Anasayfa
Yazarlar
Adnan Bayraktar
Yazı Detayı
Bu yazı 920+ kez okundu.
AKIL VE AKILLI İNSAN 2
Aklın yaratılış hikmeti nedir.?
Aklın insana verilmesinin hikmeti yaratıcıya inanmak ve kulluk yapmaya yardımcı olmaktır.
Aklın hikmeti nakli(vahyi, Kur'an-ı Kerim) anlamada bir araç, naklin hizmetinde bir idrak vasıtası olarak kabul edilir.
Aklın yaratış hikmetlerinden birisi de, nefsin heves ve isteklerini incelemek, bunlardan gerekli ve yararlı olanları kabul etmek, zararlı ve gereksiz olanları ise reddetmektir. (Matüridi, Te'vilatu Ehli sünne 4/76-77, 10/463)
Akıl bu görevi yaptığı takdirde, insan dünya ve ahirette saadet ve selamet bulur.
İmam Mâtürîdî ve diğer kelâm âlimlerine göre akıl bilgi edinme yollarından biridir. Bir hikmet gereği verilen akıl, iyilik ve kötülüklerin, güzellik ve çirkinliklerin bilinmesinde ve takdir edilmesinde ölçüdür. İlâhî teklifin de temeli olduğu da bilinmektedir. (Ebû’l-Yüsr Muhammed el-Pezdevî, Usulu’d-Din, Çev. Şerafeddin Gölcük, Ehl-i Sünnet Akâidi, İstanbul 1988, s. 9, 296-298.)
Evet akıl yaratıcıya inanmak ve kulluk yapmaya yardımcı olmaktır.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariyat, 56)
Cin ve insan cinsinin yaratılmasının hikmeti, Cenâb-ı Hakk’ı tanıyıp ona kulluk etmektir. Bunu insan akıl yoluyla anlar.
Şöyle ki:
Dünya hayatına bir baksa, her şeyin bir değeri var. Bir evin, arsanın, arabanın, çarşıdan alacağın herhangi bir eşyanın, yiyeceğin bir bedeli olduğunu biliriz. Bizi yoktan var eden, sağlık sıhhat veren, verdiği akılla bir çok imkanlar sunan Rabbımız Allah Teala’ya karşı bir sorumluluğumuz olmalı değil mi? Akıl bunu düşünür ve şunu kabul eder.
Evet bu mesuliyetim onu tanımaya çalışmak ve emirlerini yerine getirerek teşekkür etmektir.
Bunu akıl sahipleri anlar ve ibadeti isteyerek aşkla ve zevkle yerine getirir.
Onlar, kendilerini yarattığı için Allah’a kulluk etmelidirler. Çünkü tek yaratıcı olması sebebiyle ibâdet edilme hakkı da yalnızca Allah’a aittir. Bunun dışında başka şeylerle tüketilen ömürler ve yapılan ameller zayi edilmiş olur. Bunun bir de vebâli ve azabı olacaktır. “Bana ibâdet etsinler” ifadesi “beni tanısınlar” şeklinde de tefsir edilmiştir. Bunun mânası ise “Beni ma’bud bilsinler; beni kalpte tanıyarak mârifetullâha ersinler” demektir. Gerçek şu ki, Allah’ı tanıyıp bilmeden O’na gerçek bir kulluk yapılamaz. Nitekim ashâb-ı kirâm, Resûlullah (Alehisselama):
“Yâ Rasûlallah! Amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye sordular. O da:
“−Allah’ı bilmektir!” buyurdu.
“−Hangi amel mertebeyi artırır?” diye sordular. Yine:
“−Allah’ı bilmek!” buyurdu. Bunun üzerine:
“−Yâ Rasûlallah! Biz amelden soruyoruz, Siz ilimden cevap veriyorsunuz!” dediklerinde: Resûlullah Muhammed Mustafa aleyhisselam:
“−Allah’ı bilerek yapılan az amel bile fayda verir. Fakat cehâletle yapılan çok amel bile fayda sağlamaz!” buyurdular. (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, IV, 688)
Akıl yaratılışın ve yaratılmışların ne için var oldukları, ne amaca hizmet ettikleri, hali hazırda fayda ve maslahatları gibi hikmetler haritasını idrâk eden bir cevherdir. Yüce Allah Hakîm’dir, her işinde hikmet vardır. Yeryüzü ve gökyüzünün yaratılışı hikmetledir. Akıl da bu hikmetleri idrâk ile nimetlere karşı şükretmesi için yaratılmıştır.(Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehli’s-Sünne, IX/347)
Evet akıl nimetlere şükrü gerektirir.
Rabbımız buyurur ki:
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
‘’Hatırlayın ki Rabbiniz (size) şunu bildirmişdi: — Andolsun, şükrederseniz elbette sizin nimetinizi artırırım. Andolsun, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz benim azabım cidden şiddetlidir’’ (İbrahim, 7).
Şükür, nimet vereni tanımak, ona muhabbet duymak ve verilen nimeti, o nimetin yaratılış gayesi ve veriliş hikmeti istikâmetinde kullanmaktır. Malın şükrü zekatı, sadakayı vererek muhtaçlara, fakirlere yardım etmek, ilmin şükrü bunu yeni yetişen neslin imanı ve itikadı düzgün olarak yetişmelerini sağlamaktır. Bilmeyenlere öğretmek ve insanların faydasına kullanmak, sıhhatin şükrü ise ibâdet ve Allah yolunda cihad ederek hizmet etmektir.
Allah Teâlâ’nın kuluna, maddî nimetler ve manevî nimetler vermiştir. Bu nimetlerin her birine, kendilerine münasip bir tarzda şükretmek gerekir. Şükredildiği nispette de bu nimetlerin artacağı müjdesi verilmektedir. Nankörlüğün ise nimetlerin elden gitmesine ve azabın gelmesine sebep olacağı ikazı yapılmaktadır.
Ey Rabbım sen ne yücesin bütün kapıları bize açmış maddi ve manevi zenginliğin yollarını göstermişsin. Biz ise bize en ufak zarardan başka faidesi olmayan; en büyük düşman nefsi emmarenin şeytanın, hevasına dalmış gitmekteyiz.. Affet Yarab affet bu gafil kullarını. İstikamet nasip buyur, nimet verdiklerinin yolunu takip edenlerden eyle!
Ebû Ali Cürcânî rahmetullahi aleyh şöyle der:
Rabbımız Allah Teâlâ eğer siz..
“İslâm nimetine şükrederseniz buna ilâve olarak hakiki imanı veririm. İman üzere bana hamd ederseniz buna ilâveten ihsânı veririm. Buna şükrederseniz mârifeti veririm. Mârifete şükrederseniz sizi vuslat makamına eriştiririm. Buna şükrederseniz sizi kurbiyet derecesine eriştiririm. Bu nimete de şükretmeniz sebebiyle sizi üns ve müşâhede halvetgâhına ulaştırırım" buyurmaktsdır.
Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki şükür, terakkînin merdiveni ve manevî derecelere yükselmenin vâsıtasıdır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 512)
Şâir de bu mânaları şöyle terennüm eder:
Darr ü nef’-i küfr ü dîn olur âid sana
Sâni’-i âlem ganîdir küfr ü dîninden senin.” (Münîb, Hoca Mustafa)
“Senin Allah’a iman edişin de, iman etmeyip küfür ve nankörlük içinde bulunuşun da hep sana ait bir meseledir. Yoksa Allah, senin iman veya küfrüne karşı mutlak sûrette müstağnîdir. Ne imanına ihtiyacı vardır, ne de küfründen bir zarar görür.”
Gelecek dersimiz Akıl her şeyi kavrayabilir anlayabilir mi?
Selam ve dua ile
Adnan Bayraktar
Ekleme
Tarihi: 17 Ağustos 2022 - Çarşamba
AKIL VE AKILLI İNSAN 2
Aklın yaratılış hikmeti nedir.?
Aklın insana verilmesinin hikmeti yaratıcıya inanmak ve kulluk yapmaya yardımcı olmaktır.
Aklın hikmeti nakli(vahyi, Kur'an-ı Kerim) anlamada bir araç, naklin hizmetinde bir idrak vasıtası olarak kabul edilir.
Aklın yaratış hikmetlerinden birisi de, nefsin heves ve isteklerini incelemek, bunlardan gerekli ve yararlı olanları kabul etmek, zararlı ve gereksiz olanları ise reddetmektir. (Matüridi, Te'vilatu Ehli sünne 4/76-77, 10/463)
Akıl bu görevi yaptığı takdirde, insan dünya ve ahirette saadet ve selamet bulur.
İmam Mâtürîdî ve diğer kelâm âlimlerine göre akıl bilgi edinme yollarından biridir. Bir hikmet gereği verilen akıl, iyilik ve kötülüklerin, güzellik ve çirkinliklerin bilinmesinde ve takdir edilmesinde ölçüdür. İlâhî teklifin de temeli olduğu da bilinmektedir. (Ebû’l-Yüsr Muhammed el-Pezdevî, Usulu’d-Din, Çev. Şerafeddin Gölcük, Ehl-i Sünnet Akâidi, İstanbul 1988, s. 9, 296-298.)
Evet akıl yaratıcıya inanmak ve kulluk yapmaya yardımcı olmaktır.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariyat, 56)
Cin ve insan cinsinin yaratılmasının hikmeti, Cenâb-ı Hakk’ı tanıyıp ona kulluk etmektir. Bunu insan akıl yoluyla anlar.
Şöyle ki:
Dünya hayatına bir baksa, her şeyin bir değeri var. Bir evin, arsanın, arabanın, çarşıdan alacağın herhangi bir eşyanın, yiyeceğin bir bedeli olduğunu biliriz. Bizi yoktan var eden, sağlık sıhhat veren, verdiği akılla bir çok imkanlar sunan Rabbımız Allah Teala’ya karşı bir sorumluluğumuz olmalı değil mi? Akıl bunu düşünür ve şunu kabul eder.
Evet bu mesuliyetim onu tanımaya çalışmak ve emirlerini yerine getirerek teşekkür etmektir.
Bunu akıl sahipleri anlar ve ibadeti isteyerek aşkla ve zevkle yerine getirir.
Onlar, kendilerini yarattığı için Allah’a kulluk etmelidirler. Çünkü tek yaratıcı olması sebebiyle ibâdet edilme hakkı da yalnızca Allah’a aittir. Bunun dışında başka şeylerle tüketilen ömürler ve yapılan ameller zayi edilmiş olur. Bunun bir de vebâli ve azabı olacaktır. “Bana ibâdet etsinler” ifadesi “beni tanısınlar” şeklinde de tefsir edilmiştir. Bunun mânası ise “Beni ma’bud bilsinler; beni kalpte tanıyarak mârifetullâha ersinler” demektir. Gerçek şu ki, Allah’ı tanıyıp bilmeden O’na gerçek bir kulluk yapılamaz. Nitekim ashâb-ı kirâm, Resûlullah (Alehisselama):
“Yâ Rasûlallah! Amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye sordular. O da:
“−Allah’ı bilmektir!” buyurdu.
“−Hangi amel mertebeyi artırır?” diye sordular. Yine:
“−Allah’ı bilmek!” buyurdu. Bunun üzerine:
“−Yâ Rasûlallah! Biz amelden soruyoruz, Siz ilimden cevap veriyorsunuz!” dediklerinde: Resûlullah Muhammed Mustafa aleyhisselam:
“−Allah’ı bilerek yapılan az amel bile fayda verir. Fakat cehâletle yapılan çok amel bile fayda sağlamaz!” buyurdular. (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, IV, 688)
Akıl yaratılışın ve yaratılmışların ne için var oldukları, ne amaca hizmet ettikleri, hali hazırda fayda ve maslahatları gibi hikmetler haritasını idrâk eden bir cevherdir. Yüce Allah Hakîm’dir, her işinde hikmet vardır. Yeryüzü ve gökyüzünün yaratılışı hikmetledir. Akıl da bu hikmetleri idrâk ile nimetlere karşı şükretmesi için yaratılmıştır.(Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehli’s-Sünne, IX/347)
Evet akıl nimetlere şükrü gerektirir.
Rabbımız buyurur ki:
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
‘’Hatırlayın ki Rabbiniz (size) şunu bildirmişdi: — Andolsun, şükrederseniz elbette sizin nimetinizi artırırım. Andolsun, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz benim azabım cidden şiddetlidir’’ (İbrahim, 7).
Şükür, nimet vereni tanımak, ona muhabbet duymak ve verilen nimeti, o nimetin yaratılış gayesi ve veriliş hikmeti istikâmetinde kullanmaktır. Malın şükrü zekatı, sadakayı vererek muhtaçlara, fakirlere yardım etmek, ilmin şükrü bunu yeni yetişen neslin imanı ve itikadı düzgün olarak yetişmelerini sağlamaktır. Bilmeyenlere öğretmek ve insanların faydasına kullanmak, sıhhatin şükrü ise ibâdet ve Allah yolunda cihad ederek hizmet etmektir.
Allah Teâlâ’nın kuluna, maddî nimetler ve manevî nimetler vermiştir. Bu nimetlerin her birine, kendilerine münasip bir tarzda şükretmek gerekir. Şükredildiği nispette de bu nimetlerin artacağı müjdesi verilmektedir. Nankörlüğün ise nimetlerin elden gitmesine ve azabın gelmesine sebep olacağı ikazı yapılmaktadır.
Ey Rabbım sen ne yücesin bütün kapıları bize açmış maddi ve manevi zenginliğin yollarını göstermişsin. Biz ise bize en ufak zarardan başka faidesi olmayan; en büyük düşman nefsi emmarenin şeytanın, hevasına dalmış gitmekteyiz.. Affet Yarab affet bu gafil kullarını. İstikamet nasip buyur, nimet verdiklerinin yolunu takip edenlerden eyle!
Ebû Ali Cürcânî rahmetullahi aleyh şöyle der:
Rabbımız Allah Teâlâ eğer siz..
“İslâm nimetine şükrederseniz buna ilâve olarak hakiki imanı veririm. İman üzere bana hamd ederseniz buna ilâveten ihsânı veririm. Buna şükrederseniz mârifeti veririm. Mârifete şükrederseniz sizi vuslat makamına eriştiririm. Buna şükrederseniz sizi kurbiyet derecesine eriştiririm. Bu nimete de şükretmeniz sebebiyle sizi üns ve müşâhede halvetgâhına ulaştırırım" buyurmaktsdır.
Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki şükür, terakkînin merdiveni ve manevî derecelere yükselmenin vâsıtasıdır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 512)
Şâir de bu mânaları şöyle terennüm eder:
Darr ü nef’-i küfr ü dîn olur âid sana
Sâni’-i âlem ganîdir küfr ü dîninden senin.” (Münîb, Hoca Mustafa)
“Senin Allah’a iman edişin de, iman etmeyip küfür ve nankörlük içinde bulunuşun da hep sana ait bir meseledir. Yoksa Allah, senin iman veya küfrüne karşı mutlak sûrette müstağnîdir. Ne imanına ihtiyacı vardır, ne de küfründen bir zarar görür.”
Gelecek dersimiz Akıl her şeyi kavrayabilir anlayabilir mi?
Selam ve dua ile
Adnan Bayraktar
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.