Anasayfa
Yazarlar
Nihat Güç
Yazı Detayı
Bu yazı 441+ kez okundu.
Doğruluk
Doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğruluk üzere bulunmak, sıddıklarla beraber olmak son derece önemlidir. Herkese nasip olacak bir haslet, bir meziyet, bir huy, bir tabiat, bir karakter de değildir. Kişiye, zamana ve mekana göre değişmeyen bir durumdan bahsetmiyorum. Bir yaşam biçiminden, bir hayat felsefesinden, bir dünya düzeninden bahsediyorum.
Yüce Allah; “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa/135) ayeti bu işin can alıcı noktasına vurgu yapmaktadır. Doğruluk kişiye, zamana ve mekana göre değişmeyen ve değişmeyecek olan bir olgudur.
Doğruluk, bir iki davranış şekliyle sınırlı kalacak, bir iki kelimenin arkasına gizlenecek, bir iki satıra sığdırılacak, sadece hikayelere ve masallara konu olacak sıradan bir ahlaki özellik değildir. İnsanı çepeçevre sarıp sarmalayan bir yaşam biçimidir. En zor zamanlarda, en sevilen insanlar aleyhinde bile olsa titizlikle sürdürülecek bu meziyetin başlangıç noktasına dikkat etmek, istikamet üzere yürümek adına son derece önemlidir.
Doğruluğun başlangıç noktasından uzaklaşma oranında geri dönmek de o kadar zordur. Bataklığa batmış bir insanın, bataklıktan kurtulabilmesi, bataklığa saplanma oranında kolaylaşır veya zorlaşır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde bu konunun ana başlangıç noktasına şöyle vurgu yapmaktadır; “Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddik (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzab (çok yalancı) diye yazılır.” (Buhari, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.)
Allah katında kezzap olarak kayıtlara geçmek can yakıcı olduğu kadar doğrulardan yazılmak da o son derece önemlidir. Biri cehenneme sürüklerken diğeri cennete sevk ve idare eder. Biri zindan diğeri hürriyet. Ancak bu iki vasıftan birini seçmek, dünya arenasında ahlaki birer meziyet haline getirmek bizim elimizde. Kısacası tercih hakkı bizde. Ya kezzap vasfına bürüneceğiz ya da sıddık…
Hatta biz Müslümanlar olarak kıldığımız her namaz esnasında bunu mutlaka dile getiriyoruz. Hani namazın her rekatında fatiha suresini okuyoruz ya. Bu surenin öne çıkan muhteşem ayetinde; “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” (Fatiha/7) diyoruz. Bizler bu ayet vesilesiyle Yüce Rabbimizden, günde en az kırk sefer doğru yola iletilmek ve burada yürümek için dua edip yalvarıyoruz.
Doğru yolda yalnız kalmak çok zordur. Bu akabenin kolayca aşılması adına kendilerine nimet verilen insanların yoluna iletilmesini de diliyoruz. Daha önce arşınlanmış bir yolda yürümek güven ve istikrar adına önemlidir. Nimet verilenlerin yoluna iletilmek, onlara benzemek, onlar gibi olmak kuşkusuz büyük bir ikram. Herkese nasip olacak kadar sıradan ve basit bir ikram da değildir. Doğru olmak isteyenlerin ulaşabileceği bir konumdur bu.
Nimet verilenlerin kimler olduğunu Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa/69) ayetiyle açıklamıştır.
Tercih bizimdir. Zorlama ve baskı yok bu konuda.
“Sıddık” dosdoğru istikamet üzere olmaktır. Dosdoğru olmak büyük bir nimettir. Ne mutlu bu nimete talip olanlara.
Ekleme
Tarihi: 17 Nisan 2022 - Pazar
Doğruluk
Doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğruluk üzere bulunmak, sıddıklarla beraber olmak son derece önemlidir. Herkese nasip olacak bir haslet, bir meziyet, bir huy, bir tabiat, bir karakter de değildir. Kişiye, zamana ve mekana göre değişmeyen bir durumdan bahsetmiyorum. Bir yaşam biçiminden, bir hayat felsefesinden, bir dünya düzeninden bahsediyorum.
Yüce Allah; “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa/135) ayeti bu işin can alıcı noktasına vurgu yapmaktadır. Doğruluk kişiye, zamana ve mekana göre değişmeyen ve değişmeyecek olan bir olgudur.
Doğruluk, bir iki davranış şekliyle sınırlı kalacak, bir iki kelimenin arkasına gizlenecek, bir iki satıra sığdırılacak, sadece hikayelere ve masallara konu olacak sıradan bir ahlaki özellik değildir. İnsanı çepeçevre sarıp sarmalayan bir yaşam biçimidir. En zor zamanlarda, en sevilen insanlar aleyhinde bile olsa titizlikle sürdürülecek bu meziyetin başlangıç noktasına dikkat etmek, istikamet üzere yürümek adına son derece önemlidir.
Doğruluğun başlangıç noktasından uzaklaşma oranında geri dönmek de o kadar zordur. Bataklığa batmış bir insanın, bataklıktan kurtulabilmesi, bataklığa saplanma oranında kolaylaşır veya zorlaşır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde bu konunun ana başlangıç noktasına şöyle vurgu yapmaktadır; “Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddik (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzab (çok yalancı) diye yazılır.” (Buhari, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.)
Allah katında kezzap olarak kayıtlara geçmek can yakıcı olduğu kadar doğrulardan yazılmak da o son derece önemlidir. Biri cehenneme sürüklerken diğeri cennete sevk ve idare eder. Biri zindan diğeri hürriyet. Ancak bu iki vasıftan birini seçmek, dünya arenasında ahlaki birer meziyet haline getirmek bizim elimizde. Kısacası tercih hakkı bizde. Ya kezzap vasfına bürüneceğiz ya da sıddık…
Hatta biz Müslümanlar olarak kıldığımız her namaz esnasında bunu mutlaka dile getiriyoruz. Hani namazın her rekatında fatiha suresini okuyoruz ya. Bu surenin öne çıkan muhteşem ayetinde; “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” (Fatiha/7) diyoruz. Bizler bu ayet vesilesiyle Yüce Rabbimizden, günde en az kırk sefer doğru yola iletilmek ve burada yürümek için dua edip yalvarıyoruz.
Doğru yolda yalnız kalmak çok zordur. Bu akabenin kolayca aşılması adına kendilerine nimet verilen insanların yoluna iletilmesini de diliyoruz. Daha önce arşınlanmış bir yolda yürümek güven ve istikrar adına önemlidir. Nimet verilenlerin yoluna iletilmek, onlara benzemek, onlar gibi olmak kuşkusuz büyük bir ikram. Herkese nasip olacak kadar sıradan ve basit bir ikram da değildir. Doğru olmak isteyenlerin ulaşabileceği bir konumdur bu.
Nimet verilenlerin kimler olduğunu Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa/69) ayetiyle açıklamıştır.
Tercih bizimdir. Zorlama ve baskı yok bu konuda.
“Sıddık” dosdoğru istikamet üzere olmaktır. Dosdoğru olmak büyük bir nimettir. Ne mutlu bu nimete talip olanlara.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.