İklim değişikliğinin İzmir’e etkileri araştırıldı

ÇEVRE/DOĞA/HAVA (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 21.11.2022 - 09:35, Güncelleme: 21.11.2022 - 09:35 1090+ kez okundu.
 

İklim değişikliğinin İzmir’e etkileri araştırıldı

İklim değişikliğinin İzmir’e etkileri araştırıldı
İzmir özelinde iklim analizleri yapan Dr. Çağla Ercanlı, “İklim değişikliğine bağlı deniz seviyelerindeki artışların uzun vadede kıyı kentleri üzerinde oluşturacağı baskının yanı sıra, yoğun ve sık aralıklı yağışlar sonucu ani fırtına kabarmaları da su seviyelerinde yükselmelere neden olarak kıyı kentlerinin düşük kotlu alanlarında tehdit oluşturabilir” dedi. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından her yıl Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi’nde yayınlanan yıllık "Küresel İklim Durumu" raporuna göre, deniz seviyesindeki yükselme oranı 1993’ten bu yana iki katına çıktı. Ocak 2020’den bu yana ise yaklaşık 10 milimetre yükselerek 2022’de yeni bir rekor seviyeye ulaştı. İklim değişikliğine bağlı deniz seviyesindeki yükselmenin ve aşırı yağışlar sonucu ortaya çıkan taşkınların etkilerini temel alan makalesiyle Dr. Çağla Ercanlı, İzmir özelinde mevcut durum analizleri yaparak değerlendirmelerde bulundu. Ercanlı, “İzmir’in bir kıyı kenti olarak avantajları ve dezavantajları ele alındığında, en önemli avantajı coğrafi konumu fakat iklim değişikliği etkileri arasında sayılan kentsel ısı adası, yoğun yağışlara bağlı deniz seviyesi yükselmesi ve taşkınlar kentte sıkça yaşanıyor” diye konuştu. “Sulak alanların restorasyonuna öncelik verilmeli” “Kullanımı yoğun kentsel alanları takiben taşkın riskini artıran varsa sulak alanların restorasyonuna öncelik verilmeli” diyen İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Dr. Öğr. Üyesi Çağla Ercanlı, “Örneğin, İzmir Körfezi’nin kuzey bölümünde yer alan ve Akdeniz Havzası’nın önemli sulak alanlarından biri olan Gediz Deltası, nitelikli arazilere sahip olmasına karşın yoğun bir kentleşme baskısı altında olup, dönem dönem yapılaşma riski ile karşılaşmaktadır. Çiğli ile Balçova’yı birbirine bağlamayı hedefleyen Körfez Geçiş Projesi gibi projeler, bu alanın doğal niteliklerini bozacağından ve kent için de bir risk unsuru oluşturacağından, bu tür alanların sürdürülebilir yönetim planlarıyla kontrollü bir şekilde korunmaya devam edilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu. “Altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi için finansal kaynaklar bulunmalı” İzmir için daha uzun vadede gerçekleştirilebilecek stratejilerin belirlenmesi gerektiğine vurgu yapan Dr. Ercanlı, “Yenilenmesi zor olan yüksek katlı yapıların planlanmasında ve tasarım aşamalarında gelecek projeksiyonları göz önüne alınarak, uygun malzeme ve teknik donanımla inşa edilmeleri planlanmalıdır. Uzun vadede altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi için finansal kaynakların bulunmasını ve koordine edilmesini sağlamak öncelikli olmalıdır. Ayrıca, demografik ve ekonomik olarak dengeli sosyal çevrelerin sağlanması bir diğer önemli konudur. İzmir kıyı bandına bu açıdan bakıldığında kıyı boyunca gelir grupları ve sosyal çevreler arasındaki farkın gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Özellikle, yeni yapılaşma alanlarının ortaya çıktığı kıyı bölgelerinde bu tür ayrımların oldukça netleştiğini söylemek mümkündür” dedi. “Halkın görüşleri alınmalı ve bilinçlendirilmeli” Kentsel kıyı alanlarının iklime bağlı ani deniz kabarmaları, taşkınlar ve deniz seviyesindeki artış karşısındaki avantaj ve dezavantajlarının farklılaştığını söyleyen Dr. Ercanlı, “Dolayısıyla, yerele özgü coğrafi/morfolojik ve mekansal/işlevsel nitelikler, kentsel alanlarda küresel ve ulusal düzeyde kurulacak yasal-yönetsel yapı, yerel düzeyde yönetsel süreçlerde halkın görüşlerinin alındığı ve konu hakkında bilinçlendirildiği katılımcı anlayış ile sürdürülmelidir” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin İzmir’e etkileri araştırıldı

İzmir özelinde iklim analizleri yapan Dr. Çağla Ercanlı, “İklim değişikliğine bağlı deniz seviyelerindeki artışların uzun vadede kıyı kentleri üzerinde oluşturacağı baskının yanı sıra, yoğun ve sık aralıklı yağışlar sonucu ani fırtına kabarmaları da su seviyelerinde yükselmelere neden olarak kıyı kentlerinin düşük kotlu alanlarında tehdit oluşturabilir” dedi.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından her yıl Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi’nde yayınlanan yıllık "Küresel İklim Durumu" raporuna göre, deniz seviyesindeki yükselme oranı 1993’ten bu yana iki katına çıktı. Ocak 2020’den bu yana ise yaklaşık 10 milimetre yükselerek 2022’de yeni bir rekor seviyeye ulaştı. İklim değişikliğine bağlı deniz seviyesindeki yükselmenin ve aşırı yağışlar sonucu ortaya çıkan taşkınların etkilerini temel alan makalesiyle Dr. Çağla Ercanlı, İzmir özelinde mevcut durum analizleri yaparak değerlendirmelerde bulundu. Ercanlı, “İzmir’in bir kıyı kenti olarak avantajları ve dezavantajları ele alındığında, en önemli avantajı coğrafi konumu fakat iklim değişikliği etkileri arasında sayılan kentsel ısı adası, yoğun yağışlara bağlı deniz seviyesi yükselmesi ve taşkınlar kentte sıkça yaşanıyor” diye konuştu.

“Sulak alanların restorasyonuna öncelik verilmeli”
“Kullanımı yoğun kentsel alanları takiben taşkın riskini artıran varsa sulak alanların restorasyonuna öncelik verilmeli” diyen İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Dr. Öğr. Üyesi Çağla Ercanlı, “Örneğin, İzmir Körfezi’nin kuzey bölümünde yer alan ve Akdeniz Havzası’nın önemli sulak alanlarından biri olan Gediz Deltası, nitelikli arazilere sahip olmasına karşın yoğun bir kentleşme baskısı altında olup, dönem dönem yapılaşma riski ile karşılaşmaktadır. Çiğli ile Balçova’yı birbirine bağlamayı hedefleyen Körfez Geçiş Projesi gibi projeler, bu alanın doğal niteliklerini bozacağından ve kent için de bir risk unsuru oluşturacağından, bu tür alanların sürdürülebilir yönetim planlarıyla kontrollü bir şekilde korunmaya devam edilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.

“Altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi için finansal kaynaklar bulunmalı”
İzmir için daha uzun vadede gerçekleştirilebilecek stratejilerin belirlenmesi gerektiğine vurgu yapan Dr. Ercanlı, “Yenilenmesi zor olan yüksek katlı yapıların planlanmasında ve tasarım aşamalarında gelecek projeksiyonları göz önüne alınarak, uygun malzeme ve teknik donanımla inşa edilmeleri planlanmalıdır. Uzun vadede altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi için finansal kaynakların bulunmasını ve koordine edilmesini sağlamak öncelikli olmalıdır. Ayrıca, demografik ve ekonomik olarak dengeli sosyal çevrelerin sağlanması bir diğer önemli konudur. İzmir kıyı bandına bu açıdan bakıldığında kıyı boyunca gelir grupları ve sosyal çevreler arasındaki farkın gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Özellikle, yeni yapılaşma alanlarının ortaya çıktığı kıyı bölgelerinde bu tür ayrımların oldukça netleştiğini söylemek mümkündür” dedi.

“Halkın görüşleri alınmalı ve bilinçlendirilmeli”
Kentsel kıyı alanlarının iklime bağlı ani deniz kabarmaları, taşkınlar ve deniz seviyesindeki artış karşısındaki avantaj ve dezavantajlarının farklılaştığını söyleyen Dr. Ercanlı, “Dolayısıyla, yerele özgü coğrafi/morfolojik ve mekansal/işlevsel nitelikler, kentsel alanlarda küresel ve ulusal düzeyde kurulacak yasal-yönetsel yapı, yerel düzeyde yönetsel süreçlerde halkın görüşlerinin alındığı ve konu hakkında bilinçlendirildiği katılımcı anlayış ile sürdürülmelidir” ifadelerini kullandı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.