"Tümörlere bıçak değerse yayılır" mantığı yanlış çıktı

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 15.05.2019 - 10:45, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:39 2565+ kez okundu.
 

"Tümörlere bıçak değerse yayılır" mantığı yanlış çıktı

Plastik Cerrah Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, halk arasında yaygın ve yanlış olan “deri tümörlerine bıçak değerse, yayılır” inancının tanı ve tedaviyi geciktirdiğini söyledi. Cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtarıcı...
Plastik Cerrah Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, halk arasında yaygın ve yanlış olan “deri tümörlerine bıçak değerse, yayılır” inancının tanı ve tedaviyi geciktirdiğini söyledi. Cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtarıcı olduğunu belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, "Neşter hastalığı yaymadığı gibi erken müdahale ile hastanın tamamen kurtulma şansını çok artırıyor. Gecikmiş vakalarda operasyon daha geniş alanları içine almak zorunda kalıyor. Rekonstrüksyon da daha karmaşık hale geliyor. Bu yanlış inanıştan kurtulmak şart" dedi. İzmir Kent Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, deri kanserinin dünyada en sık rastlanan kanser türü olduğuna dikkat çekti. Deri tümörlerinin daha çok baş ve boyun bölgesine yerleştiğini belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, deri tümörlerinin özellikle de burun çevresi, göz çevresi ve alt dudakta görüldüğünü kaydetti. Doç. Dr. Gündeşlioğlu, "Tanısı ve tedavisi geciktiğinde hastaya faturası ağırlaşıyor; çünkü tümör görünen alanın dışında içten de yayılmaya devam ediyor. Tümörün derinleşmesi ve yayılması, cerrahi tedavide daha büyük alanda işlem yapmamıza neden oluyor. Bu durumlarda vücudun başka yerlerinde doku getirme ihtiyacı doğabiliyor. Bu da operasyon sonrasında hastalara hem organ fonksiyonları hem de sosyal ve estetik açıdan da büyük rahatsızlık veriyor. Oysa daha tümör küçükken çıkartılsa tedavisi daha kısa sürede gerçekleşir. Hasta tamamen kurtulup ışın tedavisi gibi tedavilere de gerek kalmayabilir. Ama maalesef halk arasında yanlış bir inanış var. Eğer deri tümörüne bıçak değerse, yayılacağı ve daha kötü olacağı korkusu ve düşüncesi hakim. Hastalar bu yanlış inancın etkisiyle çoğu kez tümör tedavisini geciktiriyorlar ve tümör zaten yayılmış oluyor. Bu yanlış inanışı kırmamız şart. Tümör ne kadar erken tanınır ve ne kadar erken tedavi edilirse hastanın tamamen kurtulma şansı o oranda artar" ifadelerini kullandı. Göğüs kafesi kasından yeni dudak Dudakta tümörü olup, geç başvurduğu için dudağının büyük bölümünün alınması gereken hastalara mikro cerrahi yöntemiyle göğüs kafesi kasından yeni dudak yaptıklarını belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, şöyle konuştu: "Dudakta çıkan tümörlerde tedavi gecikirse hastanın yaşam kalitesi de çok bozuluyor. Hasta hem yeme-içme, konuşma da zorluk yaşarken hem de psikolojisi bozuluyor. Dudağın büyük bir bölümünü kaplayan deri tümörlerinde fonksiyonel serbest doku aktarımı çok avantajlı bir ameliyat yöntemi. Biz göğüs duvarının yan tarafından kası damarı ve siniriyle birlikte alıp dudak çevresindeki damar ve sinirlere naklediyoruz. Bu bizim yaptığımız ve literatürlere geçmiş bir yöntem. Bu kas nakliyle hasta ameliyattan 3-6 ay sonrasında eskisi gibi konuşabiliyor, yiyip içebiliyor. Yani çok ciddi ameliyat ve uzun bir tedavi süreci gerekiyor. Bizim isteğimiz hastalarımızın derilerinde farklılık gördüklerinde ihmal etmeyip, uzmana başvurmaları. Erken tanı ve tedaviyle bu tür ameliyatlara gerek kalmaması."
Plastik Cerrah Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, halk arasında yaygın ve yanlış olan “deri tümörlerine bıçak değerse, yayılır” inancının tanı ve tedaviyi geciktirdiğini söyledi. Cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtarıcı...

Plastik Cerrah Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, halk arasında yaygın ve yanlış olan “deri tümörlerine bıçak değerse, yayılır” inancının tanı ve tedaviyi geciktirdiğini söyledi. Cilt kanserlerinde de erken tanı ve tedavinin hayat kurtarıcı olduğunu belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, "Neşter hastalığı yaymadığı gibi erken müdahale ile hastanın tamamen kurtulma şansını çok artırıyor. Gecikmiş vakalarda operasyon daha geniş alanları içine almak zorunda kalıyor. Rekonstrüksyon da daha karmaşık hale geliyor. Bu yanlış inanıştan kurtulmak şart" dedi.

İzmir Kent Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Özlem Gündeşlioğlu, deri kanserinin dünyada en sık rastlanan kanser türü olduğuna dikkat çekti. Deri tümörlerinin daha çok baş ve boyun bölgesine yerleştiğini belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, deri tümörlerinin özellikle de burun çevresi, göz çevresi ve alt dudakta görüldüğünü kaydetti.

Doç. Dr. Gündeşlioğlu, "Tanısı ve tedavisi geciktiğinde hastaya faturası ağırlaşıyor; çünkü tümör görünen alanın dışında içten de yayılmaya devam ediyor. Tümörün derinleşmesi ve yayılması, cerrahi tedavide daha büyük alanda işlem yapmamıza neden oluyor. Bu durumlarda vücudun başka yerlerinde doku getirme ihtiyacı doğabiliyor. Bu da operasyon sonrasında hastalara hem organ fonksiyonları hem de sosyal ve estetik açıdan da büyük rahatsızlık veriyor. Oysa daha tümör küçükken çıkartılsa tedavisi daha kısa sürede gerçekleşir. Hasta tamamen kurtulup ışın tedavisi gibi tedavilere de gerek kalmayabilir. Ama maalesef halk arasında yanlış bir inanış var. Eğer deri tümörüne bıçak değerse, yayılacağı ve daha kötü olacağı korkusu ve düşüncesi hakim. Hastalar bu yanlış inancın etkisiyle çoğu kez tümör tedavisini geciktiriyorlar ve tümör zaten yayılmış oluyor. Bu yanlış inanışı kırmamız şart. Tümör ne kadar erken tanınır ve ne kadar erken tedavi edilirse hastanın tamamen kurtulma şansı o oranda artar" ifadelerini kullandı.

Göğüs kafesi kasından yeni dudak

Dudakta tümörü olup, geç başvurduğu için dudağının büyük bölümünün alınması gereken hastalara mikro cerrahi yöntemiyle göğüs kafesi kasından yeni dudak yaptıklarını belirten Doç. Dr. Gündeşlioğlu, şöyle konuştu:

"Dudakta çıkan tümörlerde tedavi gecikirse hastanın yaşam kalitesi de çok bozuluyor. Hasta hem yeme-içme, konuşma da zorluk yaşarken hem de psikolojisi bozuluyor. Dudağın büyük bir bölümünü kaplayan deri tümörlerinde fonksiyonel serbest doku aktarımı çok avantajlı bir ameliyat yöntemi. Biz göğüs duvarının yan tarafından kası damarı ve siniriyle birlikte alıp dudak çevresindeki damar ve sinirlere naklediyoruz. Bu bizim yaptığımız ve literatürlere geçmiş bir yöntem. Bu kas nakliyle hasta ameliyattan 3-6 ay sonrasında eskisi gibi konuşabiliyor, yiyip içebiliyor. Yani çok ciddi ameliyat ve uzun bir tedavi süreci gerekiyor. Bizim isteğimiz hastalarımızın derilerinde farklılık gördüklerinde ihmal etmeyip, uzmana başvurmaları. Erken tanı ve tedaviyle bu tür ameliyatlara gerek kalmaması."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.