Melissa Drexler lise mezuniyet balosuna giderken anne babasından da, eski sevgilisinden de, yeni sevgilisinden de hamile olduğu hala gizliyordu. Balo salonuna girdiğinde kasıklarında sancı duydu. Tuvalete gitti. Bir erkek çocuğu doğurdu. Göbek bağını lavaboda kesti. Çocuğu 3-4 kat çöp torbasına sardı. Ve çöpe attı. Sonra dans pistine geri döndü ve baloya kaldığı yerden devam etti. Amerikan basını onu “Balo Annesi” olarak isimlendirdi. Avustralya Sutopu Milli Takım oyuncusu Keli Lane’in Avustralya Rugby takım oyuncularına olan zafiyeti, onu daha 21 yaşında 5.kez istenilmeyen bir hamilelikle karşı karşıya bırakmıştı. Keli 2 çocuğunu kürtaj ile aldırmış, 2 tanesini de evlatlık olarak vermişti. Ve Keli diğer hamilelikleri gibi bunu da gizlemişti. Mahkeme sürecinde ismi Tegan olarak anılacak bebek kızdı. Keli, Auburn Hastanesinde doğum yaptıktan 1 gün sonra arkadaşının düğününe katıldı, bembeyaz giyinmişti. Tagen yanında yoktu. Tagen’i bir daha gören olmadı. Yaşadığına ya da öldüğüne dair hiçbir ipucu elde edilemedi. O sutopundaki, kariyerine ve gelecekte zengin bir hayata erişmek istiyordu . İki vakada da psikolojik bir delilik ya da ruhsal bir sorun tespit edilemedi. Çocuklar engelli değildi, Ekonomik sorunlar, geçim derdi yoktu. Çocuklarının hayatlarını sonlandırmalarının tek nedeni vardı: Bebeğin hayatlarına girmesini girmesini istemiyorlardı. Neonasit, yeni doğan katli deniyor buna. VE özellikle evlilik dışı hamile kalmış genç anneler arasında çok rastlanıyor.
Annenin günahları: neonaticid/yeni doğan trajedisi
Yazar: John Elder
Aralık 19, 2010
Çeviri:
Zühtü AKAR
Kürşat GÜNEŞ
Doğduğunuz gün büyük ihtimalle cinayete kurban gitmenizin en olası olduğu gündür.Bu tatsız istatistik Stockholm’da da yaşasanız Güney Yarra’da da yaşasanız geçerliliğini korumakta.Cinayetinizin faili neredeyse kesin anneniz olacaktır.
Büyük ihtimalle 25 yaşının altında,bekar,hala ailesinin evinde ya da kötü şartlar altında yaşayan, veya hala okula devam eden ya da işsiz olan,duygusal anlamda olgunlaşmamış ve şaşırtıcı derecede ketum. Seni karnında taşıdığı dönem kimseye senin varlığın hakkında bir şey söylemedi ve her nasılsa birlikte yaşadığı ebeveynleri karnında bir çocuk taşıdığından hiç şüphelenmediler.
Sen doğduğunda,onu (anneni) seni öldürmeye iten depresyon veya ruhsal denge bozukluğu değildi. Zihinsel rahatsızlıklar bu tarz cinayetlerde nadiren rol oynar. Ya da hayatın bu çok önemsediği korunmasız küçük varlık için çok acımasız olduğu düşüncesiyle kahrolması da onu buna iten sebeplerden değildi.
Seni,yeni doğan çocuğunu öldürürken büyük çapta bir şiddet uyguladığı da söylenemez. Seni yalnızca doğal faktörlere terk edebilir. Sahip olduğu tek yoğun duygu ise senin gittiğini görme isteğidir. Belki de var olduğunu bile reddedebilir.
Neonaticide tam olarak,yeni doğmuş bir bebeğin hayatının ilk 24 saatinde öldürülmesi,çocuk katlinin (infanticide) endüstriyelleşmiş ülkelere has hâlidir.Avustralya’da ki birçok insan belki de Neonaticide’ı hiç duymamıştır. Avustralya yasasında neonaticide için ayrı bir hüküm yoktur. İnsanlar ya kazara adam öldürmeden ya cinayetten ya da nadiren çocuk katlinden yargılanır.
Geçen hafta,eski su topu şampiyonu Keli Lane yeni doğmuş kızını, Tegan’ı öldürmekten suçlu bulundu.11’e karşı 1 oyla çoğunluğun kararıyla Lane’in Sydney Auburn Hastanesini 14 Eylül 1996 da terk edip,2 günlük bebeğini öldürdükten sonra cesedi gizleyip daha sonra akşam için arkadaşının düğününe gittiği tesbit edildi.. Tegan’ın cesedine ulaşılamadı.
2 hafta önce,daha düşük profilde bir davada,Brisbaneli 24 yaşların da bir kadın, Jem Merrilee Rose Dean, yenidoğan bebeğini öldürmekle suçlandı.Hastaneye kramp şikayetiyle geldiğinde 19 yaşındaydı. 33 haftalık hamile olduğu ortaya çıktı. Dean eve döndü.
Ertesi gün bir ambulans çağırdı ve görevlilere ölü doğan bir çocuk doğurduğunu söyledi. Görevliler çocuğu,tuvalette canlı fakat beyni hasar görmüş vaziyette buldu.Çocuk 12 ay dayandıktan sonra zatürreden öldü. Dean 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı,ceza süresinin hepsi askıya alındı.Davanın yargıcı Dean’in bir çeşit zeka yetersizliğine (borderline intellectual impairment) sahip olduğunu ve çocuğun ölü doğan bir bebek olduğuna inandığını söyledi.
Avusturya da yeni doğan ölümlerine karşı, sezgisel doğanın temel yasakların kırılması,bu oranların yeterince bildirilmemesi,adli psikiyatrislerin ve sosyologların hafife alınması inanılır durum değildir.
Geçen üç yılda,yeni doğan bebekler şu durumlar içerisinde bulundu:Adeleide Hospitality Okulu’nda bir tuvalette baş aşağı olarak;Pert geri dönüşüm tesisinde bir çöp yığınının arasında; Shepparton otobüs durağında bir alışveriş poşetinde;Güney Avustralya’nın Riverland bölgesinde bir lisenin zemininde;Güney Avustralyalı bir kasabada bir evin araba yoluna gazeteye sarılıp bırakılmış halde; Güney Sydney’de bir atık yok etme bölgesinde; Brisbane su arıtma tesisinde; ve bu yılın ağustos ayında Sydney’de bir apartmanın bahçesindeki ayakkabı kutusunda.
Bu vakaların ikisi hariç hepsinde,anne bulunamadı. Her bir vakada ise göbek bağı halen yerindeydi ve annenin çocuğundan panik halinde ayrıldığını gösterir biçimde göbek bağları kesilmemiş, koparılmıştı.Ayakkabı kutusunda bulunan küçük kızın otopsisi ise sonuçsuz kaldı, ölüm sebebi belirlenemedi.
Avusturalya Çocuk Vakfı’nın başkanı Dr Joe Tucci: ‘Gerçek şu ki her yıl belirlenemeyen sayıda küçük bebek kimse farkına varamadan öldürülüp dışarı atılıyor ve bunun yapılmasındaki gerekçe çocuğun istenmiyor oluşu.’ Dedi.
Tucci’ye göre çocuk cinayetleri istatistiklerindeki bu ‘karanlık figürün var olmasının tüyler ürperten sebebi ise ‘çok küçük bir bebeğin bedeninin gizlenmesinin kolay olması ve yine çok küçük bir bebeğin sistemdeki boşluklar arasından düşmesinin (gözden kaçmasının) çok kolay olması.’
Tucci’nin dediğine göre yeni doğan bir bebekle toplum arasında çok az temas noktası var.‘‘ Bir yetişkin öldürülürse, o kişiyi özleyecek arkadaşları ve ailesi vardır.O gün işyerine gitmezse anlaşılabilir.Ama bir anne bebeğini gizlice karnında taşır ve doğurursa, bebeği ‘ortadan kaldırmak’hiç de zor değil.Eğer gizli hamilelikler hakkında bir prevalans (1) anlayışımız olsaydı, kimlerin hamilelik dönemine girdiğini ve daha sonra o bebeklere ne olduğunu bilirdik.Bunu araştırmayı denemeye çalışan bile kimse yok.’’
Mairead Dolan Monash Üniversitesinde asli psikiyatri profesörü ve Victoria Adli Ruh Sağlığı Enstitüsünde klinik direktör yardımcısıdır. Aynı zamanda taslak halinde olan ‘Avustralya’da Anne tarafından yapılan bebek katli ve neonaticide:Bir adli değerlendirme.’Yazısının yardımcı yazarıdır.
Dolan’a göre çok az sayıda neonaticide vakası bildiriliyor çünkü bebeklerin bedenleri ya hiç bulunamıyor, ya yetkililere rapor edilmiyor, ya da ölüm sebebi bulunamıyor. Dolan şunu da ilave ediyor, bazen hakimlerin aslında cinayet işlenen vakalarda ölümün kazara olduğuna hükmederek yanlış karar vermiş oldukları kabul ediliyor. Ve ayrıca hakimlerin destekleyici kanıt yokken en kötü senaryoyu düşünmeye karşı isteksiz oldukları da kabul ediliyor.
Ani çocuk ölüm sendromu(SIDS) vakalarının yüzde 10’unun potansiyel cinayetler olduğu tahmin ediliyor ve ölen çocukların yüzde 2.8 ‘ inin doğum sertifikası yok. Dolan araştırmasında resmi rakamların genellikle buzdağının görünen kısmı olarak nitelendirildiğini söylüyor.
(Geçen hafta, İngiliz Tabipler Birliği Fransa’da doğumdan sonra 24 saat içinde öldürülen yeni-doğan bebeklerin sayısının resmi istatistiklerden en az 5 kat fazla olduğunu gösteren bir metin yayınladılar.)
Aynı zamanda neonaticide ‘ın ve annelerin çocuklarını terk etmelerini engellemek amacıyla bebek barınağı kanununun tanıtımı için çalışmalar yapan Tazmanya İşçi senatörü Helen Polley,Avustralya’da her yıl en az 10 bebeğin anneleri tarafından terk edildiğini söylüyor.
Geçen 8 yılda ABD’nin 50 eyaletinin çoğunda bebek barınağı kanunları yürürlüğe girdi. Bir annenin çocuğunu terk etmesi sebebiyle suçlamalardan korkmadan yeni doğan bebeğini terk edebilmesini sağlıyorlar.ABD’de ya da Avrupa da çocukların terk edilmeleri genellikle duvarların içine bunun için özel bölmeler inşa edilmiş olan hastanelerde, polis karakollarında ya da iftaiyelerde vuku bulmaktadır. Belirli bir yaş sınırının altındaki çocuklar terk edilebilir ve belirli şartlar altında anne ve çocuğun sık sık tekrar bir araya gelebilmesi için verilmiş hükümler de vardır.
Avustralya Tabipler Birliği senatörün bu çağrısına destek olmuşlardır. Devlet topluluk refah birimleri bu fikre karşı çıkıp zaten risk altındaki annelere sağlanan böyle bir hizmetin var olduğunu iddia etmişlerdir.
University of New England’s School of Behavioural, Cognitive and Social Sciences da yardımcı profesör olarak görev yapan Dr John Scott’ında belirttiği gibi:‘Gizlenmiş olan bir şeye nasıl müdahale edilebilir?Bir diğer problem ise nüfusun bazı kesimlerinin böyle vakaları gizlemek için diğerlerine göre daha çok fırsata sahip olması. Doğal olarak toplumsal refah çalışanları daha çok sosyal olarak dezavantajlı gruplarla çalışmaya meyilli fakat bu pratikler tam anlamıyla sosyal spektrumun hemen karşısında gerçekleşiyor ve hatta bazı kanıtlar bu olayın zengin gruplar arasında daha yaygın olduğunu kanıtlar nitelikte.’
Bu hafta, yeni Toplumsal Hizmet Bakanı, Mary Wooldridge The Sunday Age’e Victoria hükümetinin,‘hamileliğini gizleyen kadınlara nasıl ulaşılabilir ve onlarla nasıl ilgilenilebilir’araştırmasının bir parçası olarak bebek barınağı kanunlarının uygulanabilirliğini değerlendireceğini söyledi.
Dolan’a göre bebek barınağı kanunlarının neonaticide riskini düşürmede etkili olduğunu destekleyecek hiçbir veri yok. Bebeklerini direkt öldüren annelerle onları yalnızca terkeden annelerin aynı zihniyette olup olmadıkları belirsiz.
Keli Lane davasında bebek barınağı kanunları herhangi bir fark yaratabilir miydi? Eski su topu şampiyonu geçen hafta 14 yıl önce yeni doğmuş kızını öldürmekten suçlu bulundu.
Davanın bulguları bir anormallik dışında neonaticide profiline nerdeyse mükemmel biçimde oturuyor: O zamanlar 21 yaşında ailesiyle yaşayan bir öğrenci olan Lane,iddiaya göre Auburn Hastanesini Tegan’ı doğurduktan 2 gün sonra terk etmiş. Tegan,bir daha hiç görülmedi, ve 4 saat sonra Keli Lane arkadaşları ve ailesiyle kutlama yapıyordu.Tam anlamıyla konuşursak,söylenilene göre neonaticide hayatın ilk 24 saatinde vuku bulur.Ayrıca bir neonaticide kurbanına isim verilmesi de nadirdir.
Ancak, 40 sene önce bir dönüm noktası olarak nitelendirilebilecek bir metinde neonaticide’ı tanımlamış olan Cleveland adli psikiyatristi Profesör Phillip Resnick The Sunday Age’e Lane davası hakkında: ‘ daha büyük bir çocuğun öldürülmesindense bir neonaticide vakasının karakteristiklerine daha çok uyuyor. Ayrıca bebeğe isminin hastanedeki beklentileri karşılamak için verildiğini düşünüyorum.’Demiştir.
Profesör Phillip Resnick:Hamileliğin gizlenmesindeki sır ya da hamileliğin psikolojik olarak reddedilmesin neonaticide’ın tanısal karakteristikleri olduğunu söylemiştir .
Geçen yıl yayınlanan bir belgede ise Resnick,bir çocuğun eğer genç bir annenin ikinci ya da en son doğan çocuğu ise hayatının ilk yılında cinayet kurbanı olma riskinin daha büyük olduğunu tesbit etmiştir. Bu bulgu ise Ulusal Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Enstitüsündeki araştırmacılar tarafından yapılan doğum ve ölüm sertifikalarının analizine dayanmaktadır.
Aslında, Tegan Keli Lane’in ikinci çocuğuydu. Lane 1995’te Mart ayında bir kız çocuğu doğurmuştu, Tegan’ın doğmasından bir yıl önce Camperdown’da Royal Prince Alfred Hastanesinde ve gizlice kızını evlatlık verdi.Tegan’ın kayboluşundan 3 yıl sonra Lane erkek olduğuna inanılan üçüncü bir çocuğu dünyaya getirdi. O da evlatlık verildi.Lane’ in ailesinden ve arkadaşlarından hiç kimse onun bu çocuklardan herhangi birine hamile olduğunu bilmiyordu.Buna rağmen onun su topu takım arkadaşları daha sonra mahkemede şüphelendiklerini dile getirmişlerdir.
Mahkeme,eski bir polis memurunun kızı olan Lane’in,Tegan’ı öldürdüğünü çünkü çaresizce peşinden koştuğu spor kariyerinin bir çocuk tarafından engellenmesini istemediğini iddia etti. Davacı Mark Tedeshi jüriye Lane’ in çaresizce arkadaşının düğününe katılmak zorunda olduğunu ve Tegan’ı Hastaneden ayrılması ile merasimde erkek arkadaşına katılması arasında öldürdüğünü söyledi.
Önemli bir savunma Lane’in avukatı, Keith Chapple tarafından yapıldı ve bir cesedin yokluğuna dikkat çekiyordu ve bu da makul bir şüpheye yol açtı. Dedi ki ; Tegan ölü olsa bile nasıl ve ne derecede öldüğünü bilmenin yolu yok ve de Lane’in birazda olsa bu ölüme katkı sağladığının da. Çok güçlü bir savunmaydı ve jürinin Lane’in suçlu olduğuna karar vermesi 1 hafta sürdü ve 11 e 1 gibi büyük bir oy çoğunluğuyla buna karar verildi.
Lane,35,adli tahkikat sırasında Tegan’ı aslında hiç doğurmadığını söyledi,daha sonra polise kızını kısa ve gizli bir ilişki yaşadığı ve kızının biyolojik babası olduğuna inandığı adama verdiğini söyledi. Lane o adamı Andrew Norris ya da Morris olarak tanıyor idi.Adam hiçbir zaman bulunamadı.
Chapple ayrıca Lane’i suça iten sözde sebebin gülünç olduğunu söyledi:‘Hadi o zaman, acele etmeliyim,düğüne yetişmem lazım ve birazda su topu oynamam,bu mudur yani? Çok duygusuzca görünüyor. Nasıl bir kadın bebeğini hiçbir şey yapmıyormuş gibi fırlatıp daha sonrada bir an önce dans etmeye gider? diye ikna edici bir biçimde sordu.
Sıradaki Amerikalı bir kız olan Melissa Drexler’ın hikayesinide göz önüne alın, belki de kaydedilen en kötü şöhretli neonaticide davası. Haziran 1997’de,18 yaşındaki Drexler New Jersey Lisesindeki mezuniyet balosuna gelir. Biraz sonra tuvalette bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Onu bir çöp poşetine koyduktan sonra çöp kutusuna atar.Daha sonra dans etmeye geri döner. Amerikan medyası ona ‘Balo Annesi’ ismini taktı. Drexler suçunu itiraf ettiği için suçu cinayetten ağırlaştırılmış kazara adam öldürmeye indirildi ve 15 yıl cezaya çarptırıldı. 3 yıl yattı.
Yine de asıl soru varlığını sürdürmekte: Eğer bu kadınlar zihinsel rahatsızlıklara sahip değilse ( ve birçok davada bu böyledir) onları bebeklerini öldürmeye iten nedir? Fakirlik, sosyal soyutlanma, ayrıca utanç, panik ve hayatlarını basit ve bebeksiz tutmaktaki demir/ keskin iradeleri,bir çok örnekte yardımcı etmenler olarak ortaya çıkmakta. Ama sebepler ve zihinsel rasyonalite- bu kadınların aklından ne geçtiği- sadece yüzeysel bir şekilde anlaşılabilmiştir.
John Scott’a göre duygusal bir bağımızın olmadığı bir ‘obje’ den kurtulmak kolaydır. Dahası, devam ediyor, eğer bu obje sosyal fırsatları engelleme şansına sahipse, cinayet uygulanabilir bir seçenek haline geliyor.
‘Hayvanları öldürmek daha kolaydır çünkü onlar ‘insan’ değil. Hangi aşamada bir bebek ‘insan’ olur? Bu soruya kolay bir cevap verilemez çünkü cevap bireylere ve kültürlere göre değişebilir,’ diyor bir emailde. ‘İnsan olmanın bir parçası da sosyal bir kimliğe sahip olmaktır ve bu kimliğin bir kısmı hamileliğin alenen ilan edilmesiyle oluşmaya başlar. Eğer bu statü çevreden gizlendiyse, sosyal bir kimliğin yeterince gelişmesi mümkün müdür? Eğer bu kimlik az gelişmişse cinayet işlemek daha kolay olabilir.’
Scott ‘ sosyal faktörlerin kadınların neonaticide işlemesinde güçlü etmenler olduğunu ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde evlilik dışı hamileliğe karşı olan sosyal tutum sebebiyle neonaticide oranının yüksek olduğunu söylüyor. Scott ayrıca şunu da öne sürüyor:‘ erkeklerin ve kadınların kariyer yapmak için daha geç evlenmeyi tercih ettikleri bir çağda, bu tarz davranışlarla karşılaşıldığında belki de her zamankinden daha fazla sosyal baskı uygulanmakta.
Beyin gelişimi bu noktada bir rol oynuyor mu? BM Ulusal Sağlık Enstitülerinin yaptığı bir çalışmaya göre 25 yaşının altındaki insanlar riskli davranışlar sergilemeye daha yatkın ve bu insanların problem çözme becerileri tamamen gelişmemiş.
Mairead Dolan,cinayet işleyen erkeklerde anormal beyin patolojisi olduğuna dair bazı kanıtlar olduğunu ama bunun genellikle itici agresif veya psikopatik kişilik patolojisiyle ilişkilendirildiğini söylüyor.Ayrıca kadınlarda bu gibi sorunların varlığına dair hiçbir çalışmanın yapılmamış olduğunu bununda büyük ihtimalle cinsiyetlere göre cinayetlerin prevalans oranlarının arasındaki büyük farktan dolayı olduğunu savunuyor.
Ekim ayında, Virginia’daki Richmond Üniversitesinde nörobilim profesörü olan Craig Kinsley, bir bebekle ilgilenmenin arkasındaki motivasyon, anneliğe özel nitelikler, içgüdüsel bir tepki olmaktan çok aktif beyin oluşumunun bir sonucu olduğunu tartışan bir raporun yardımcı yazarı idi.
İlgili çalışmada bebeklerinin özel, güzel, ideal, mükemmel ve daha fazlası olduğuna dair çocukların şevkle bahseden annelerin orta beyinlerinin; annelik motivasyonuna, ödüllere ve de duyguların düzenlenmesiyle ilgili belirli alanlarda çocuklarına daha az hayranlık duyan annelere göre daha büyük olduğu tespit edilmiştir.
Daha da tartışılabilir, Kinsley ve öğrenci Haddis Tujuba yaptıkları araştırmanın erken aşamalarında annelerin bir dizi ‘annelik nöronları’-hamilelik esnasında oluşan beyin hücreleri kümesi- edindiklerini ve bunların beyinde ‘iyi anne’ şalterleri gibi çalıştıklarını buldular.
Kinsley’nin dediğine göre bir kadının iyi annelik becerileri gösterebilmesi için bu annelik nöronlarının belirli bir sayıda aktif olması gerekiyor.Araştırma şimdilik kemirgenlerle ve küçük memelilerle sınırlı.
Kinsley bu araştırmanın ‘Bu hayvanlardan daha az sayıda annelik nöronuna sahip olan anneler,yavrularını ihmal veya istismar etmeye daha yatkınken en düşük sayılara sahip olanlar yavrularına saldırdı ya da onları öldürdüğü.’ Sonucuna ulaştığını söyledi.
Kinsley, The Sunday Age’e beynin bazen toplumun istediği yönde çalışmadığını söyledi. Bizim yanlış davranış olarak adlandırdıklarımız bazen doğanın nasıl işlediği konusunda soğuk bir şekilde etkili. ‘Bir hayvan mantıken kalan yavrularının yaşayabilmesi ve daha güçlü olabilmesi için en güçsüz yavrusunu öldürür… En nihayetinde, biz davranışlarımızın nedenlerini düşünebildiğimiz bir çağda yaşayan antik bir beyne sahip bir türüz.’
Dipnot
1-Belirli bir nüfusta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip olguların oranıdır.
KAYNAK
‘Sins of the mother: the tragedy of neonaticide’ Makalesi yazar: John Elder 19 Aralık 2010
URL : https://www.smh.com.au/national/sins-of-the-mother-the-tragedy-of-neonaticide-20101218-191ee.html