FETÖ'cüler ile Adnan Hocacılar'ın 10 benzer özelliği

YURT HABERLERİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 20.07.2018 - 10:50, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:38 1682+ kez okundu.
 

FETÖ'cüler ile Adnan Hocacılar'ın 10 benzer özelliği

12 Eylül askeri darbesi, dini hayatta yaptı en büyük depremi.. MSP, MTTB ve Akıncılar Derneği gibi yasal sivil toplum kuruluşları kapatılmıştı. Dini alan tamamen cemaatlere ve tarikatlara kalmıştı..
Uluslararası güçler ve içerideki statükocular, bu şartları iyi değerlendirdi. Son kırk yılda ülkemizde böyle dışa bağımlı pek çok yapı kuruldu. Bunlardan FETÖCÜLER ile Adnan Hocacılar karşılaştırılınca, tespit edilecek ortak özellikler, diğerlerinin de niteliği olduğu görülecektir.. FETÖCÜLER ile Adnan Hocacılar’ın ortak 10 niteliğini, bunlarla 40 yıl mücadele etmiş bir aydın olarak şöyle sıralayabilirim: 1.Onlar için “12 Eylül darbesi öncesi” denilen 1970’li yıllar, karanlık bir “hazırlık dönemi”dir. 1975 – 1980 arasında ABD’de eğitim aldıkları iddia edilmektedir. 2.ABD’nin “Yeşil Kuşak” operasyonunun birer parçası oldukları anlaşılmaktadır. Yeşil Kuşak çalışmaları 1990 sonrasında da devam ettiği için sadece SSCB karşıtlığı değil, İslam alemine dönük daha kapsamlı, derin, yarım asırlık bir projedir. Arap Prensleri, ABD’de okutmak bir Yeşil Kuşak projesiymiş, yeni anladık mesela. Laik politika, İslamı protestanlaştırmak için bireyci din anlayışı ve Batılı yaşam tarzı, Suudi Arabistan’daki gibi Şeriatçı politika, şiddete başvuran Cihatçı politika Yeşil Kuşak operasyonunun birer parçasıdır. Etnik ve mezhepsel bölücülük de Yeşil Kuşak operasyonunun bir parçasıdır. 3.Darvinizm gibi batıcı bir ideoloji karşıtı söylemle çıkarlar. Düşünce, bilim ve sanatta amatördürler ama mesela Darvinizm ile, mesela pozitivizm ile mücadeleyi “iman davası” olarak anlatıp söylemlerini meşrulaştırarak etkinleştirirler.. Okul açsın açmasın doğrudan gençlere yönelirler. Takva sahibi olmayı değil, “sadık üye” olmayı, teşkilatçılığı ve statükoda yer kapmayı salık verirler. Batıcı yaşam tarzlarıyla meşruiyet ararlar. Karşı mahalleye taviz vererek etkin olmaya çalışırlar. 4.Yayıncılık, kitap yayın işlerine önem verirler. Cemaat oldukları izlenimi uyandırmak için yayıncılığı cemaatlerin ve siyasi partinin bile üstüne koyarlar. Kitapları, dergileri, gazeteleri, radyoları ve televizyonları vardır. Yayınları, tasarımları ve harf karakterleriyle Avrupai hava dikkat çeker.Estetik beğenileri, kitsch olarak nitelenebilir, ürünlerin görünümleri, tasarımları yerlerdedir ama “abi kararı” olduğundan hiçbir şeye dokunamaz kimse. Kitapların dili, sayfa tasarımı berbat olmasına rağmen inatla yıllarca öyle yayınlanır. Amatördürler gerçekte; düşüncede, bilimde ve sanatta hevesli niteliğine sahiptirler ama büyüklenirler.. Bu eksikliklerini, bürokrat, akademisyen ve şöhretlerle örtmeye çalışırlar. 5.Cemaat olarak okur yazar pozisyonu alırlar ama bu cemaatlerden ne bir şair çıkar, ne bir hikayeci, ne de romancı.. Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç çizgisinden uzak dururlar, üstat demelerine rağmen fikirlerini savunmazlar, fırsat buldukça bu şairlerden yararlanırlar; hatta onlara saygısızlık etmemek için büyük çaba sarf ederler. Çünkü medya kuruluşları vardır; yetersiz ve sağlıksız olsa da kanaat önderliği yoluyla kitleleri etkilemenin bir yolunu bulurlar. 1980 öncesinde İslami cemaatlerin ortak bir dili vardı; 12 Eylül darbesinden sonra “Her cemaate bir medya kuruluşu” kampanyası, sözkonusu dil birliğini yok etti. 6.Kadroları, eğitimden geçirerek oluşur; gençlik kadroları hiyerarşik, askeri disiplinli, yirmi dört saat hizmette, adanmış tipler, adeta robotlar yaratırlar, hipnotize edilmiş, beyinleri yıkanmışçasına “görev adamı”dırlar.. Özgürlük, iman, imtihan, yetkinlik kavramları değil, görev, fedakarlık ve kahramanlıktır anahtar kavramları. Aile, mahalle, şehir ahalisi ile kopuk ve ayrıdırlar. Hemşericilik yapmazlar mesela.. Lideri ve teşkilatı yüceltirler, lidere sadakat şerefleridir, toz kondurmazlar. Cemaat asabiyeti her şeyin üstündedir; yabancılaşmışlardır. 7. Açıktan ABD’ye ve İsrail’e taraftırlar, bunu gizleme ihtiyacı bile duymazlar. İsrail’in güvenliğini önemserler. Türkiye İsrail ilişkisinin isinin bozulmasını hiç istemezler. Abartılı Siyonizm anlatıları vardır; havada, karada ve denizde uçan Yahudi söylemini yenilerler sürekli.. ABD’de Yahudilerin güçlü olduklarını abartılı hatta sık sık vurgularlar. 8.Müthiş İran, daha doğrusu Şii düşmanıdırlar. Sünni Şii çatışmasının Türkiye’deki öncüsü gibi davranırlar. Ümmet bilinci yetersizdir ya da yoktur. Araplara mesafelidirler. 9.Büyük mali güçlere sahiptirler, uluslararası bağlantılar kurarlar, uluslararası organizasyon yaparlar, uluslararası ilişkilerde aktör olduklarını saklamazlar. 10.Bürokraside arkaları vardır. Polis, asker, maliye ve yargıda etkilidirler.. Haber ajansları bile vardır, istihbaratçılık yaparlar; istihbaratta güçlü oldukları iddiaları vardır, mesela Mason ayininin gizli çekimini yapma iddiasında bulunurlar. Mesela Abdullah Öcalan’ın yakalanışını ilk duyuran ajans olmakla övünürler. Ses kasetleri, videolar üretirler. Şantaj yaparlar, siyaseti bu yolla etkilerler. Bu 10 özellik bir yapıda toplanmışsa dikkat etmek gerekir.. Bu maddelerde ifade edilen nitelikler, dışarıdan bakınca, ilk bakışta fark edilen, belirgin özellikleridir. Daha dikkatli bir bakış, sözkonusu yapılara ilişkin nice ince nitelik çıkaracaktır. Böylece sosyal araştırma yapmakla görevli akademisyenlerimizi ve ilgili devlet adamlarımızı da bu meseleye duyarlılığa davet edelim..
12 Eylül askeri darbesi, dini hayatta yaptı en büyük depremi.. MSP, MTTB ve Akıncılar Derneği gibi yasal sivil toplum kuruluşları kapatılmıştı. Dini alan tamamen cemaatlere ve tarikatlara kalmıştı..

Uluslararası güçler ve içerideki statükocular, bu şartları iyi değerlendirdi. Son kırk yılda ülkemizde böyle dışa bağımlı pek çok yapı kuruldu.

Bunlardan FETÖCÜLER ile Adnan Hocacılar karşılaştırılınca, tespit edilecek ortak özellikler, diğerlerinin de niteliği olduğu görülecektir..

FETÖCÜLER ile Adnan Hocacılar’ın ortak 10 niteliğini, bunlarla 40 yıl mücadele etmiş bir aydın olarak şöyle sıralayabilirim:

1.Onlar için “12 Eylül darbesi öncesi” denilen 1970’li yıllar, karanlık bir “hazırlık dönemi”dir. 1975 – 1980 arasında ABD’de eğitim aldıkları iddia edilmektedir.

2.ABD’nin “Yeşil Kuşak” operasyonunun birer parçası oldukları anlaşılmaktadır. Yeşil Kuşak çalışmaları 1990 sonrasında da devam ettiği için sadece SSCB karşıtlığı değil, İslam alemine dönük daha kapsamlı, derin, yarım asırlık bir projedir. Arap Prensleri, ABD’de okutmak bir Yeşil Kuşak projesiymiş, yeni anladık mesela. Laik politika, İslamı protestanlaştırmak için bireyci din anlayışı ve Batılı yaşam tarzı, Suudi Arabistan’daki gibi Şeriatçı politika, şiddete başvuran Cihatçı politika Yeşil Kuşak operasyonunun birer parçasıdır. Etnik ve mezhepsel bölücülük de Yeşil Kuşak operasyonunun bir parçasıdır.

3.Darvinizm gibi batıcı bir ideoloji karşıtı söylemle çıkarlar. Düşünce, bilim ve sanatta amatördürler ama mesela Darvinizm ile, mesela pozitivizm ile mücadeleyi “iman davası” olarak anlatıp söylemlerini meşrulaştırarak etkinleştirirler.. Okul açsın açmasın doğrudan gençlere yönelirler. Takva sahibi olmayı değil, “sadık üye” olmayı, teşkilatçılığı ve statükoda yer kapmayı salık verirler. Batıcı yaşam tarzlarıyla meşruiyet ararlar. Karşı mahalleye taviz vererek etkin olmaya çalışırlar.

4.Yayıncılık, kitap yayın işlerine önem verirler. Cemaat oldukları izlenimi uyandırmak için yayıncılığı cemaatlerin ve siyasi partinin bile üstüne koyarlar. Kitapları, dergileri, gazeteleri, radyoları ve televizyonları vardır. Yayınları, tasarımları ve harf karakterleriyle Avrupai hava dikkat çeker.Estetik beğenileri, kitsch olarak nitelenebilir, ürünlerin görünümleri, tasarımları yerlerdedir ama “abi kararı” olduğundan hiçbir şeye dokunamaz kimse. Kitapların dili, sayfa tasarımı berbat olmasına rağmen inatla yıllarca öyle yayınlanır. Amatördürler gerçekte; düşüncede, bilimde ve sanatta hevesli niteliğine sahiptirler ama büyüklenirler.. Bu eksikliklerini, bürokrat, akademisyen ve şöhretlerle örtmeye çalışırlar.

5.Cemaat olarak okur yazar pozisyonu alırlar ama bu cemaatlerden ne bir şair çıkar, ne bir hikayeci, ne de romancı.. Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç çizgisinden uzak dururlar, üstat demelerine rağmen fikirlerini savunmazlar, fırsat buldukça bu şairlerden yararlanırlar; hatta onlara saygısızlık etmemek için büyük çaba sarf ederler. Çünkü medya kuruluşları vardır; yetersiz ve sağlıksız olsa da kanaat önderliği yoluyla kitleleri etkilemenin bir yolunu bulurlar. 1980 öncesinde İslami cemaatlerin ortak bir dili vardı; 12 Eylül darbesinden sonra “Her cemaate bir medya kuruluşu” kampanyası, sözkonusu dil birliğini yok etti.

6.Kadroları, eğitimden geçirerek oluşur; gençlik kadroları hiyerarşik, askeri disiplinli, yirmi dört saat hizmette, adanmış tipler, adeta robotlar yaratırlar, hipnotize edilmiş, beyinleri yıkanmışçasına “görev adamı”dırlar.. Özgürlük, iman, imtihan, yetkinlik kavramları değil, görev, fedakarlık ve kahramanlıktır anahtar kavramları. Aile, mahalle, şehir ahalisi ile kopuk ve ayrıdırlar. Hemşericilik yapmazlar mesela.. Lideri ve teşkilatı yüceltirler, lidere sadakat şerefleridir, toz kondurmazlar. Cemaat asabiyeti her şeyin üstündedir; yabancılaşmışlardır.

7. Açıktan ABD’ye ve İsrail’e taraftırlar, bunu gizleme ihtiyacı bile duymazlar. İsrail’in güvenliğini önemserler. Türkiye İsrail ilişkisinin isinin bozulmasını hiç istemezler. Abartılı Siyonizm anlatıları vardır; havada, karada ve denizde uçan Yahudi söylemini yenilerler sürekli.. ABD’de Yahudilerin güçlü olduklarını abartılı hatta sık sık vurgularlar.

8.Müthiş İran, daha doğrusu Şii düşmanıdırlar. Sünni Şii çatışmasının Türkiye’deki öncüsü gibi davranırlar. Ümmet bilinci yetersizdir ya da yoktur. Araplara mesafelidirler.

9.Büyük mali güçlere sahiptirler, uluslararası bağlantılar kurarlar, uluslararası organizasyon yaparlar, uluslararası ilişkilerde aktör olduklarını saklamazlar.

10.Bürokraside arkaları vardır. Polis, asker, maliye ve yargıda etkilidirler.. Haber ajansları bile vardır, istihbaratçılık yaparlar; istihbaratta güçlü oldukları iddiaları vardır, mesela Mason ayininin gizli çekimini yapma iddiasında bulunurlar. Mesela Abdullah Öcalan’ın yakalanışını ilk duyuran ajans olmakla övünürler. Ses kasetleri, videolar üretirler. Şantaj yaparlar, siyaseti bu yolla etkilerler.

Bu 10 özellik bir yapıda toplanmışsa dikkat etmek gerekir..

Bu maddelerde ifade edilen nitelikler, dışarıdan bakınca, ilk bakışta fark edilen, belirgin özellikleridir. Daha dikkatli bir bakış, sözkonusu yapılara ilişkin nice ince nitelik çıkaracaktır.

Böylece sosyal araştırma yapmakla görevli akademisyenlerimizi ve ilgili devlet adamlarımızı da bu meseleye duyarlılığa davet edelim..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.