Afet coğrafyasında mimarlık konuşuldu
Afet coğrafyasında mimarlık konuşuldu
.
Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat Depremi’nin üzerinden bir yıl geçti. İstanbul Serbest Mimarlar Derneği, 21 Şubat’ta düzenlediği “Mimarlık Ne İşe Yarar?” konferansıyla afetlere karşı güvenli yapıların nasıl inşa edilebileceği konusunu masaya yatırdı. Dr. Marwa Al Sabouni, Uğur Tanyeli, Dr. Chen-Yu Chiu (Cho) gibi isimlerin katıldığı panellerde, yerli ve yabancı uzmanlar görüşlerini paylaştı.
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’nin, afetlerle büyük yıkımların yaşandığı bir coğrafyada mimarlığın rolünü, potansiyelini ve güncel etki alanını tartışmaya açtığı “Mimarlık Ne İşe Yarar?” konferansı, 21 Şubat’ta Sofitel İstanbul Taksim Otel’de düzenlendi. Uluslararası bir etkinlik dizisinin ilki olan konferansla, savaş ve depremlerle büyük yıkımların yaşandığı, parçası olduğumuz coğrafyaya odaklanılırken hem “mimarlığın iyileştirici rolü” hem de Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un 1943’te ortaya koyduğu “ihtiyaçlar hiyerarşisi” teorisi mimarlık üzerinden değerlendirildi. Arabic Gate for Architectural News’ten Mimar, Yazar ve Yayıncı Dr. Marwa Al Sabouni, Mimarlık Tarihçisi Uğur Tanyeli, Reyhanlı Dünya Vatandaşları Merkezi Kurucu Direktörü Mimar Dr. Chen-Yu Chiu (Cho) gibi isimlerin katıldığı konferanstaki “Hayatta Kalmak İçin Mimarlık”, “Umut İçin Mimarlık” gibi başlıklar altında düzenlenen panellerde, afet coğrafyasında güvenli binaların nasıl inşa edilebileceği konuşuldu.
Barınma “bir product süreci”ne girdi
Türkiye’de maliyet, kültür, siyaset gibi nedenlerden ötürü kabul görmeyen betonarme dışı yapım sistemlerinin ele alındığı “Başka Nasıl Yapılır?” başlığının konuşmacılarından biri olan Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Consera Kurucusu Melih Şimşek, yapı üretme alışkanlıklarımızı, acı deneyimlerimize rağmen değiştirmekte geç kaldığımızı vurgulayarak, “Depremlerde yıkılmayacak yapılar inşa edersek, can ve mal kayıplarımız olmayacak. Büyük ekonomik kayıplar yaşamayacağız. Depremler coğrafyamızda devam edeceğine göre hızlı yapım metotları geliştirmek zorundayız. Ayrıca tercih ettiğimiz yapım metotları iklim değişikliklerinin durdurulmasına katkı sağlamak zorunda” diye konuştu. Deprem bölgesinde olduğu halde kayıpların ve yıkımların yaşanmadığı Japonya’da 1972’de Kishō Kurokawa tarafından tasarlanıp, 30 günde tamamlanan 140 kapsülden oluşan 14 katlı bir binayı örnek gösteren Şimşek, depreme karşı güvenli binalar inşa etmenin yolunun modüler çelik yapılardan geçtiğini belirtti. Şimşek, modern yüksek tasarımın öncülerinden Le Corbusier’in “Standartizasyon bir gün bizi mükemmele ulaştıracaktır. Mimarlık standartlardan oluşur. Standartlar mantık ve analizin damıtılmasıdır. Bizler de tıpkı doğa ana gibi ekonomik formlara yönelmeliyiz” sözüne atıfta bulunarak, Le Corbusier’in barınma meselesinin “bir product süreci”ne girdiğini 100 yıl önce öngördüğünü hatırlattı.
“En büyük modüler yapı endüstrisine sahip ülke olabiliriz”
Modüler çelik yapı yönteminin, üretimin çoğunun fabrikada yapılması nedeniyle insan hatasını en aza indirerek denetlenebilir ve ekonomik olduğunu vurgulayan Şimşek, ayrıca hızlı kentsel dönüşüm ihtiyacına yanıt verdiği gibi sürdürülebilirlik için de gerekli olduğunu söyledi. Konuşmasında, “En büyük derdimiz nedir?” diye soran Şimşek, “Yakın gelecekte deprem; orta ve uzun vadede doğa felaketleri… Konuşmak yeterli değil, bir an önce harekete geçmeliyiz. Kansere tedaviyi doktorlar bulacak, bizim dünyamızın kanseri olan depreme tedaviyi ise biz uygulayacağız” dedi. İnşaat sektörünün endüstrileştiğine dikkat çeken Şimşek, İkea-Skanska’nın Boklok, Elon Musk’un Boxable markalarına işaret ederek, güçlü firmaların modüler yapı sektöründe yer almaya başladığını hatırlattı.
“Belki, dünyanın en çok elektrikli otomobil üreten ülkesi olamayabiliriz ama en büyük modüler yapı endüstrisine sahip ülkesi olmamızın önündeki tek engel, kendimiziz” diyen Şimşek, şu bilgileri verdi:
“İşin hem sevindirici hem de üzücü tarafı şu; aslında Türkiye depreme karşı güvenli yapılara kavuşmak ve dünyanın en büyük modüler çelik yapı endüstrisine sahip ülkesi olabilmek için ihtiyacı olan her şeye zaten sahip. Bakın, bir senede 300 bin konut üretebilmek için 2 milyon ton yapısal çelik gerekiyor. Türkiye’deki kapasite, 50 milyon ton. 72 bin insan kaynağına ihtiyacımız var. 2023 verileri, 3.5 milyon işsiz olduğunu gösteriyor. 20 bin metrekarelik 81 fabrika lazım. Bu, 6 adet TOGG Fabrikası kapalı alanına denk düşüyor. Özetle, üç yılda bir milyon modüler çelik konut üretmemiz mümkün. Bunun için sadece rutinimizi değiştirip modüler çelik yapı endüstrilerini kurmamız yeterli. Böylece hem depreme dayanıklı yapılara kavuşacağız hem de ihraç edilebilir yepyeni bir endüstri kuracağız.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.