21.yy’ın büyülü argümanlarındandır birey…
Çok da hissettirmeden bireyciliğe dönüştürülen anlayış; belki en klişe fakat en oturan haliyle sosyal olan insanı kendi dünyasına hapsetti.
Bencil, acımasız ve vurdum duymaz bir halde, kendi menziline itilen insan, bireyliğinin aleyhine dönüştürüldüğü bireyciliği kavrayamadı.
Yaşadığımız yüzyılın hesapçı zihniyeti, böylece bireyselleştirdiği insanı yalnızlaştırdı da..
Varlıklı ve özgür; gel gör ki tek başına…
Her paradigmayı matematiksel formülüze eden modern anlayış, mutlak değerlerden soyutladığı yaşamlarda, aslında insanı ruhsal ve zihinsel tahribata uğrattı.
Konforlu yaşamlar, konfora inat istikamette, konforlu yalnızlıklar bahşetti.
Mimari yapılar, düzenlenen iş koşulları, yaşam şartları ve oluşturulan toplumsal yapılarla insanı birbirinden ayrıştırdı ve birbirini öteler hale getirdi. Seküler algı insani ve toplumsal mutlak değerleri göreceli hale getirdi. Bu da ben merkezci anlayışı beslerken, hemcinsine her forumda yabancı ve uzak kalan insanı, insani kaygılardan da soyutlamış oldu.
Kentleşmeyle beraber baş döndürücü teknoloji ve dijital dünya, meşguliyetle beraber bireyi kendi zaman, mekan ve zihnine hapsetti.
Bireyden, bireyciliğe dönüşen egoist anlayış, neredeyse insanı mutlak yalnızlığa itti.
Modern ve konforlu yaşamlar, konforlu yalnızlıklar türetti. Kadrajına çektirilen birey, ister istemez insani değerlerden muaf bir halde, insani kaygılara da kör kaldı.
Yaşam tarzlarına yön veren anlayış, hodbince düşünceye evrilince aslında insan kendini tüketmenin noktasına geldi.
Bireycil anlayış, birey unsuruna inat insanı dayatılmış, bir o kadar da ürkütücü yalnızlığa sürüklemiş durumda.
Konforlu yaşamlar; ürkütücü ve çok sessiz…
Yalnız ve tek başına…
Sosyal olan insan fıtratına inat…