TÜGİK YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş; “Türkiye’de Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş’yi kurmalıyız”

FİNANS/EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 21.04.2019 - 09:15, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:39 2034+ kez okundu.
 

TÜGİK YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş; “Türkiye’de Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş’yi kurmalıyız”

Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, Türkiye’nin gıda üretiminde kendisine yetebilen ve dışa satış yapan bir ülke haline gelmesi gerektiğini belirterek “Kendi ürettiğimiz...
Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, Türkiye’nin gıda üretiminde kendisine yetebilen ve dışa satış yapan bir ülke haline gelmesi gerektiğini belirterek “Kendi ürettiğimiz sağlıklı ve organik ürünleri hem toplumumuza hem de yurt dışına satmak için Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş. kurulması gerekiyor” dedi.Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi, Ege Akdemiz Genç İş İnsanları Konfederasyonu (EGAFED) ile Kuşadası Genç İş İnsanları Derneği (KUGİAD) tarafından düzenlenen “Güçlü ve İstihdam Dostu Büyüme Modeli Programı” paneli geniş bir katılımla yapıldı. Moderatörlüğünü Victam İnternational Türki-Ortadoğu Temsilcisi Edip Aktaş’ın yaptığı panelde yapılan sunumlarla Türkiye’nin gelişim ve büyümesine katkı sağlamak için tespit edilen eksikler ve çözüm önerileri konuşuldu.Panelin açılında konuşan TÜGİK YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, sivil toplum kuruluşlarının öneminden söz etti. İş insanlarının öncelikle zengin olmak için değil başarılı olmak için çalışması gerektiğine işaret eden Karakuş, “Üretmeden tüketmek, kazanmadan harcamakla ekonomik krizi yönetmek mümkün değildir. Öncelikle enflasyonun düşürülmesi için mücadele etmek, faizlerin inmesi için de istihdamın artırılması gerekmektedir. Türkiye’de vergi sitemi yeniden yapılandırılmalı ve tabana yayılmalıdır. Çünkü vergi dönüşü iyi olursa gelir artar, refah artar, istihdam artar. Vergi oranları tolere edilebilir seviyelere çekilip sabitlenirse; vergi tahsilatının geri dönüşümü daha yüksek seviyelere ulaşacaktır. Ciddi istihdam sağlayan, üretime katkıda bulunan işletmelerde geçici vergide indirime gidilmesi uygun olur” dedi.“Tarım ürünlerinin enflasyona etkisi azaltılmalı”Türkiye’de ekonomik büyümeyi sağlamak ve istihdamı artırmak için alınabilecek bazı tedbirlerinden söz eden Karakuş, önerilerini şöyle sıraladı:"Tüm meslek gruplarında kalifiye elemana ihtiyacımız var. Halk eğitim ve çıraklık eğitimi yeniden yapılandırılmalı ve mesleki eğitime önem verilmelidir. Bu gençlerin diplomalarını alıp meslek sahibi oluncaya kadar ki sosyal güvenceleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, köyde ikamet eden 25-35 yaş arası insanların Tarım Bağ-Kur primleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Turizmde Nepal, Özbekistan, Tacikistan, Gürcistan ve Afrika ülkelerinden insanları çalıştırıyorsak; tarım ve hayvancılıkta Suriye, Afganistan ve Afrika ülkeleri ile teknik ve ticarette de İran, Irak ve Suriye vatandaşları çalışmaktadır. Yabancı istihdamının yerine, ülkemizdeki nitelikli işsizlere de imkanlar oluşturmalıyız. Tarım alanında da ciddi reformlara ihtiyaç var. Gümrüksüz patates, soğan, et ve buğday ithalatını önlemek için Tarım Bakanlığına bağlı TİGEM işletmelerin özel sektöre bırakılmadan kamu imkanlarıyla aktif bir şekilde kullanılması gerekiyor. Böylece hem kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılarız hem de binlerce işsiz gençlerimize istihdam sağlamış oluruz. Kendi ürettiğimiz sağlıklı ve organik ürünleri hem toplumumuza hem de yurt dışına satmak için Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş. kurulması gerekiyor. Alacağımız bu gibi önlemlerle tarım ürünlerinin enflasyona etkisini de azaltmış oluruz.”“90’lı yıllardaki enflasyonlu dönemlere geri dönmemeliyiz”Kendisinin de yer aldığı kurul tarafından hazırlanan ‘Büyüme ve İstihdam Ekonomi Modeli’ raporu hakkında bilgi veren OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ali Yülek de “Büyüme ve istihdam dostu bir modele her şey devletin kontrolünde olursa hata yapma oranı yüksel olur. Bu yüzden bu kontrol özel sektörün elinde olmalıdır. 90’lı yıllarda yaşadığımız enflasyonlu dönemde iş adamları büyük sıkıntı yaşandı. Bu dönemlere geri dönmememiz lazım. Bunun için makroekonomik istikrar sağlamalıyız ve dışa açık büyümeği gerçekleştirmeliyiz. Kamu menfaatini sağlamak için hem özel sektör hem de devletin birinci amacı toplumun faydası olmalıdır. Devlet bizden vergi alırken, vatandaş da bu paranın en faydalı şekilde geri dönmesini bekler. Özel sektörde de beklendi istihdam ortamı oluşturmasıdır. Müteşebbisliği ve girişimciliği desteklemek istiyorsak ortama cirosu 20 milyonun altına olan şirketlerin vergi dilimleri yeniden düzenlenmelidir ancak bu karşılık istihdam oluşturmaları istenmelidir. Bu hem ortamı rahatlatır hem de bizim şirketlerimizin gerçek gelir giderleri ortaya çıkmış olur. Vergi kaçırmak için yapılan gerçek dışı bildirimlerin önüne geçersek bir anda Türkiye’nin değeri artar. KOBİ Dostu Perakende Programı oluşturarak, zaten dünya zincirine göre çok daha küçük düzeyde olan KOBİ’lerin önü açılmalı ve pazara erişiminde perakende sektöründen faydalanmaları sağlanmalıdır. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmak istiyorsak 2023’ten 10 veya 20 yıl önce dünyanın yatırımcıya uygun iş ortamı sağlayan ülkelerden birisi olmalıyız. Ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için Eximbank kaynakları ve işleyiş tarzını artırırsak; önümüzdeki süreçte bu bize ve çocuklarımıza kat ve kat fazla olarak geri dönecektir. Kalkınma bankacılığın geliştirilmesi sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.“Bir Türkün dünyadaki rakibi yine bir Türk’tür”İnsanların dünyanın neresinde doğarsa doğsun medeni bir yaşam sürdürmeyi amaçladığına dikkat çekerek konuşmasına başlayan TÜGİK YİK Başkanı Erhan Özmen ise dünyadaki 7 milyar 700 milyon insanın 80 trilyon dolarlık değer oluşturduğuna işaret etti. 850 milyar dolar değer üreten Türkiye’nin dünyanın yüzde 1’lik kısmını oluşturduğunu kaydeden Özmen, “Kişisel gelire baktığımızda dünyada 60’ıncı sıralarda yer alan gelişmekte olan bir ülkeyiz. Gelişmiş 36 ülkeyle ile aramızda ciddi bir fark var. Eskiden 200 yılda bir elde edilen sanayi devrimi, günümüzde 100 yıla indi. 80 trilyonluk pastanın 20 trilyonluk en büyük dilimini Amerika tek başına üretiyor. Arkadan son sürat 12,5 trilyonla Çin dörtnala geliyor. Onların arkasından 28 Avrupa Birliği ülkesinin ürettiği 18,5 trilyonluk bölüm var. Bu üç bölgede yer alan 850 milyon insan, dünya nüfusunun ürettiği değerin neredeyse yarısına hükmediyor. Bu gelir dağılımı adaletsizliği değil; nitelik ve niceliği gösteriyor. Biz neden hızla büyüyemiyoruz ve neden bu gelişmiş ülkeler arasına giremiyoruz? Tembel değiliz, hayır. OECD’nin raporuna göre en çok çalışan insan toplumuyuz. Çok çalışıyoruz ama telaşe içerisinde ne yaptığımızı bilmiyoruz. Bunun en önemli nedeni yol gösterici STK’lar ve kuruluşların olmamasıdır. Bir Türkün dünyadaki rakibi yine bir Türk’tür. Bu yüzden bizi 2’inci kategoriye koydular ve biz burada takıldık kaldık. Dünyada bizden başka dostumuz olmadığı için kendi göbeğimizi kendimiz kesmeli ve kendi büyümemizi kendimiz yapmalıyız. Türkiye’deki 208 tane üniversitemizin iş dünyası ve ülke ekonomisiyle yeterince bütünleşememesi nedeniyle teknoloji kullanımı konusunda sınıfta kaldık. Devlet ve STK’lar olarak sanayimizi koruyamaz ve yön vermezsek markalaşamaz ve rakiplerimizle mücadele edemeyiz. Süper ligdeki ülkeler bunlarla uğraşırken, biz hala kendi iç meselelerimizle boğuşuyoruz. Artık fırsatları kaçırmamayı bir tarafa bırakarak kendimiz fırsatlar oluşturarak Türkiye’nin gelişimi ve büyümesi için elimizi taşın altına koymalıyız. 500 yıllık bir imparatorluktan sonra Ulu Önderin bize bıraktığı 90 yıllık bir Cumhuriyet var. Bize düşen asla yorulmadan, asla pes etmeden, sorumluluk almaktan kaçmadan önderlik yapıp daha çok çalışarak Türkiye’yi asıl olması gereken süper lig ülkeleri arasındaki yere taşımalıyız. Dış borçla dünyanın en refah ülkesi olmak mümkün değil. Kendi delilerimizi ve kendi dahilerimizi ortaya çıkararak varlıklarımıza değer katmalıyız. Biz Türkiye’yi çok seviyor ve Türkiye’ye olan borcumuzu ödemek için çok çalışıyoruz ve de çalışmaya devam edeceğiz”KUTO Konferans Salonu’nda gerçekleşen panele Kuşadası Kaymakamı Sadettin Yücel, Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ali Yülek, Victam İnternational Türki-Ortadoğu temsilcisi Edip Aktaş ,TÜGİK YİK Başkanı Erhan Özmen, TÜGİK YİK Başkan Vekili Demokan Eren, YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, EGAFED Başkanı Barış Gümüş, EGİFED Başkanı Aydın Buğra, KUGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Müge Delgen Ceylan ve davetliler katıldı. Panel etkinliğin düzenlenmesine katkı sağlayan kuruluşlar ile panelistlere plaket takdim edilmesiyle son buldu.
Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, Türkiye’nin gıda üretiminde kendisine yetebilen ve dışa satış yapan bir ülke haline gelmesi gerektiğini belirterek “Kendi ürettiğimiz...

Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, Türkiye’nin gıda üretiminde kendisine yetebilen ve dışa satış yapan bir ülke haline gelmesi gerektiğini belirterek “Kendi ürettiğimiz sağlıklı ve organik ürünleri hem toplumumuza hem de yurt dışına satmak için Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş. kurulması gerekiyor” dedi.

Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Yüksek İstişare Konseyi, Ege Akdemiz Genç İş İnsanları Konfederasyonu (EGAFED) ile Kuşadası Genç İş İnsanları Derneği (KUGİAD) tarafından düzenlenen “Güçlü ve İstihdam Dostu Büyüme Modeli Programı” paneli geniş bir katılımla yapıldı. Moderatörlüğünü Victam İnternational Türki-Ortadoğu Temsilcisi Edip Aktaş’ın yaptığı panelde yapılan sunumlarla Türkiye’nin gelişim ve büyümesine katkı sağlamak için tespit edilen eksikler ve çözüm önerileri konuşuldu.

Panelin açılında konuşan TÜGİK YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, sivil toplum kuruluşlarının öneminden söz etti. İş insanlarının öncelikle zengin olmak için değil başarılı olmak için çalışması gerektiğine işaret eden Karakuş, “Üretmeden tüketmek, kazanmadan harcamakla ekonomik krizi yönetmek mümkün değildir. Öncelikle enflasyonun düşürülmesi için mücadele etmek, faizlerin inmesi için de istihdamın artırılması gerekmektedir. Türkiye’de vergi sitemi yeniden yapılandırılmalı ve tabana yayılmalıdır. Çünkü vergi dönüşü iyi olursa gelir artar, refah artar, istihdam artar. Vergi oranları tolere edilebilir seviyelere çekilip sabitlenirse; vergi tahsilatının geri dönüşümü daha yüksek seviyelere ulaşacaktır. Ciddi istihdam sağlayan, üretime katkıda bulunan işletmelerde geçici vergide indirime gidilmesi uygun olur” dedi.

“Tarım ürünlerinin enflasyona etkisi azaltılmalı”

Türkiye’de ekonomik büyümeyi sağlamak ve istihdamı artırmak için alınabilecek bazı tedbirlerinden söz eden Karakuş, önerilerini şöyle sıraladı:

"Tüm meslek gruplarında kalifiye elemana ihtiyacımız var. Halk eğitim ve çıraklık eğitimi yeniden yapılandırılmalı ve mesleki eğitime önem verilmelidir. Bu gençlerin diplomalarını alıp meslek sahibi oluncaya kadar ki sosyal güvenceleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, köyde ikamet eden 25-35 yaş arası insanların Tarım Bağ-Kur primleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Turizmde Nepal, Özbekistan, Tacikistan, Gürcistan ve Afrika ülkelerinden insanları çalıştırıyorsak; tarım ve hayvancılıkta Suriye, Afganistan ve Afrika ülkeleri ile teknik ve ticarette de İran, Irak ve Suriye vatandaşları çalışmaktadır. Yabancı istihdamının yerine, ülkemizdeki nitelikli işsizlere de imkanlar oluşturmalıyız. Tarım alanında da ciddi reformlara ihtiyaç var. Gümrüksüz patates, soğan, et ve buğday ithalatını önlemek için Tarım Bakanlığına bağlı TİGEM işletmelerin özel sektöre bırakılmadan kamu imkanlarıyla aktif bir şekilde kullanılması gerekiyor. Böylece hem kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılarız hem de binlerce işsiz gençlerimize istihdam sağlamış oluruz. Kendi ürettiğimiz sağlıklı ve organik ürünleri hem toplumumuza hem de yurt dışına satmak için Tarımsal Üretim ve Kalkınma A.Ş. kurulması gerekiyor. Alacağımız bu gibi önlemlerle tarım ürünlerinin enflasyona etkisini de azaltmış oluruz.”

“90’lı yıllardaki enflasyonlu dönemlere geri dönmemeliyiz”

Kendisinin de yer aldığı kurul tarafından hazırlanan ‘Büyüme ve İstihdam Ekonomi Modeli’ raporu hakkında bilgi veren OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ali Yülek de “Büyüme ve istihdam dostu bir modele her şey devletin kontrolünde olursa hata yapma oranı yüksel olur. Bu yüzden bu kontrol özel sektörün elinde olmalıdır. 90’lı yıllarda yaşadığımız enflasyonlu dönemde iş adamları büyük sıkıntı yaşandı. Bu dönemlere geri dönmememiz lazım. Bunun için makroekonomik istikrar sağlamalıyız ve dışa açık büyümeği gerçekleştirmeliyiz. Kamu menfaatini sağlamak için hem özel sektör hem de devletin birinci amacı toplumun faydası olmalıdır. Devlet bizden vergi alırken, vatandaş da bu paranın en faydalı şekilde geri dönmesini bekler. Özel sektörde de beklendi istihdam ortamı oluşturmasıdır. Müteşebbisliği ve girişimciliği desteklemek istiyorsak ortama cirosu 20 milyonun altına olan şirketlerin vergi dilimleri yeniden düzenlenmelidir ancak bu karşılık istihdam oluşturmaları istenmelidir. Bu hem ortamı rahatlatır hem de bizim şirketlerimizin gerçek gelir giderleri ortaya çıkmış olur. Vergi kaçırmak için yapılan gerçek dışı bildirimlerin önüne geçersek bir anda Türkiye’nin değeri artar. KOBİ Dostu Perakende Programı oluşturarak, zaten dünya zincirine göre çok daha küçük düzeyde olan KOBİ’lerin önü açılmalı ve pazara erişiminde perakende sektöründen faydalanmaları sağlanmalıdır. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmak istiyorsak 2023’ten 10 veya 20 yıl önce dünyanın yatırımcıya uygun iş ortamı sağlayan ülkelerden birisi olmalıyız. Ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için Eximbank kaynakları ve işleyiş tarzını artırırsak; önümüzdeki süreçte bu bize ve çocuklarımıza kat ve kat fazla olarak geri dönecektir. Kalkınma bankacılığın geliştirilmesi sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

“Bir Türkün dünyadaki rakibi yine bir Türk’tür”

İnsanların dünyanın neresinde doğarsa doğsun medeni bir yaşam sürdürmeyi amaçladığına dikkat çekerek konuşmasına başlayan TÜGİK YİK Başkanı Erhan Özmen ise dünyadaki 7 milyar 700 milyon insanın 80 trilyon dolarlık değer oluşturduğuna işaret etti. 850 milyar dolar değer üreten Türkiye’nin dünyanın yüzde 1’lik kısmını oluşturduğunu kaydeden Özmen, “Kişisel gelire baktığımızda dünyada 60’ıncı sıralarda yer alan gelişmekte olan bir ülkeyiz. Gelişmiş 36 ülkeyle ile aramızda ciddi bir fark var. Eskiden 200 yılda bir elde edilen sanayi devrimi, günümüzde 100 yıla indi. 80 trilyonluk pastanın 20 trilyonluk en büyük dilimini Amerika tek başına üretiyor. Arkadan son sürat 12,5 trilyonla Çin dörtnala geliyor. Onların arkasından 28 Avrupa Birliği ülkesinin ürettiği 18,5 trilyonluk bölüm var. Bu üç bölgede yer alan 850 milyon insan, dünya nüfusunun ürettiği değerin neredeyse yarısına hükmediyor. Bu gelir dağılımı adaletsizliği değil; nitelik ve niceliği gösteriyor. Biz neden hızla büyüyemiyoruz ve neden bu gelişmiş ülkeler arasına giremiyoruz? Tembel değiliz, hayır. OECD’nin raporuna göre en çok çalışan insan toplumuyuz. Çok çalışıyoruz ama telaşe içerisinde ne yaptığımızı bilmiyoruz. Bunun en önemli nedeni yol gösterici STK’lar ve kuruluşların olmamasıdır. Bir Türkün dünyadaki rakibi yine bir Türk’tür. Bu yüzden bizi 2’inci kategoriye koydular ve biz burada takıldık kaldık. Dünyada bizden başka dostumuz olmadığı için kendi göbeğimizi kendimiz kesmeli ve kendi büyümemizi kendimiz yapmalıyız. Türkiye’deki 208 tane üniversitemizin iş dünyası ve ülke ekonomisiyle yeterince bütünleşememesi nedeniyle teknoloji kullanımı konusunda sınıfta kaldık. Devlet ve STK’lar olarak sanayimizi koruyamaz ve yön vermezsek markalaşamaz ve rakiplerimizle mücadele edemeyiz. Süper ligdeki ülkeler bunlarla uğraşırken, biz hala kendi iç meselelerimizle boğuşuyoruz. Artık fırsatları kaçırmamayı bir tarafa bırakarak kendimiz fırsatlar oluşturarak Türkiye’nin gelişimi ve büyümesi için elimizi taşın altına koymalıyız. 500 yıllık bir imparatorluktan sonra Ulu Önderin bize bıraktığı 90 yıllık bir Cumhuriyet var. Bize düşen asla yorulmadan, asla pes etmeden, sorumluluk almaktan kaçmadan önderlik yapıp daha çok çalışarak Türkiye’yi asıl olması gereken süper lig ülkeleri arasındaki yere taşımalıyız. Dış borçla dünyanın en refah ülkesi olmak mümkün değil. Kendi delilerimizi ve kendi dahilerimizi ortaya çıkararak varlıklarımıza değer katmalıyız. Biz Türkiye’yi çok seviyor ve Türkiye’ye olan borcumuzu ödemek için çok çalışıyoruz ve de çalışmaya devam edeceğiz”

KUTO Konferans Salonu’nda gerçekleşen panele Kuşadası Kaymakamı Sadettin Yücel, Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ali Yülek, Victam İnternational Türki-Ortadoğu temsilcisi Edip Aktaş ,TÜGİK YİK Başkanı Erhan Özmen, TÜGİK YİK Başkan Vekili Demokan Eren, YİK Genel Sekreteri Tezcan Karakuş, EGAFED Başkanı Barış Gümüş, EGİFED Başkanı Aydın Buğra, KUGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Müge Delgen Ceylan ve davetliler katıldı. Panel etkinliğin düzenlenmesine katkı sağlayan kuruluşlar ile panelistlere plaket takdim edilmesiyle son buldu.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.