ve belediyeleri yönetenlerden beklentisi açıktır;
Yetkiyi milletin verdiğinin ve bu yetkinin süreli olduğunun unutulmaması, verilen yetkinin millet için kullanılması, açık ve şeffaf bir yönetim ortaya konulması, gönlünü millete açan tevazu sahibi bir yönetim anlayışının benimsenmesi, milletin emaneti olana millet adına sahip çıkılması, kişisel çıkarları değil ülkemizin geleceğini ve milletimizin refahını önceleyen icraatların yapılması, adaletten asla taviz verilmemesi, toplumsal huzurun korunması.
Türkiye yerel seçimlere büyük bir ekonomik kriz içerisinde girdi. 17 yıllık AK Parti iktidarı boyunca ortaya konulan üretim-istihdam-ihracatı öncelemek yerine borç, faiz, beton ve çimentoya dayalı ekonomi politikasının ve gelir-servet dağılımında adaleti sağlamaya yönelik adımların atılmamasının sonucu olarak ortaya çıkan olumsuz tablo, giderek artan genç işsizlik oranının, hayat pahalılığının, piyasalardaki ölümcül durgunluğun son dönemde dayanılmaz boyuta ulaşması toplumun bütün kesimlerini ciddi şekilde etkilemiş, alınan pansuman tedbirler krizin çözülmesinde etkili olamamış, ekonomi yönetimi sorunları çözememiş, milletimize güven verememiş ve kriz giderek daha da ağırlaşmıştır.
Dış politikada dile getirilen sözler her ne kadar hak ve adaleti gözeten milli bir söylem olarak kayıtlara geçse de fiiliyatta atılan adımlar sonuçları itibari ile bu sözlerin taşıdığı manadan oldukça uzak kalmıştır. ABD’nin Irak operasyonlarına, NATO’nun Libya operasyonuna ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne verilen destekler bunun başlıca örnekleridir. Özellikle Suriye konusunda daha işin en başında yapılan yanlışlar Suriye’de yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesi, milyonlarcasının ülkesini terk etmesinin yanı sıra Türkiye’yi büyük bir mülteci krizi ile baş başa bırakmış, bu kriz ülkemizde önemli bir sosyo-ekonomik bir sorun olarak milletimizi olumsuz etkilemiştir.
Türkiye’de Siyonizm’in bir planı olarak ortaya çıkartılan PKK terör örgütünün ülkemize ve başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere tüm milletimize yaşattığı büyük acıların ortadan kaldırılması ve milletimizin her bir ferdinin temel hak ve hürriyetlerinin tam olarak sağlanması ve korunması için atılması zaten zorunlu olan, devletin temel görevlerinden olan terörle mücadele adımlarının, bir seçim kartı haline getirilip, propaganda malzemesi yapılması, “biz gidersek, başka kimse terörle mücadele etmez” havasının oluşturulmaya çalışılması en büyük yanlışlardan biri olmuştur.
Daha sonrasında bu tutumla tamamen çelişecek şekilde, İstanbul’daki Kürt kökenli seçmenlerin oylarının alınabilmesine yönelik olarak PKK elebaşının mektubunun devlet televizyonunda yayınlanması, bununla da kalmayıp seçimin hemen öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin talebi ile “kırmızı bülten”le aranan Osman Öcalan’ın devlete ait bir televizyon kanalında yayına çıkarılması, iktidar İstanbul Seçimini kazanabilmek için terör örgütünden ve elebaşlarından yardım istiyor görüntüsünü ortaya koymuş ve milletimizin ciddi şekilde tepkisini toplamıştır. Kendisini ülkemizin en milliyetçi ve vatansever partisi olarak tanımlayan MHP’nin bu olan bitenlere sessiz kalması ve hatta “bebek katili” olarak tanımladıkları kişi ile avukatlarının görüşmesine onay vermesi de parti tabanını Cumhur İttifakı’ndan soğutmuştur.
Yerel Yönetimlerde alt yapı ve üst yapı hizmetlerinde belli bir başarı sağlanmış olsa da, belediye bütçelerinin tam ve verimli bir şekilde kullanılmaması, belediyelerin de aynen merkezi hükümet gibi çok ciddi bir borç yükü altına sokulması, küçük ilçe belediyelerinin dahi borçlarının yüzlerce trilyonla ifade edilmesi, il belediyelerinde borçların milyarlarla ölçülmesi, Belediye Başkanlarının ve belediye bürokratlarının tevazudan ve alçakgönüllülükten uzak yaklaşımları, giderek milletten uzaklaşan tavırları, belli bir zümre ile olan kapalı sosyal ve ekonomik ilişkiler ağları, sürekli artan suiistimal iddiaları, Belediye Başkanlık makamlarının erişilemez görüntüsü, seçim sonucunu etkileyen temel unsurlardan olmuştur.
Yapılan yanlışların düzeltilmesi konusunda dile getirilen tüm iyi niyetli uyarılara kulakların tıkanması, iyi niyetli tüm uyarıların arkasında bir kötü niyet ve kasıt aranması, iktidarın sahip olduğu orantısız medya gücü ile kontrolsüz ve dayatmacı bir dilin kullanılması, yine iktidarın elindeki orantısız ekonomik gücün pervasız ve umarsızca kullanılması, devlet ve belediye imkanlarının seçim çalışmalarında muhalefete karşı bir avantaj olarak hukuku ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyecek bir şekilde seferber edilmesi vatandaşı rahatsız etmiş ve sonucu etkileyen temel nedenler olarak ortaya çıkmıştır.
17 yıldır seçim kaybetmeyen bir iktidarın böylesine açık bir seçim yenilgisini çok iyi analiz edip, bir an önce halkın verdiği mesajı doğru şekilde anlaması ve kalan Hükümet sürelerini iyi değerlendirmeleri kendileri ve Milletimiz adına hayırlı olacaktır.
Seçim artık geride kalmıştır. Bugün artık yeni şeyler söyleme zamanıdır. İyiyi, güzeli, doğruyu, faydalıyı, adil olanı yeni ve temiz bir lisan ile söyleme zamanıdır. Geçmişte denenmemiş yeni bir lider, yeni bir vizyon, yeni ve temiz bir kadro ile milletimizin beklentilerini karşılayacak yeni hedefler belirleme zamanıdır. Siyasette kişisel çıkar ve menfaatleri gözetmek yerine, milletin ve ülkenin beklentilerini ve çıkarlarını önceleyen bir anlayışı oluşturma zamanıdır.
Milletimizin beklentisini karşılayacak, Türkiye’yi ekonomik olarak ayağa kaldıracak, vatandaşın geçim derdini sona erdirecek, üreticinin yüzünü güldürecek, alın terinin hakkını verecek ve mutfaktaki yangını sona erdirecek projeleri oluşturma ve adımları atma zamanıdır. Türkiye’mizi en hızlı ve güçlü adımlarla borç-faiz kıskacından kurtarıp üretim, istihdam, katma değerli ihracat dönemine geçirme vaktidir. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan sistem yerine gelir ve servet dağılımında adaleti sağlayacak, nimet-külfet dengesini oluşturacak bir sisteme geçme vaktidir. Kaynak ihtiyacını sadece borçlanma ile, millete yük yükleyerek karşılayan yönetim anlayışı yerine, borçsuz-vergisiz-zamsız kaynak paketleri oluşturabilen ve bu kaynakları adil bir şekilde milletin hizmetine sunan yeni bir anlayışın acilen hakim kılınması şarttır.
Zedelenen adalet duygusunu yeniden sağlam bir zemine oturtmanın ve adalet mekanizmasına duyulan güveni artırmanın zamanıdır. Kişiye göre, partiye göre, imtiyazlara göre karar veren hukuk sistemi yerine, hakkı ve haklılığı üstün tutan hukuk sisteminin oluşturulması şarttır.
Dış politikada sadece ‘Yara sarma’ adımları, zulme ve sömürüye karşı sadece ‘sözel siyaset’ yerine, Türkiye’nin çevresinde ve İslam coğrafyasında yanan ateşi fiilen söndürecek dış politika perspektifini oluşturma zamanıdır.
İstikrarsız, düşük kaliteli, sadece diploma ve diplomalı işsiz üreten, gençlerimize bilimsel bilgi ile birlikte ahlak ve maneviyat aşılamayı göz ardı eden eğitim sistemi yerine, ahlaki, manevi, bilimsel kalitesi yüksek nesiller yetiştirecek eğitim sistemine geçilmesi elzemdir.
Başta dünyanın başşehri İstanbul olmak üzere, tüm belediyeleri, milletimizin hak ettiği hizmeti yeniden alabilmeleri adına tekrar kazanmak ve tekrar Milli Görüş anlayışı ile yönetmek için bugünden çalışmaya başlama zamanıdır.
Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuz günden bu yana bu hedefler doğrultusunda var gücümüzle çalışmaktayız.
Ruhumuzdaki heyecan 1994’e değil, 1969’a dayanmaktadır.
Azmimiz aynı azim, İdealimiz aynı ideal, samimiyetimiz aynı samimiyet, mücadelemiz de aynı şekilde milletimiz için, insanlık için hak ve adalet mücadelesidir.
Bu ideali canlı tutan, bu samimiyeti tüm Anadolu’yu ve Trakya’yı adım adım gezerek milletimize ulaştıran, gelecek biziz ve umut bizdedir heyecanı ile çalışan, sadece teşhis yapmak yerine tedaviyi de ortaya koyan, siyasete nezaket ve zerafet kazandıran, tevazusu ve alçakgönüllülüğüyle Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye’nin geleceğini sağlam temeller üzerine inşa edecek ve ülkemizi “Yeniden Büyük Türkiye” hedefine ulaştıracak projelerle her geçen gün milletimizin umudu haline gelmektedir.
Yeniden Refah Partisi olarak biz milletimiz, ülkemiz, mazlum Müslümanlar ve bütün insanlık için çalışıyoruz.
“Milletimiz İçin Biz Varız” diyerek çalışıyoruz.
Aziz milletimizin kıymetli evlatlarının da desteğiyle, en kısa sürede belediyelerde ve merkezi iktidarda milletimiz tarafından özlenen anlayışı ve hizmetleri yeniden, “Yeniden Refah Partisi” ile getireceğimize, olan inancımız tamdır.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.