Uyku apnesi inme nedeni

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.10.2018 - 13:12, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:38 1879+ kez okundu.
 

Uyku apnesi inme nedeni

Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğretim üyesi Domaç, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu'nun (OUAS) inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğunun gösterildiğini belirtti.
İSTANBUL - HATİCE ŞENSES Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Uyku Kliniği Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu'nun (OUAS) inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğunun gösterildiğini belirterek, "Yapılan çalışmalarda inme geçiren yüzde 60-70 hastada uyku apnesi saptanmıştır. İnme geçiren hastalarda uyku apnesi varlığının saptanıp tedavi edilmesinin nörolojik iyileşme üzerine de önemli katkılar sağlandığı gözlenmiştir." dedi. Doç. Dr. Domaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, inmenin tüm dünyada özürlülüğe ve ölümlere en sık yol açan sağlık sorunlarından biri olduğunu ve sorunla ilişkili risk faktörlerinin saptanıp, tedavi edilmesinin en önemli hedefler arasında yer aldığını söyledi. Son yıllarda iyi bilinen risk faktörlerinin dışında uyku apnesinin de inme gelişmesinde önemli rol oynadığının saptandığına işaret eden Domaç, sendromun solunumla ilişkili uyku bozuklukları arasında en sık saptanan problem olduğunu aktardı. Domaç, sendromun, uyku sırasında solunum yollarında tekrarlayıcı, geçici daralma ya da tıkanmalar sonucunda hava akımında azalma veya durma, aralıklı olarak oksijen satürasyonunda azalma ile karakterize olduğunu belirterek, "Hastalar horlama, uykuya dalmada güçlük ve sık uyanma, boğulma hissi ile uyanma, gece terlemesi, reflü, sık tuvalete kalkma, sabah baş ağrısı, gün içi aşırı uykululuk gibi şikayetler tariflemektedir." ifadelerini kullandı. "Sendrom erkeklerde daha sık görülüyor" Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, OUAS ve inmenin birlikte bulunabilen ayrı hastalıklar olduğuna dikkati çekerek, uyku apnesinin, hipertansiyon, şeker metabolizma bozukluğu, kalp hastalıkları, obezite ve metabolik sendrom gibi inme gelişiminde rol alan risk faktörleriyle ilişkili olduğunun bilindiğini kaydetti. Sendromun, erkeklerde daha sık saptanan ve yaş arttıkça görülme sıklığı artan önemli bir sağlık sorunu olduğunu dile getiren Domaç, şu bilgileri verdi: "Çalışmalarda OUAS'ın, inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda inme geçiren yüzde 60-70 hastada uyku apnesi saptanmıştır. İnme geçiren hastalarda uyku apnesi varlığının saptanıp tedavi edilmesinin nörolojik iyileşme üzerine de önemli katkılar sağlandığı gözlenmiştir. Hipertansiyonu olan hastalarda uyku apne sendromu yüzde 30 oranında saptanmaktadır. Uyku apne sendromu olanların ise yaklaşık yarısında hipertansiyon hastalığı bulunmaktadır. Sağlıklı kişilerde sistemik kan basıncı uyku esnasında yüzde 20-23 oranında azalır ve uyanmayla normal seviyesine döner. Uyku apnesi olan hastalarda ise gece uyku sırasında kan basıncında beklenen düşme olmaz. İlk başta geceleri uyku sırasında ortaya çıkan tansiyon yüksekliği zamanla gün içinde de görülmeye başlar ve hipertansiyon ortaya çıkar. Gece tansiyonda olması gereken düşüşün olmaması zaman içinde kalp-damar hastalıkları için de risk faktörü oluşturmaktadır. Uyku apnesinin şiddetindeki artışla hipertansiyon gelişme riskinde de artış görülür. Hipertansiyonu olan kişilerde uyku apnesi ne kadar şiddetli ise kan basıncı kontrolü o oranda zorlaşmaktadır." "Uyku apnesinin tedavi edilmemesi dirençli hipertansiyon nedeni" Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, uyku apnesinin tedavisinin yapılmadığı durumlarda, yüksek kan basıncının etkin şekilde kontrol altına alınamayabildiğini ve zaman içinde dirençli hipertansiyon geliştiğini ifade ederek, "Uyku apne sendromu olanlarda giderek kalıcı ve tedaviye dirençli hipertansiyon gelişmesi, inme için önemli bir risk faktörü haline gelmektedir. Uyku apnesinin başarılı tedavisi ile gece ve gündüz kan basınçlarında gerilemenin sağlandığı gösterilmiştir." şeklinde konuştu. Uyku apnesi olan kişilerde uykuda meydana gelen problemlerin glikoz metabolizmasında bozulmaya yol açtığını ifade eden Domaç, apnenin şiddetiyle kalp ritm bozukluğu sıklığının da arttığını söyledi. Domaç, uykuda meydana gelen oksijen satürasyonunda düşmenin kalp krizi gelişmesine de neden olabildiğine işaret ederek, şu bilgileri verdi: "Zamanla oksijen azlığı kalp kasılmasında bozulmaya yol açarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Uyku apne sendromu hastalarında bilinen bir koroner arter hastalığı veya geçirilmiş kalp krizi öyküsü varsa yetmezliğe gidiş daha hızlıdır. Nadiren apneler sırasında ciddi ritm bozuklukları ve ani ölümler de görülebilir. Uyku apne sendromu ve obezite arasında da güçlü bir ilişki vardır. Uyku apne sendromu olguların yüzde 75'inin obez olduğu gösterilmiştir. Obezite genellikle, obstrüktif uyku apnesi ve insülin direnci için risk faktörü olarak kabul edilmektedir." Doç. Dr. Domaç, "Yüksek sesle horlayan, gece nefesinde tıkanma hissiyle uyanan, gece terlemesi, sabah yorgun uyanma veya gün içi uykululuk hali gibi şikayeti olan kişilerde uyku apne sendromu akla getirilmeli. Bu hastalar uyku hastalıkları merkezlerine yönlendirilmeli ve uyku tetkiki yapılmalıdır. Yapılan tetkiklerde uyku apnesi saptanan kişilerde pozitif hava yolu basıncı cihazı ile apne sendromunun tedavi edilmesi inme için hem birincil hem de ikincil koruma açısından önemlidir." diyerek, sözlerini tamamladı.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğretim üyesi Domaç, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu'nun (OUAS) inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğunun gösterildiğini belirtti.

İSTANBUL - HATİCE ŞENSES

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Uyku Kliniği Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu'nun (OUAS) inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğunun gösterildiğini belirterek, "Yapılan çalışmalarda inme geçiren yüzde 60-70 hastada uyku apnesi saptanmıştır. İnme geçiren hastalarda uyku apnesi varlığının saptanıp tedavi edilmesinin nörolojik iyileşme üzerine de önemli katkılar sağlandığı gözlenmiştir." dedi.

Doç. Dr. Domaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, inmenin tüm dünyada özürlülüğe ve ölümlere en sık yol açan sağlık sorunlarından biri olduğunu ve sorunla ilişkili risk faktörlerinin saptanıp, tedavi edilmesinin en önemli hedefler arasında yer aldığını söyledi.

Son yıllarda iyi bilinen risk faktörlerinin dışında uyku apnesinin de inme gelişmesinde önemli rol oynadığının saptandığına işaret eden Domaç, sendromun solunumla ilişkili uyku bozuklukları arasında en sık saptanan problem olduğunu aktardı.

Domaç, sendromun, uyku sırasında solunum yollarında tekrarlayıcı, geçici daralma ya da tıkanmalar sonucunda hava akımında azalma veya durma, aralıklı olarak oksijen satürasyonunda azalma ile karakterize olduğunu belirterek, "Hastalar horlama, uykuya dalmada güçlük ve sık uyanma, boğulma hissi ile uyanma, gece terlemesi, reflü, sık tuvalete kalkma, sabah baş ağrısı, gün içi aşırı uykululuk gibi şikayetler tariflemektedir." ifadelerini kullandı.

"Sendrom erkeklerde daha sık görülüyor"

Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, OUAS ve inmenin birlikte bulunabilen ayrı hastalıklar olduğuna dikkati çekerek, uyku apnesinin, hipertansiyon, şeker metabolizma bozukluğu, kalp hastalıkları, obezite ve metabolik sendrom gibi inme gelişiminde rol alan risk faktörleriyle ilişkili olduğunun bilindiğini kaydetti.

Sendromun, erkeklerde daha sık saptanan ve yaş arttıkça görülme sıklığı artan önemli bir sağlık sorunu olduğunu dile getiren Domaç, şu bilgileri verdi:

"Çalışmalarda OUAS'ın, inme için kendi başına bağımsız bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda inme geçiren yüzde 60-70 hastada uyku apnesi saptanmıştır. İnme geçiren hastalarda uyku apnesi varlığının saptanıp tedavi edilmesinin nörolojik iyileşme üzerine de önemli katkılar sağlandığı gözlenmiştir. Hipertansiyonu olan hastalarda uyku apne sendromu yüzde 30 oranında saptanmaktadır. Uyku apne sendromu olanların ise yaklaşık yarısında hipertansiyon hastalığı bulunmaktadır.

Sağlıklı kişilerde sistemik kan basıncı uyku esnasında yüzde 20-23 oranında azalır ve uyanmayla normal seviyesine döner. Uyku apnesi olan hastalarda ise gece uyku sırasında kan basıncında beklenen düşme olmaz. İlk başta geceleri uyku sırasında ortaya çıkan tansiyon yüksekliği zamanla gün içinde de görülmeye başlar ve hipertansiyon ortaya çıkar. Gece tansiyonda olması gereken düşüşün olmaması zaman içinde kalp-damar hastalıkları için de risk faktörü oluşturmaktadır. Uyku apnesinin şiddetindeki artışla hipertansiyon gelişme riskinde de artış görülür. Hipertansiyonu olan kişilerde uyku apnesi ne kadar şiddetli ise kan basıncı kontrolü o oranda zorlaşmaktadır."

"Uyku apnesinin tedavi edilmemesi dirençli hipertansiyon nedeni"

Doç. Dr. Saime Füsun Domaç, uyku apnesinin tedavisinin yapılmadığı durumlarda, yüksek kan basıncının etkin şekilde kontrol altına alınamayabildiğini ve zaman içinde dirençli hipertansiyon geliştiğini ifade ederek, "Uyku apne sendromu olanlarda giderek kalıcı ve tedaviye dirençli hipertansiyon gelişmesi, inme için önemli bir risk faktörü haline gelmektedir. Uyku apnesinin başarılı tedavisi ile gece ve gündüz kan basınçlarında gerilemenin sağlandığı gösterilmiştir." şeklinde konuştu.

Uyku apnesi olan kişilerde uykuda meydana gelen problemlerin glikoz metabolizmasında bozulmaya yol açtığını ifade eden Domaç, apnenin şiddetiyle kalp ritm bozukluğu sıklığının da arttığını söyledi.

Domaç, uykuda meydana gelen oksijen satürasyonunda düşmenin kalp krizi gelişmesine de neden olabildiğine işaret ederek, şu bilgileri verdi:

"Zamanla oksijen azlığı kalp kasılmasında bozulmaya yol açarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Uyku apne sendromu hastalarında bilinen bir koroner arter hastalığı veya geçirilmiş kalp krizi öyküsü varsa yetmezliğe gidiş daha hızlıdır. Nadiren apneler sırasında ciddi ritm bozuklukları ve ani ölümler de görülebilir. Uyku apne sendromu ve obezite arasında da güçlü bir ilişki vardır. Uyku apne sendromu olguların yüzde 75'inin obez olduğu gösterilmiştir. Obezite genellikle, obstrüktif uyku apnesi ve insülin direnci için risk faktörü olarak kabul edilmektedir."

Doç. Dr. Domaç, "Yüksek sesle horlayan, gece nefesinde tıkanma hissiyle uyanan, gece terlemesi, sabah yorgun uyanma veya gün içi uykululuk hali gibi şikayeti olan kişilerde uyku apne sendromu akla getirilmeli. Bu hastalar uyku hastalıkları merkezlerine yönlendirilmeli ve uyku tetkiki yapılmalıdır. Yapılan tetkiklerde uyku apnesi saptanan kişilerde pozitif hava yolu basıncı cihazı ile apne sendromunun tedavi edilmesi inme için hem birincil hem de ikincil koruma açısından önemlidir." diyerek, sözlerini tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.