Serdar Aksoy, Tuncay Özkan ve Atila Sertel’in açıklamaları hakkında ateş püskürdü!
Serdar Aksoy, Tuncay Özkan ve Atila Sertel’in açıklamaları hakkında ateş püskürdü!
Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy, Atila Sertel ve Tuncay Özkan’ın açıklamalarına cevaben bir video yayınladı. Aksoy videoda; yaklaşık 3 yıl önce CHP Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, bir milletvekili ve CHP İstanbul eski il başkanı olduğunu söyleyen bir kişinin kendisini ziyaret ettiğini, ziyarette CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir asansör firması ve bir medya şirketiyle anlaşma yapılması için talimat verdiğini ayrıca Seyrek’teki araziyle ilgili kendisiyle rant pazarlığı yapıldığını iddia etti.
Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy, kendisi hakkında yapılan açıklamalara cevap niteliğinde bir video yayınladı, videonun arka planındaki ekranda bulunan Fethullah Gülen ve Tuncay Özkan’ın yayın anından alınan fotoğrafı dikkatlerden kaçmadı. Aksoy, aynı zamanda Tuncay Özkan’ın görüntüsünün altına ‘ Tuncay Özkan Kanaltürk’ü fetöye satan milletvekili’ yazdırdı.
Aksoy, çıktığı bir canlı yayında iki CHP'li vekilin gelip Seyrek'teki bir araziyle ilgili kendisine rant pazarlığı yaptığını iddia etmesi üzerine CHP'li Özkan; "Eğer kişi iddiasını ispatlamazsa müfteridir, alçaktır, şerefsizdir” ifadelerini kullandı. Bu açıklamanın ardından Aksoy, bir video yayınlayarak Özkan’a cevap verdi.
Serdar Aksoy’un açıklamaları şu şekilde;
“BU ÜSLUP MİLLETVEKİLİNE YAKIŞMIYOR
Bundan 2-3 gün önce Tuncay Özkan’la Atila Sertel çok kötü üslupla bir açıklama yaptılar. Kullandıkları üslubun bir milletvekiline yakışmadığına, bir milletvekilinin kullanması gereken üslup olmaması gerektiğine inanıyorum. Maalesef müsamere çocukları gibi, Karagöz-Hacivat oyunları gibi birbirlerine pas atarak kötü bir üslupla bana cevap vermeye kalkıştılar. Öncelikle ben herhangi bir isim vermedim. İsim vermememe rağmen niçin özellikle Kanaltürk’ü FETÖ’cülere satan Tuncay Özkan üzerine bu kadar çok alındı? Demek ki bir yaran vardı ve siz bu açıklamaları yaparken iki tane yalan söylediniz. Bu yalanlardan bir tanesi ‘eski belediye başkanı’ tabiridir. Ben eski belediye başkanı değilim, mevcut belediye başkanıyım. Hukuksal olarak da aldığımız oy itibarıyla da bu böyledir, hala da ‘belediye başkanı’ olarak geçer.
Yalanlarınızdan bir diğeri ise şantaj yaptığım noktasındaydı. Hayır, ben isim vermedim ve her ne hikmetse “Ben bunu Genel Başkan’a söyleyeceğim” dedikten sonra kalkıp panikle açıklama yapma gereği duydunuz.
MAKAM KATINDA KONUŞMAYALIM
31 Mart seçimlerinden sonra Kanaltürk’ü FETÖ’ye satan Tuncay Özkan Menemen Belediyesi’ne geldi, tek başına da gelmedi, zaten bunun fotoğrafları, videosu mevcuttur. Yanında bir milletvekili ve İstanbul’un eski il başkanı olduğunu söyleyen bir zat da vardı. Menemen Belediyesi makam katına çıkarken Tuncay Özkan bana; “Makam katında konuşmayalım. Başka odada konuşalım” dedi. Başka bir odaya geçtik. O odaya geçerken de telefonlarımızın verilmesini ya da uçak moduna alınmasını istedi.
TALİMAT GEREĞİ İKİ FİRMAYLA ANLAŞMA YAPACAKSINIZ DEDİLER
Birincisi bir genel başkan yardımcısı, bir milletvekili belediyeye ziyarete gittiği vakit niçin makam odasında değil de başka bir odada görüşmek ister? İkincisi niçin telefonların uçak moduna alınmasını ya da içeriye alınmamasını talep eder. Biz bunları yaptık ve odaya girdik. Odaya girdikten sonra da bana söylenen söz şuydu: AND adlı bir asansör firması var. Birincisi, bu asansör firmasıyla sözleşme yapacaksınız. İkincisi, Güneş adlı bir medya şirketi var. Bu medya şirketiyle sözleşme yapacaksınız ve bunlar Genel Başkan’ın Kemal Kılıçdaroğlu talimatıdır” dedi. Zaten bunlar medyaya da yansıdı ve belediyemizin kayıtlarında da mevcuttur.
SEYREK’TEKİ ARAZİYLE İLGİLİ SORULAR SORDULAR
Şimdi düşünelim, bir genel başkan böyle bir talimat verebilir mi? Ben vereceğine ihtimal veremem? Genel Başkan’ı da tanıyorsam böyle bir talimat vermeyeceğini bilirim. Bize burada bir yalan söylendi. AND asansör firmasıyla, Güneş adlı medya firmasıyla anlaşacağımız ve her ay ödeme yapacağımız söylendi. Bunları nereden yapacağız? Bunları Menemenlilere ait olan gelirden yapacağız. Kamuya ait parayı biz gidip iki firmaya vereceğiz. Bu konuşma sırasında da Seyrek’teki araziyle alakalı bana sorular soruldu. Ve bundan sonra da devreye birtakım adamlar sokarak, plazalara, rezidanslara davet edilerek, Seyrek’teki arazinin açık ihaleyle değil pazarlık usulüyle 6-7 firmaya dağıtılacağı şeklinde diretmeler de bulunuldu. Ve ben bunların hiçbirisini kabul etmedim. Aslında bakacak olursanız hapse girmemin temel gerekçelerinden birisi budur.
“BELEDİYELER RANT KAPISI DEĞİLDİR!”
Şunu net olarak belirtmek istiyorum. Belediyeler rant kapısı değildir. Belediyelerden birtakım ihaleler alarak, kamuya ait olan ve belediye başkanının savunmakla yükümlü olduğu birtakım yerlere peşkeş çekerek, paralar ödeyerek bir sonraki dönemde belediye başkanlığını garantileyen bir anlayış Türkiye siyasetinde maalesef vardır. Buradaki temel husus şudur: Sen beni gör, ben seni göreyim, sen bu işleri hallet, bir sonraki seçimde ben seni aday göstereyim. Maalesef Türkiye siyasetinin düştüğü yer budur, bu bir siyaset değil, bu bir çamurdur. Biz Menemen’de bunları yaşadık. Mahkemeye gidildiği vakit o kayıtları mahkemeye sunarım.
“SİZLERİN ATATÜRKÇÜLÜĞÜNÜZ BANKNOTLARDAN İBARET”
İşin ilginç tarafı da şudur. Ben cezaevine girip çıktıktan sonra ilk mahkemede tahliye olurken, eşimle, dostlarımla birbirimize sarılırken bu medya patronu benim hakkımda haber yaptırarak, benim tutuklanma sırasında kullandığım fotoğrafı kullandırttı. Bunun adı haysiyet cellatlığıdır. Tahliye edilirken bir insanın sevincini kursağında bırakacak kadar haysiyet cellatlığı yapılmıştır. Halbuki biz Menemen’deki seçimleri 10 bin oy fark atarak kazandık. Eşime taşlı, sopalı saldırılar yapıldı. Buna rağmen kazandık. Serdar Aksoy size rant kapısı açmak zorunda mı? Bir sonraki belediye başkanlık adaylığını garantilemek için bunu yapmak zorunda mı? Bunu yapmadığım için suçluysam evet ben suçluyum. Şu an da Menemen’deki durum nedir? Tombaladan birisi çıktı. Hiç vicdanınız sızlamadı mı? Kubilay’ın kentinde tombaladan birisi çıktı. Kubilay’ın kentinde bunların yaşanmasıyla ilgili en ufak bir vicdan azabı duyduğuna inanmıyorum. Üslubuna bakarak bu sonucu çıkartabilirim, sizin vicdanınızın sızladığına inanmıyorum. Sizler sadece Atatürkçülüğü banknotların arkasındaki Atatürk resimlerinden ibaret sanıyorsunuz. Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik cemaatlere kanal satmak demek değildir.
“HODRİ MEYDAN! MAHKEMEYE GİDİLİRSE KAYITLARI SUNARIM”
Göreceksiniz, gidecekler Kanaltürk’ü FETÖ’ye satan milletvekiliyle fotoğraflar çektirecekler. ‘Biz milletvekilimizin yanındayız’ şeklinde paylaşımlar yapacaklar. Bunu yapmalarının sebebi Türkiye’deki siyasetin artık ne kadar kötü olduğunun göstergesidir, biatçılıktır. Ben ömrü boyunca hiç kimseye biat etmedim. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir insanım. Kimseye Menemen’in malını vermek zorunda değilim. Onur mücadelem devam edecek. Bu onur ve adalet direnişidir. Menemen’de millet iradesinin nasıl gasp edildiğini gırtlağım yettiği kadar anlatacağım. Ben bu açıklamaları yaptıktan sonra milletvekili olan medya patronu Tuncay Özkan haysiyet cellatlığını iyi bildiği için benimle alakalı mutlaka kendi medyasını kullanarak benim üzerime gelecektir. Hodri meydan! Yapılacak her saldırıya cevabım vardır. Çünkü millet iradesini temsil eden, bir belediye başkanı olarak hakkımın gasp edildiğini, millet iradesinin ayaklar altında çiğnendiği noktada benim mücadelem herkese, her şeye rağmen devam edecektir.
Mahkemeye gidildiği vakit o kayıtları mahkemeye sunarım. Asansörleri de medya şirketini de Seyrek’te olanları da mahkemeye getiririm. Böyle bir açıklama yaptığım için hepinizden çok özür dilerim. Ama onur mücadelesinde Menemen’in bu hale gelmesinde en büyük pay sahipleri kalkıp hiçbir şey olmamış gibi bana böyle rezil bir üslupla saldırıyor olmalarını içime sindiremedim.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.