Rüzgar enerjisi sektörü İzmir’de buluştu
Rüzgar enerjisi sektörü İzmir’de buluştu
Sanayi Ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Çetin Ali Dönmez Ve Fatih Kacır, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı Ve İzmir Kalkınma Ajansı Tarafından Düzenlenen “izmir Rüzgarı: Rüzgar Enerjisi Sektörü Çalişma Toplantısı”na Katıldı.
“İzmir Rüzgarı: Rüzgar Enerjisi Sektörü Çalışma Toplantısı”nda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez, “Türkiye’de önemli ölçüde üretimin ve sanayinin gelişmesine, cari açığın kapatılmasına ihtiyaç var” derken, Bakan Yardımcısı Fatih Kacır da hayata geçirecekleri uçtan uça ürün programı hakkında, “Bir ürünün AR-GE’sine dönük bir destek veriyorsak, bileceğiz ki o AR-GE projesi tamamlanır tamamlanmaz bu iş yatırıma, üretime ve hatta ihracata dönecek” dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Çetin Ali Dönmez ve Fatih Kacır, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve İzmir Kalkınma Ajansı iş birliğinde düzenlenen “İzmir Rüzgarı: Rüzgar Enerjisi Sektörü Çalışma Toplantısı”na katıldı. Toplantıda, İzmir Vali Yardımcısı Nihat Kaynar’ın yanı sıra İzmir’de yatırımları bulunan büyük ölçekli yabancı yatırımcıların üst düzey yöneticileri ile sektör temsilcileri hazır bulundu. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez, “Türkiye’de önemli ölçüde üretimin ve sanayinin gelişmesine, cari açığın kapatılmasına ihtiyaç var. Elimizden geldiği kadar farklı sektörleri dinlemeye çalışıyoruz. Türkiye’nin nitelikli insan gücü var. Geldiğimiz nokta azımsanacak nokta değil. Çok önemli bir sanayi potansiyelimiz var. Ancak iki önemli konu bizim de gündemimizde. Bir tanesi iletişim. Ülkemizin en büyük problemi sanki iletişim gibi duruyor. Sanayinin kendi içinde, sanayinin üniversite ile, sanayinin kamu ile iletişimin güçlenmesi lazım. Bu bağlamda kalkınma ajanslarını çok önemli bir unsur olarak görüyoruz. Sizi dinlersek ancak iyi işler yaparız” diye konuştu.
“İki problem çözülmeli”
Diğer konunun da finansman olduğunu vurgulayan Dönmez, “İhracatın artması, tedarik zincirinin düzgün çalışması ve yüksek kapasiteli sanayinin çalışması için finansman çok önemli. Bu konuda güzel gelişmeler var. Türkiye’de uzun süredir düşük profilli giden Kalkınma Bankası artık devreye girdi, daha fazla devreye girecek. Ayrıca bankacılık sisteminde sanayi finansmanının özendirilmesine dönük bir takım düzenlemeler yapılması konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı ile çalışıyoruz. Sanayinin üretimin finansmanının bir önemli unsuru da bankacılık sistemi dışında finansman imkanlarının araştırılması. Burada da hisse bazlı, sermaye bazlı finansman ve alternatif finansman araçlarının sanayinin, üretiminin kullanılması geliyor. Zaten var olan potansiyeli, eğer finansman ve iletişim problemini çözersek hızlıca yol alabileceğimizi düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Yerli ve milli vurgusu
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Fatih Kacır ise, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak son dönemdeki çalışmalarını ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ ismi ile çerçeveledikleri projeler ve programlar olarak yürüttüklerini belirtti. Türkiye’nin yüksek katma değerli ürünleri yerli ve milli imkanlarla geliştirmesi, üretmesi ve ihraç etmesine dönük çalışmalara tümüyle odaklandıklarını kaydeden Kacır, şöyle devam etti:
“’Milli Teknoloji Hamlesi’ dediğimizde iki temel işten bahsediyoruz. Birincisi, ülkemiz için yerli ve milli imkanlarla geliştirmemiz, üretmemiz, olmazsa olmaz olan ürünler. Bundan bahsettiğimizde akla ilk savunma sanayi geliyor. Savunma sanayiinde ülkemiz büyük bir başarı hikayesi yazdı ama bugünün dünyasında teknoloji odaklı bağımsızlıktan bahsediyorsak pek çok farklı dikeyde bunu başarmak zorundayız. Pek çok alanda kritik ürünlerin yerli ve milli olarak geliştirilmesi ve üretilmesini sağlamak zorundayız.”
Orta yüksek ve ileri teknoloji ürünleri
Diğer önemli eksenden de bahseden Kacır, “Diğer eksen; artık desteklerimiz ve teşviklerimiz orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerine, yüksek katma değerli ürünlere uçtan uça odaklamak ve bu sayede ihracatımızda orta yüksek ve ileri teknoloji ürünlerinin payını artırmak. Ülkemiz düşük tek ürünlerinde cari fazla veren bir ülke ama orta yüksek ve ileri teknoloji ürünlerinde maalesef cari açık veriyoruz. Cari açığımızı sürdürülebilir olarak kapatmamızın tek yolu buralardan geçiyor. Bu hedefler doğrultusunda önümüzdeki dönemin en önemli işlerden biri uçtan uca yerleştirilen ürün programı olacak” dedi.
Ürün listesi oluşturulacak
Program hakkında bilgi veren Kacır, “Bu programla birlikte orta yüksek ve yüksek teknoloji sektöründe detaylı çalışmalarla ürün listesi oluşturuyoruz. Her bir ürünün cari açık etkisine, ihracat potansiyeline, dünya ticaretindeki trendlerine, ülkemizin bu ürüne ilişkin AR-GE ve üretim yetkinliklerine, bu ürününün dünyada rekabete açık olup olmadığına ve birçok parametreye bakarak bir önceliklendirme yapıyoruz. Tüm bunların yanında her bir sektör için; hayatımıza girecek yeni trendleri de sektör bazlı olarak tespit ediyoruz. Ürün listesi çıkararak bu ürünlerin yerli olarak üretilmesi ve geliştirilmesini, AR-GE’den yatırıma, üretime, ihracata kadar tek pencereden destekliyor olacağız. Bu önemli bir yenilik katacak” diye konuştu.
“Proje yatırıma, üretime, ihracata dönecek”
Türkiye’nin yatırım teşvikleri anlamında çok cömert bir ülke olduğunu vurgulayan Kacır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“AR-GE destekleri anlamında da cömert ve yüksek seviyede devlet destekleri ile bu süreci fonluyoruz. Fakat AR-GE desteklerimizle yatırım teşviklerimizi tek pencereden yönetmediğimizde bir takım ürünlerin yerli üretimini başarmamız mümkün olabilir ama o yerli üretimde hedeflediğimiz yüksek katma değeri, akıl sermayesini ülkemizde oluşturmamız, özgün tasarımı ülkemizde gerçekleştirmemiz mümkün olamaz. Hedefimiz, bu programla birlikte hem AR-GE desteklerimizi hem de yatırım teşviklerimizi reforme ederken de bu program pilot uygulama olacak. Önümüzdeki dönemde artık bir ürünün AR-GE’sine dönük bir destek veriyorsak bileceğiz ki o AR-GE projesi tamamlanır tamamlanmaz bu iş yatırıma, üretime ve hatta ihracata dönecek.”
“Bazı işlerde kamunun rolü çok kritik”
Kacır, şöyle devam etti:
“Bazı işlerde kamunun rolü çok kritik. Kamunun düzenleyici fonksiyonları ile domine ettiği ya da kamu alımlarıyla domine ettiği birçok iş var. Burada halihazırda bazı mekanizmalar tamamlanmış olsa da bunların tamamlayıcı unsurlarını inşallah bu dönemde inşa ediyor olacağız. Yerli imkanlarla kurulan rüzgar enerjisi santrallerine dönük ilave fiyat teşviklerini çok önemli buluyorum ama bunlara ilaveten özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının imkanları ve enstrümanlarıyla bu süreci daha fazla teknolojiyi Türkiye’de geliştirerek, AR-GE’sini Türkiye’de yaptırarak ürettirebilirsek çok daha yüksek ve sürdürülebilir fayda sağlayacağımıza inanıyorum.”
“Yanlarında olmaya devam edeceğiz”
Türkiye’nin milli teknoloji anlamında büyük bir altyapıya sahip olduğunu ifade eden Kacır, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bazı sektörlerde kıymetli kümelenmeler, ekosistem bütünlüğü oluşmuş durumda. Bu imkanları birbirleriyle konuşan ve birbirini tetikleyen, aynı hedefe odaklanan bir misyona inşallah taşıyacağız. Bu dönem, ülkenin kalkınma politikasının, kalkınma planlarının tümüyle sanayiye, teknolojiye, bilime, yeniliğe odaklandığı bir dönem olacak. 11. Kalınma Planı açıklandığında buna dair unsurları görmüş olacağız. Bakanlık olarak AR-GE yapan, yatırım ve üretim yapan girişimcilerin, akıl sermayesi oluşturanların tüm paydaşların yanında olmaya devam edeceğiz.”
“Ulusal hedeflerimiz mevcut”
Toplantıda konuşan İzmir Vali Yardımcısı Nihat Kaynar, “İzmir, yenilenebilir enerji sektöründe artık yerini kanıtlamış ve marka bir şehir haline gelmiştir. Ülkemizin 2023 hedefleri çerçevesinde yenilenebilir enerji konusunda ulusal hedeflerimiz mevcuttur. Bu durum yerel pazarın genişlemeye devam edeceği ve bu genişlemeyle de yenilenebilir enerji alanlarında yatırımların artacağı anlamına gelmektedir. İzmir, sektördeki öncü rol avantajını önümüzdeki yıllarda bu pazarlarda ve yatırımlarda kendine düşen payı fazlasıyla alarak yaşayacaktır“ dedi.
“Türkiye’de rüzgar enerjisi ilk fazını tamamladı”
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Yıldırım da, rüzgarın artık çok ciddi bir sektör ve ciddi bir endüstri olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“2018’de dünyada 50 bin megavat ilave rüzgar devreye girmek suretiyle toplam kurulu güç 600 bin megavat. 2017 ile 2018 arasında Avrupa’ya baktığımızda toplam enerji santrallerinin yüzde 52’si yenilenebilir enerji santralleri. Bunun da yaklaşık yüzde 60’ının rüzgar olduğunu görüyoruz. Toplam 12 bin megavat rüzgar devreye girmiş, bu şekilde rüzgar kabiliyeti Avrupa’da 190 bin megavata ulaşmış. Türkiye’deki rüzgar kurulu gücünün 2018 sonunda 7 bin 400 megavat olduğunu görüyoruz. Bu çok ciddi bir kurulu güç. Biz bunu 12 sene içerisinde yaptık ve çok ciddi şeyler öğrendik. Türkiye’deki rüzgar enerjisinin ilk fazını tamamladığını, ikinci fazının bunun daha sürdürülebilir olması ve bunun büyümesi olması gerektiğini düşünüyoruz.”
“Çok düşük bir rakam”
7 bin 400 megavatın iyi bir rakam olduğunu ancak altının çizilmesi gereken rakamların başka rakamlar olduğunu dile getiren Yıldırım, “2018 senesi içerisinde devreye giren santral sadece 490 megavat. Bu çok düşük bir rakam. 2015 yılında yılda kurulu olan güç 1500 megavat. 2011 senesinde yaklaşık 500 megavattı. Ekonomi Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Enerji Bakanlığı olarak ortak bir akıl yürütme, bir çalıştay yapma suretiyle ‘bu neden sürekli bir büyüme değil, neden rüzgarı neden yılda bin megavat kurulu güç kapasitesinde tutamıyoruz?’ sorusuna umuyoruz ki önümüzdeki üç sene içerisinde sorunun cevabını bulunması için liderlik yapıp paydaşları bir araya getireceğiz” dedi.
“İzmir, rüzgar endüstrisinin merkezi olmalı”
Türkiye’deki kurulu gücün 2011’den sonraki en zayıf noktada olduğunu ifade eden Yıldırım, “Türkiye’deki santrallerin yüzde 40’ı Ege’de, 1450 megavat İzmir’de ve bu İzmir’i Türkiye’nin en yüksek kurulu gücü olan şehri yapıyor. 180 santralin 43’ünün İzmir’de olduğunu görüyoruz. 4 bin kişi İzmir’de istihdam ediliyor. Rüzgar sektöründe ‘kırmızı bayrak’ çekilmesi gerekliliğini görüyoruz yoksa bu sektörün yavaş yavaş kaybolmaya ve önemini yitirmeye doğru gittiğini görüyoruz. Rakamlar bunu gösteriyor” dedi. Yıldırım ayrıca, “İzmir’in rüzgar endüstrisinin merkezi olması gerektiğini düşünüyoruz. Artık Türkiye kurduğu kurulu güç ile, pazar olmaktan endüstri olmaya çoktan geçmiş durumda ve İzmir bu konuda mükemmel bir lokasyon” diye konuştu.
“İzmir’in potansiyeli yüksek”
İZKA Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, “Yenilenebilir enerji sektöründe İzmir’in kaynak potansiyeli oldukça yüksektir. İzmir Bölge Planı’nda, hem sunduğu ekonomik getiriler, hem de sürdürülebilirlik anlamında büyük önem taşıyan yenilenebilir enerji kaynaklarından güçlü biçimde yararlanılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Ajansımız desteği ile hazırlanan İzmir Yenilenebilir Enerji Sektörü Analizi çalışmasında İzmir’in yenilenebilir enerjideki güçlü potansiyeli ve bunun değerlendirilmesinin önem arz ettiği ortaya konulmuştur. Yenilenebilir enerji, yaklaşık 10 yıl önce İzmir için öncelikli sektörlerden biri olarak belirlenmiş ve İzmir’in yenilenebilir enerjide öncülük etmesi amaçlanarak stratejiler geliştirilmiş, uygulama alanları oluşturulmuştur. Bu doğrultuda ajansımız, 2012 yılında Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında destek veren ilk kurumlardan biridir” ifadelerini kullandı.
Toplantıda “Rüzgar Enerjisi Ekipman Üretiminde Dünya Devleri İzmir’de” oturumu yapıldı. Oturumun moderatörlüğünü TPI Composites EMEA ve Hindistan Başkan Yardımcısı Gökhan Serdar üstlenirken, Enercon Türkiye Genel Müdürü Arif Günyar ve CS Wind Türkiye Genel Müdürü Youngjae Ryu birer konuşma yaptı. İkinci oturum ise “Rüzgar Enerjisi Ekipman Üretimi Değer Zincirinde İzmirli Tedarikçiler” başlığı altında İZKA Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü H.İ. Murat Çelik moderatörlüğünde yapıldı. Oturumda Ateş Wind Power Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Güldoğan, Tibet Makina Genel Müdürü Tibet Arbak ve Xgen Energy Yönetici Ortağı İskender Kökey konuşma yaptı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.