Süresiz Nafaka Zulmüne acil ve adil müdahale talebi

YURT HABERLERİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 17.01.2019 - 14:17, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:38 2282+ kez okundu.
 

Süresiz Nafaka Zulmüne acil ve adil müdahale talebi

SÜRESİZ NAFAKA MAĞDURLARI PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI YAPTI
Ülkenin kanayan yarası haline gelen SÜRESİZ NAFAKA hakkında SÜRESİZ NAFAKA MAĞDURLARI PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI YAPTI  BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ Kıymetli basın mensupları, öncelikle hepinize geldiğiniz için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Basın açıklamamızın yapılma nedeni, toplumumuzun kanayan iki yarası süresiz nafaka ve çocuk icrası konularında mağdurların sesini duyurmak ve çözüm önerilerimizi sunmaktır.. Bugün burada, Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu olarak sadece mağdur erkekleri değil; kocasının eski eşine süresiz ödediği nafaka yüzünden mağdur edilen ikinci eşleri, oğlunun nafaka borcundan cezaevine girmesini önlemek için kredi çeken anne-babaları, babasının eski eşine her ay ödediği nafaka yüzünden ihtiyaçları karşılanamayan çocukları ve çocuklarını icra yoluyla görmek zorunda bırakılan tüm anne ve babaları temsil ediyoruz.. Öncelikle süresiz nafaka ile başlamak istiyoruz. 1988 yılına kadar bir yıl ile sınırlı olan yoksulluk nafakası, aynı yıl kanunda yapılan bir değişiklikle SÜRESİZ hale getirilmiş ve geçtiğimiz otuz yılda ailelerle birlikte iki milyona yakın kişinin mağduriyetine sebep olmuştur. Kanun bu haliyle uygulanmaya devam ettiği her gün, bu sayı artarak devam edecektir.  Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesi der ki, ‘’Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir..’’ Bu madde açıkça göstermektedir ki, eski eşe ödenen yoksulluk nafakasının bir süresi ya da sınırı yoktur. Borcun ne zaman biteceği ya da bitip bitmeyeceği belirsizdir. Nafakanın iptal koşulları oluşmadığı müddetçe yükümlülük ömür boyu devam eder ve bu nedenle de yoksulluk nafakası süresizdir. Takdir edersiniz ki; ne zaman biteceği belli olmayan ve ömür boyu ödenen bir borç insan fıtratına aykırıdır. Ayrıca kanun maddesinde, yoksulluk nafakasını her iki tarafın da isteyebileceği yazılmışken; uygulamada nafaka ödeyen taraf büyük çoğunlukla erkeklerdir. Eğer ülkemizde, eski eşine ödediği süresiz nafaka nedeniyle mağdur olmuş tek bir kadın dahi varsa; bugün burada onu da temsil ettiğimizi ve haklarını savunduğumuzu söylemek isteriz. Çünkü amacımız herhangi bir cinsiyetin değil; kadın erkek ayırmadan sadece insan hakkını üstün tutmak ve toplumun temel taşı olan aileyi korumaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesinde, süresiz nafakanın hangi durumlarda kaldırılacağı belirtilmiştir. Bu durumlar nafaka alan kadının yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölümü, kadının evlenme olmadan fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz yaşam sürmesi şeklinde sıralanmıştır. Açıkça görülmektedir ki, nafakanın  kaldırılma koşulları tamamen alacaklı tarafa bağlanmış, bu da oluşabilecek suistimallere kapı aralamıştır. Kanun bu haliyle nafaka alan kadını nikahsız birlikteliğe ve sigortasız çalışmaya teşvik etmektedir. Sigortasız çalışmanın devletimizi uğrattığı zarar da konunun başka bir boyutudur. Örneğin 20 yaşında boşanan bir kadının 80 yaşına kadar yaşadığını düşünelim. Kadın, geçen bu 60 yılda resmi nikahlı bir evlilik yapmadığı takdirde ömrünün sonuna kadar nafaka alabilecektir. Her ay nafaka alacak olma garantisi kadını iş hayatından uzaklaştıracak ve imkanı olsa bile çalışmamasına sebep olacaktır. Kadın asgari ücretli çalışıyor bile olsa nafaka almaya hak kazanabilmektedir. Yargıtay’ın 2012 yılında aldığı, ‘’Kadının aldığı asgari ücret yoksulluğunu ortadan kaldırmaz’’ kararı bulunmaktadır. Ne gariptir ki bugün, geçimini asgari ücretle sağlayan milyonlarca insan olmasına rağmen söz konusu boşanan kadın olduğunda durum tersine dönmektedir. Bu da boşanma davalarında kadına uygulanan pozitif ayrımcılığın somut örneklerinden biridir.  Tüm bu hususları düşündüğümüzde, süresiz nafakanın boşanan kadına birçok olumsuz etkisi olduğunu görmek mümkündür. Kadının iş hayatından uzaklaşması bir yana, süresiz nafaka ile eski eşe ömür boyu bağımlı hale gelmektedir.  Süresiz nafakayı nafaka borçlusu erkek açısından değerlendirdiğimizde, çok daha vahim durumların yaşandığını görmekteyiz. Bir boşanma davasında erkek en iyi ihtimalle eşit kusurlu sayılmakta ve bu durumda bile ömür boyu nafaka ödemesine hükmedilmektedir. İki kişinin birlikte yaşayarak yine ortak kararla sonlandırdığı ve her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu bir boşanmada, bir tarafı diğerine ömür boyu para ödemek zorunda bırakmak ne kadar adildir? Boşanmanın amacı kişilerin mutsuz oldukları ve artık yürütemeyeceklerine inandıkları evlilik birlikteliğini sonlandırıp; kendilerine yeni bir yol çizmelerini sağlamaktır. Ancak süresiz nafaka nedeniyle boşanan çiftler arasındaki iletişim ömür boyu devam etmektedir. Omzunda ömür boyu ödemek zorunda olduğu bir borcun yükü varken, hangi insan sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilir ki? Yalnızca süresiz nafaka değil; her ay açılan nafaka artırım davaları, icra masrafları, avukatlık ücretleri ve nafaka ödenmediğinde uygulanan tazyik hapsi de mağduriyetin diğer boyutudur. Erkek nafakayı bir ay ödeyemediğinde eski eşin şikayetiyle 3 aylık hapis cezasına çarptırılmaktadır. Hapse girdiğinde nafaka borcu silinmez, aksine cezaevinde kaldığı sürelerin nafaka ödemeleri de eklenerek, daha da borçlu bir şekilde hapisten çıkar. Ve bu hapis cezasının bir sınırı yoktur. Eski eşin her şikayetinde uygulanabilir. Hukukumuzda isterse milyonları bulan bir borç halinde bile hapis cezası söz konusu değilken, sadece nafaka borçlularına yönelik böyle bir uygulama kabul edilemez. Hayatında karakol görmemiş insanlar, nafaka ödeyecek para bulamadıkları için suçlu gibi tutuklanmakta, itibarları zedelenmektedir. Vicdanları yaralayan bu ilkel nafaka hapsi cezası muhakkak kaldırılmalıdır.  Yurtdışındaki uygulamalara baktığımızda, süresiz nafakanın çok istisnai durumlarda uygulandığını görmekteyiz. Evlilik çok uzun yıllar sürmüş yada eşlerden biri artık iş bulamayacak kadar yaşlanmışsa nafakaya süresiz olarak hükmedilmekte, diğer tüm boşanmalarda belli bir süre ile sınırlandırılmaktadır. Nafakaya süresiz hükmedildiği durumlarda bile sosyal devlet devreye girmekte, tüm yükü nafaka borçlusuna yüklememektedir. Şu an Hollanda’da yapılan bir yasa çalışmasıyla, eski eşe ödenen nafaka süresine sınırlama getirilmesi planlanmaktadır. Bunun da sebebi, boşanan erkeğin ödediği nafaka nedeniyle yeni bir evlilik yapmasının zorlaştığı ve bu durumun toplumun geleceğini ve sürekliliğini tehlikeye atmasıdır. Avrupa’da bile süresiz nafakanın aile kurumunu ve toplumun geleceğini tehdit ettiği fark edilip önlem alınmışken, bunca mağduriyete rağmen bu yasanın ülkemizde hala uygulanıyor olması kaygı ve üzüntü vericidir.. Bugün ülkemizdeki çoğu hukukçu; süresiz nafakanın modern hukuka aykırı olduğunu düşünmektedir. Çünkü hukukta ucu açık ve sınırsız başka bir borç ya da tazminat yoktur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN da, süresiz nafakaya süre sınırı getirilmesi gerektiğini yıllardan beri ısrarla belirtmektedir. Aslında süresiz nafakanın adil olmadığını görebilmek için hukukçu olmaya da gerek yoktur. Kadın erkek ayrımı yapmadan duruma insan odaklı yaklaşabilen herkes, ömür boyu ödenen ve ödendikçe de artan bir borcun hakkaniyetli olmadığını görebilir. Açıklamamızın başında da belirttiğimiz gibi, biz mağdurlar süresiz nafaka meselesine cinsiyet değil insan odaklı yaklaşmaktayız. Kanunlar önünde bir cinsin korunurken, diğerinin mağdur edilmemesi taraftarıyız. Amaç kadını korumaksa, nafaka ödeyen erkeğin ikinci eşinin de kadın olduğu unutulmamalıdır. Süresiz nafaka ile bir kadının hayatı ömür boyu garanti altına alınırken, diğer yanda da başka bir kadın ömür boyu mağdur edilmektedir.  Diğer taraftan süresiz nafaka, sosyal devlet ilkesine de aykırıdır. Çünkü ortada, boşanmadan kaynaklı bir yoksulluk varsa; bununla mücadele etme görevi eski eşin değil devletin olmalıdır. Bu nedenle de yoksulluk nafakası belli bir süre ile sınırlandırılmalı, süre sonunda eğer ihtiyaç varsa sosyal devlet devreye girmelidir. Devletimiz oluşturacağı bir sosyal fondan ihtiyacı devam eden kadına yardım etmeli, ayrıca kadını çalışması yönünde teşvik etmelidir. İŞKUR aracılığı ile kadına meslek kazandırılması da önemli bir diğer husustur.  Görüldüğü üzere süresiz nafaka mağdurları olarak talebimiz, yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılması değil, belirli kriterlere göre hakkaniyetli bir süre ile sınırlandırılmasıdır. Platform olarak sunduğumuz çözüm önerilerimiz yasalaştığında, gerçek ihtiyaç sahipleriyleyasayı  intikam aracı olarak kullananlar birbirinden ayrılacak ve suistimaller son bulacaktır. Öz çocuğa ödenen nafaka bile kanunlarımızda sınırlandırılmışken, hukuki hiçbir bağın kalmadığı eski eşe ömür boyu nafaka ödemenin mantıklı bir tarafı yoktur. Temennimiz boşanan kadın ya da erkek hiç kimsenin mağdur edilmemesi, insanların elinden yeni bir hayat kurma şansının alınmamasıdır.  Bir diğer önemli toplumsal sorunumuz da çocuk icrasıdır. Boşanma aşamasında veya gerçekleştikten sonra çocuğun velayetini alan taraf, kimi zaman çocuğu karşı tarafa göstermek istememekte; hatta görüşmeye engel olmak için zorluk çıkarabilmektedir. Bu durumda velayeti elinde bulundurmayan taraf, kendi öz çocuğunu görebilmek için icra müdürlüğüne giderek çocuğunu haczetmek zorunda kalmaktadır. Evdeki eşyanın bile haczedilemediği günümüzde çocukların haczediliyor olması, ülkemiz için büyük bir utanç kaynağı değil de nedir? Üstelik kişi icraya giderken , yanında bir pedagog ve bir de icra memuru götürmek zorundadır. Anne ya da babasına kavuşmayı beklerken, karşısında birden hiç tanımadığı insanları gören çocuk bu duruma bir anlam veremeyecek, ruhunda ve kalbinde onarılmaz yaralar açılacaktır. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Her durumda çocuklarımızın menfaatini gözetmek bizim için öncelikli olmalıdır. Hiçbir çocuğumuz eşya gibi haczedilmeyi hak etmediği gibi, hiçbir anne baba da çocuğunu bu koşullarda görmeyi istemez. Bu nedenle ülkemize hiç yakışmayan çocuk icrası bir an önce kaldırılıp, çocuk teslim merkezleri kurulmalıdır.  Çocuk icrasının manevi ve duygusal boyutu kadar maddi boyutu da önemlidir. Çocuğunu icra yoluyla görmek isteyen kişi her seferinde pedagog ve icra memuruna belli bir ücret ödemek zorundadır. Bu ücretlere araç masrafı da eklendiğinde, her icra işlemi için ortalama 430 lira gibi bir masraf ortaya çıkmaktadır. Çocuğunu ayda iki kez icra yoluyla görmek zorunda kalan bir kişi, her ay 800 lira gibi bir harcamayı gözden çıkarmalıdır. İnsanın kendi çocuğunu parayla görmesi kadar zor bir sey daha yoktur. İcra için gereken parayı karşılayamadığı için çocuğunu uzun süre göremeyen anne babalar vardır. Bu yanlıştan bir an önce dönülenerek çocuk icrasına derhal son verilmelidir.  Öte yandan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından 3 Ağustos 2018 tarihinde açıklanan 100 Günlük Eylem Planı içerisinde, süresiz nafaka ve çocuk icrası maddelerinin yer alması biz mağdurları sevindirmiştir. Ancak icraatlerin gerçekleşmesi için  verilen süre çoktan dolmasına rağmen ortada hala bir çözüm yoktur. Üstelik çözüm için net bir tarih de verilmiş değildir. Bu da biz mağdurları umutsuzluğa sevk etmektedir. Taleplerimiz, Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde yer alan SÜRESİZ ibaresinin kaldırılarak; belirlenen alt ve üst sınırlar içinde yoksulluk nafakasına hakkaniyetli süre sınırı getirilmesi ve çocuk haczinin tamamen kaldırılmasıdır. Süresiz nafaka sorununun çözümünde süreyi, alt-üst sınırlar olmadan sadece hakim takdirine bırakmak çözüm değildir. Biz mağdurlar bu seçeneği kesinlikle kabul etmiyoruz. Tüm mağduriyetleri gidermek ve yenilerinin oluşmasını önlemek, ancak kriterli ve alt-üst sınırlı bir nafaka yasasının kabul edilmesiyle mümkün olacaktır. 20-25-30 yıldır nafaka ödeyen binlerce mağdur olduğunu düşünürsek, yasal değişikliğin bir an önce yapılması şarttır.. Aileleriyle birlikte sayıları 2 milyonu bulan süresiz nafaka mağdurlarının ve çocuğunu icra yoluyla gören anne babaların daha fazla bekleyecek gücü kalmamıştır. Yasal değişiklikler muhakkak seçim öncesi tamamlanmalıdır. Süresiz nafaka ve çocuk icrası konuları toplumumuzun ve çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren siyaset üstü konulardır. Gelecek nesillere temelleri sağlam atılmış bir toplum bırakmak ve sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştirmek hepimizin görevidir.  Bununla birlikte, 10 Ekim 2018 tarihinde yapılan Nafaka Çalıştayı nın sonuçları kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Çalıştay sonuçlarını öğrenmek mağdurlar olarak en doğal hakkımızdır. Ayrıca yakın zamanda Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamit GÜL’ün süresiz nafaka yasa çalışmalarına dair yaptığı açıklamalar bizleri tatmin etmemiştir. ‘’Süresiz nafaka yasası 2019 yılı içerisinde meclise gelecek..’’ ifadesi ucu açık bir söylemdir. Sayın Bakanımıza sormak istiyoruz, süreli nafaka yasa tasarısı seçimden önce meclisimize sunulup yasalaşacak mıdır? NAFAKA KRİTERLERİ HAKKINDAKİ ÖNERİLERMİZ 1) Kısa süreli evlilik sonucu boşanmalarda nafaka süresi en fazla 1 yıl 2) Uzun süreli evlilik sonucu boşanmalarda nafaka süresi en fazla 3 yıl 3) Yoksulluk nafakasının süresi belirlenirken, nafaka alacaklısının yaşı, eğitim ve sosyo ekonomik durumu, iş gücü ve evli kalma süresi gibi kriterlerin dikkate alınması 4) Mesleği olmayan nafaka alacaklısına meslek edindirme ve İŞKUR tarafından iş imkânı sağlanması 5) Yaş kriterlerine bakılırken, boşanmanın gerçekleştiği tarihteki yaşın baz alınması, ortak çocuk olmayan ileriki yaştaki evliliklerde ise evlilik süresine ve kaçıncı evlilik olduğuna bakılması 6) Nafaka başlangıç süresinin dava başlangıç tarihinin esas alınarak belirlenmesi 7)Yargıtayın 2012 tarihli “ Asgari ücret kadını yoksulluktan kurtarmaz “ kararının yok hükmünde sayılması 8) Nafaka süresi sonunda işgücü, yaş, sağlık nedeni ile çalışamaz durumda olan kadınlara nafakanın devlet tarafından oluşturulacak Sosyal Yardım Fonu’ndan ödenmesi  9)Süre sonunda altsoy ya da üstsoyundan yardım nafakasının devreye alınması (TMK 364) 10) Nafaka yükümlülüğünü yerine getiremeyen kişiler için uygulanan hapis cezasının kaldırılması 11)Süreli nafaka yasası çıktığı tarihten itibaren, süreyi tamamlamış ya da aşmış nafaka yükümlüsünün nafaka ödemesine son verilmesi 12) Çocuk icrasının derhal sonlandırılması ve çocuk teslim merkezlerinin kurulması 13) Velayet sahibinin çocuğu sebepsiz nedenlerden dolayı 3 kes göstermemesi  Velayet hakkının karşı tarafa verilmesi 14) Yukarıda yazılan tüm maddelerin, anlaşmalı veya çekişmeli tüm boşanma türleri için geçerli olması 
SÜRESİZ NAFAKA MAĞDURLARI PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Ülkenin kanayan yarası haline gelen SÜRESİZ NAFAKA hakkında SÜRESİZ NAFAKA MAĞDURLARI PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI YAPTI 

BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ

Kıymetli basın mensupları, öncelikle hepinize geldiğiniz için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Basın açıklamamızın yapılma nedeni, toplumumuzun kanayan iki yarası süresiz nafaka ve çocuk icrası konularında mağdurların sesini duyurmak ve çözüm önerilerimizi sunmaktır..

Bugün burada, Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu olarak sadece mağdur erkekleri değil; kocasının eski eşine süresiz ödediği nafaka yüzünden mağdur edilen ikinci eşleri, oğlunun nafaka borcundan cezaevine girmesini önlemek için kredi çeken anne-babaları, babasının eski eşine her ay ödediği nafaka yüzünden ihtiyaçları karşılanamayan çocukları ve çocuklarını icra yoluyla görmek zorunda bırakılan tüm anne ve babaları temsil ediyoruz..

Öncelikle süresiz nafaka ile başlamak istiyoruz. 1988 yılına kadar bir yıl ile sınırlı olan yoksulluk nafakası, aynı yıl kanunda yapılan bir değişiklikle SÜRESİZ hale getirilmiş ve geçtiğimiz otuz yılda ailelerle birlikte iki milyona yakın kişinin mağduriyetine sebep olmuştur. Kanun bu haliyle uygulanmaya devam ettiği her gün, bu sayı artarak devam edecektir. 

Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesi der ki, ‘’Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir..’’ Bu madde açıkça göstermektedir ki, eski eşe ödenen yoksulluk nafakasının bir süresi ya da sınırı yoktur. Borcun ne zaman biteceği ya da bitip bitmeyeceği belirsizdir. Nafakanın iptal koşulları oluşmadığı müddetçe yükümlülük ömür boyu devam eder ve bu nedenle de yoksulluk nafakası süresizdir. Takdir edersiniz ki; ne zaman biteceği belli olmayan ve ömür boyu ödenen bir borç insan fıtratına aykırıdır. Ayrıca kanun maddesinde, yoksulluk nafakasını her iki tarafın da isteyebileceği yazılmışken; uygulamada nafaka ödeyen taraf büyük çoğunlukla erkeklerdir. Eğer ülkemizde, eski eşine ödediği süresiz nafaka nedeniyle mağdur olmuş tek bir kadın dahi varsa; bugün burada onu da temsil ettiğimizi ve haklarını savunduğumuzu söylemek isteriz. Çünkü amacımız herhangi bir cinsiyetin değil; kadın erkek ayırmadan sadece insan hakkını üstün tutmak ve toplumun temel taşı olan aileyi korumaktır.

Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesinde, süresiz nafakanın hangi durumlarda kaldırılacağı belirtilmiştir. Bu durumlar nafaka alan kadının yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölümü, kadının evlenme olmadan fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz yaşam sürmesi şeklinde sıralanmıştır. Açıkça görülmektedir ki, nafakanın 

kaldırılma koşulları tamamen alacaklı tarafa bağlanmış, bu da oluşabilecek suistimallere kapı aralamıştır. Kanun bu haliyle nafaka alan kadını nikahsız birlikteliğe ve sigortasız çalışmaya teşvik etmektedir. Sigortasız çalışmanın devletimizi uğrattığı zarar da konunun başka bir boyutudur. Örneğin 20 yaşında boşanan bir kadının 80 yaşına kadar yaşadığını düşünelim. Kadın, geçen bu 60 yılda resmi nikahlı bir evlilik yapmadığı takdirde ömrünün sonuna kadar nafaka alabilecektir. Her ay nafaka alacak olma garantisi kadını iş hayatından uzaklaştıracak ve imkanı olsa bile çalışmamasına sebep olacaktır. Kadın asgari ücretli çalışıyor bile olsa nafaka almaya hak kazanabilmektedir. Yargıtay’ın 2012 yılında aldığı, ‘’Kadının aldığı asgari ücret yoksulluğunu ortadan kaldırmaz’’ kararı bulunmaktadır. Ne gariptir ki bugün, geçimini asgari ücretle sağlayan milyonlarca insan olmasına rağmen söz konusu boşanan kadın olduğunda durum tersine dönmektedir. Bu da boşanma davalarında kadına uygulanan pozitif ayrımcılığın somut örneklerinden biridir. 

Tüm bu hususları düşündüğümüzde, süresiz nafakanın boşanan kadına birçok olumsuz etkisi olduğunu görmek mümkündür. Kadının iş hayatından uzaklaşması bir yana, süresiz nafaka ile eski eşe ömür boyu bağımlı hale gelmektedir. 

Süresiz nafakayı nafaka borçlusu erkek açısından değerlendirdiğimizde, çok daha vahim durumların yaşandığını görmekteyiz. Bir boşanma davasında erkek en iyi ihtimalle eşit kusurlu sayılmakta ve bu durumda bile ömür boyu nafaka ödemesine hükmedilmektedir. İki kişinin birlikte yaşayarak yine ortak kararla sonlandırdığı ve her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu bir boşanmada, bir tarafı diğerine ömür boyu para ödemek zorunda bırakmak ne kadar adildir? Boşanmanın amacı kişilerin mutsuz oldukları ve artık yürütemeyeceklerine inandıkları evlilik birlikteliğini sonlandırıp; kendilerine yeni bir yol çizmelerini sağlamaktır. Ancak süresiz nafaka nedeniyle boşanan çiftler arasındaki iletişim ömür boyu devam etmektedir. Omzunda ömür boyu ödemek zorunda olduğu bir borcun yükü varken, hangi insan sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilir ki? Yalnızca süresiz nafaka değil; her ay açılan nafaka artırım davaları, icra masrafları, avukatlık ücretleri ve nafaka ödenmediğinde uygulanan tazyik hapsi de mağduriyetin diğer boyutudur. Erkek nafakayı bir ay ödeyemediğinde eski eşin şikayetiyle 3 aylık hapis cezasına çarptırılmaktadır. Hapse girdiğinde nafaka borcu silinmez, aksine cezaevinde kaldığı sürelerin nafaka ödemeleri de eklenerek, daha da borçlu bir şekilde hapisten çıkar. Ve bu hapis cezasının bir sınırı yoktur. Eski eşin her şikayetinde uygulanabilir. Hukukumuzda isterse milyonları bulan bir borç halinde bile hapis cezası söz konusu değilken, sadece nafaka borçlularına yönelik böyle bir uygulama kabul edilemez. Hayatında karakol görmemiş insanlar, nafaka ödeyecek para bulamadıkları için suçlu gibi tutuklanmakta, itibarları zedelenmektedir. Vicdanları yaralayan bu ilkel nafaka hapsi cezası muhakkak kaldırılmalıdır. 

Yurtdışındaki uygulamalara baktığımızda, süresiz nafakanın çok istisnai durumlarda uygulandığını görmekteyiz. Evlilik çok uzun yıllar sürmüş yada eşlerden biri artık iş bulamayacak kadar yaşlanmışsa nafakaya süresiz olarak hükmedilmekte, diğer tüm boşanmalarda belli bir süre ile sınırlandırılmaktadır. Nafakaya süresiz hükmedildiği durumlarda bile sosyal devlet devreye girmekte, tüm yükü nafaka borçlusuna yüklememektedir. Şu an Hollanda’da yapılan bir yasa çalışmasıyla, eski eşe ödenen nafaka süresine sınırlama getirilmesi planlanmaktadır. Bunun da sebebi, boşanan erkeğin ödediği nafaka nedeniyle yeni bir evlilik yapmasının zorlaştığı ve bu durumun toplumun geleceğini ve sürekliliğini tehlikeye atmasıdır. Avrupa’da bile süresiz nafakanın aile kurumunu ve toplumun geleceğini tehdit ettiği fark edilip önlem alınmışken, bunca mağduriyete rağmen bu yasanın ülkemizde hala uygulanıyor olması kaygı ve üzüntü vericidir..

Bugün ülkemizdeki çoğu hukukçu; süresiz nafakanın modern hukuka aykırı olduğunu düşünmektedir. Çünkü hukukta ucu açık ve sınırsız başka bir borç ya da tazminat yoktur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN da, süresiz nafakaya süre sınırı getirilmesi gerektiğini yıllardan beri ısrarla belirtmektedir. Aslında süresiz nafakanın adil olmadığını görebilmek için hukukçu olmaya da gerek yoktur. Kadın erkek ayrımı yapmadan duruma insan odaklı yaklaşabilen herkes, ömür boyu ödenen ve ödendikçe de artan bir borcun hakkaniyetli olmadığını görebilir. Açıklamamızın başında da belirttiğimiz gibi, biz mağdurlar süresiz nafaka meselesine cinsiyet değil insan odaklı yaklaşmaktayız. Kanunlar önünde bir cinsin korunurken, diğerinin mağdur edilmemesi taraftarıyız. Amaç kadını korumaksa, nafaka ödeyen erkeğin ikinci eşinin de kadın olduğu unutulmamalıdır. Süresiz nafaka ile bir kadının hayatı ömür boyu garanti altına alınırken, diğer yanda da başka bir kadın ömür boyu mağdur edilmektedir. 

Diğer taraftan süresiz nafaka, sosyal devlet ilkesine de aykırıdır. Çünkü ortada, boşanmadan kaynaklı bir yoksulluk varsa; bununla mücadele etme görevi eski eşin değil devletin olmalıdır. Bu nedenle de yoksulluk nafakası belli bir süre ile sınırlandırılmalı, süre sonunda eğer ihtiyaç varsa sosyal devlet devreye girmelidir. Devletimiz oluşturacağı bir sosyal fondan ihtiyacı devam eden kadına yardım etmeli, ayrıca kadını çalışması yönünde teşvik etmelidir. İŞKUR aracılığı ile kadına meslek kazandırılması da önemli bir diğer husustur. 

Görüldüğü üzere süresiz nafaka mağdurları olarak talebimiz, yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılması değil, belirli kriterlere göre hakkaniyetli bir süre ile sınırlandırılmasıdır. Platform olarak sunduğumuz çözüm önerilerimiz yasalaştığında, gerçek ihtiyaç sahipleriyleyasayı 

intikam aracı olarak kullananlar birbirinden ayrılacak ve suistimaller son bulacaktır. Öz çocuğa ödenen nafaka bile kanunlarımızda sınırlandırılmışken, hukuki hiçbir bağın kalmadığı eski eşe ömür boyu nafaka ödemenin mantıklı bir tarafı yoktur. Temennimiz boşanan kadın ya da erkek hiç kimsenin mağdur edilmemesi, insanların elinden yeni bir hayat kurma şansının alınmamasıdır. 

Bir diğer önemli toplumsal sorunumuz da çocuk icrasıdır. Boşanma aşamasında veya gerçekleştikten sonra çocuğun velayetini alan taraf, kimi zaman çocuğu karşı tarafa göstermek istememekte; hatta görüşmeye engel olmak için zorluk çıkarabilmektedir. Bu durumda velayeti elinde bulundurmayan taraf, kendi öz çocuğunu görebilmek için icra müdürlüğüne giderek çocuğunu haczetmek zorunda kalmaktadır. Evdeki eşyanın bile haczedilemediği günümüzde çocukların haczediliyor olması, ülkemiz için büyük bir utanç kaynağı değil de nedir? Üstelik kişi icraya giderken , yanında bir pedagog ve bir de icra memuru götürmek zorundadır. Anne ya da babasına kavuşmayı beklerken, karşısında birden hiç tanımadığı insanları gören çocuk bu duruma bir anlam veremeyecek, ruhunda ve kalbinde onarılmaz yaralar açılacaktır. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Her durumda çocuklarımızın menfaatini gözetmek bizim için öncelikli olmalıdır. Hiçbir çocuğumuz eşya gibi haczedilmeyi hak etmediği gibi, hiçbir anne baba da çocuğunu bu koşullarda görmeyi istemez. Bu nedenle ülkemize hiç yakışmayan çocuk icrası bir an önce kaldırılıp, çocuk teslim merkezleri kurulmalıdır. 

Çocuk icrasının manevi ve duygusal boyutu kadar maddi boyutu da önemlidir. Çocuğunu icra yoluyla görmek isteyen kişi her seferinde pedagog ve icra memuruna belli bir ücret ödemek zorundadır. Bu ücretlere araç masrafı da eklendiğinde, her icra işlemi için ortalama 430 lira gibi bir masraf ortaya çıkmaktadır. Çocuğunu ayda iki kez icra yoluyla görmek zorunda kalan bir kişi, her ay 800 lira gibi bir harcamayı gözden çıkarmalıdır. İnsanın kendi çocuğunu parayla görmesi kadar zor bir sey daha yoktur. İcra için gereken parayı karşılayamadığı için çocuğunu uzun süre göremeyen anne babalar vardır. Bu yanlıştan bir an önce dönülenerek çocuk icrasına derhal son verilmelidir. 

Öte yandan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından 3 Ağustos 2018 tarihinde açıklanan 100 Günlük Eylem Planı içerisinde, süresiz nafaka ve çocuk icrası maddelerinin yer alması biz mağdurları sevindirmiştir. Ancak icraatlerin gerçekleşmesi için 

verilen süre çoktan dolmasına rağmen ortada hala bir çözüm yoktur. Üstelik çözüm için net bir tarih de verilmiş değildir. Bu da biz mağdurları umutsuzluğa sevk etmektedir. Taleplerimiz, Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde yer alan SÜRESİZ ibaresinin kaldırılarak; belirlenen alt ve üst sınırlar içinde yoksulluk nafakasına hakkaniyetli süre sınırı getirilmesi ve çocuk haczinin tamamen kaldırılmasıdır. Süresiz nafaka sorununun çözümünde süreyi, alt-üst sınırlar olmadan sadece hakim takdirine bırakmak çözüm değildir. Biz mağdurlar bu seçeneği kesinlikle kabul etmiyoruz. Tüm mağduriyetleri gidermek ve yenilerinin oluşmasını önlemek, ancak kriterli ve alt-üst sınırlı bir nafaka yasasının kabul edilmesiyle mümkün olacaktır. 20-25-30 yıldır nafaka ödeyen binlerce mağdur olduğunu düşünürsek, yasal değişikliğin bir an önce yapılması şarttır.. Aileleriyle birlikte sayıları 2 milyonu bulan süresiz nafaka mağdurlarının ve çocuğunu icra yoluyla gören anne babaların daha fazla bekleyecek gücü kalmamıştır. Yasal değişiklikler muhakkak seçim öncesi tamamlanmalıdır. Süresiz nafaka ve çocuk icrası konuları toplumumuzun ve çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren siyaset üstü konulardır. Gelecek nesillere temelleri sağlam atılmış bir toplum bırakmak ve sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştirmek hepimizin görevidir. 

Bununla birlikte, 10 Ekim 2018 tarihinde yapılan Nafaka Çalıştayı nın sonuçları kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Çalıştay sonuçlarını öğrenmek mağdurlar olarak en doğal hakkımızdır. Ayrıca yakın zamanda Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamit GÜL’ün süresiz nafaka yasa çalışmalarına dair yaptığı açıklamalar bizleri tatmin etmemiştir. ‘’Süresiz nafaka yasası 2019 yılı içerisinde meclise gelecek..’’ ifadesi ucu açık bir söylemdir. Sayın Bakanımıza sormak istiyoruz, süreli nafaka yasa tasarısı seçimden önce meclisimize sunulup yasalaşacak mıdır?

NAFAKA KRİTERLERİ HAKKINDAKİ ÖNERİLERMİZ

1) Kısa süreli evlilik sonucu boşanmalarda nafaka süresi en fazla 1 yıl

2) Uzun süreli evlilik sonucu boşanmalarda nafaka süresi en fazla 3 yıl

3) Yoksulluk nafakasının süresi belirlenirken, nafaka alacaklısının yaşı, eğitim ve sosyo ekonomik durumu, iş gücü ve evli kalma süresi gibi kriterlerin dikkate alınması

4) Mesleği olmayan nafaka alacaklısına meslek edindirme ve İŞKUR tarafından iş imkânı sağlanması

5) Yaş kriterlerine bakılırken, boşanmanın gerçekleştiği tarihteki yaşın baz alınması, ortak çocuk olmayan ileriki yaştaki evliliklerde ise evlilik süresine ve kaçıncı evlilik olduğuna bakılması

6) Nafaka başlangıç süresinin dava başlangıç tarihinin esas alınarak belirlenmesi

7)Yargıtayın 2012 tarihli “ Asgari ücret kadını yoksulluktan kurtarmaz “ kararının yok hükmünde sayılması

8) Nafaka süresi sonunda işgücü, yaş, sağlık nedeni ile çalışamaz durumda olan kadınlara nafakanın devlet tarafından oluşturulacak Sosyal Yardım Fonu’ndan ödenmesi 

9)Süre sonunda altsoy ya da üstsoyundan yardım nafakasının devreye alınması (TMK 364)

10) Nafaka yükümlülüğünü yerine getiremeyen kişiler için uygulanan hapis cezasının kaldırılması

11)Süreli nafaka yasası çıktığı tarihten itibaren, süreyi tamamlamış ya da aşmış nafaka yükümlüsünün nafaka ödemesine son verilmesi

12) Çocuk icrasının derhal sonlandırılması ve çocuk teslim merkezlerinin kurulması

13) Velayet sahibinin çocuğu sebepsiz nedenlerden dolayı 3 kes göstermemesi 

Velayet hakkının karşı tarafa verilmesi

14) Yukarıda yazılan tüm maddelerin, anlaşmalı veya çekişmeli tüm boşanma türleri için geçerli olması 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.