Bakış Açınızı Değiştirin
Av Mevsimi’nin meşhur repliğidir: “Bakış açınızı değiştirin.” İnsanlar hadisat karşısında belli bir bakış açısından bakarken belki de baktığını zannediyordur. Belki de “düşüncelerim var” derken birilerinin düşünmesini istediği şeyi düşünüyoruzdur. Bize hangi pencereyi açarlarsa o manzarayı izlemekten memnuniyet duyuyoruzdur.
Bakış açısı meselesiyle alakalı çeşitli anekdotlar, kıssadan hisseler vardır. Birinde mahkeme salonunda bir duruşma sahnesi vardır. Müvekkil bir cinayetle suçlanmakta ve acar avukat bir kelime oyunuyla müvekkilini kurtarıp parayı kazanmanın derdindedir.
Avukat söz alır: “Sayın Hakim, müvekkilim bu suç ile gereksiz yere suçlanmaktadır. Zira maktül olarak düşünülen şahıs birazdan şu gördüğünüz mahkeme kapısından içeri girecek ve size gerçekleri anlatacaktır.”
Salonda büyük bir sessizlik olur ve bütün gözler mahkeme kapısındadır. Avukat söz alır: “Hakim Bey, görüyorsunuz ki bu salondaki hiç kimse o adamın öldüğüne inanmıyor. Hatta siz bile kapıya baktınız o gelecek diye. Tam manasıyla inanmadığınız bir suçtan ötürü müvekkilimi mahkum edemezsiniz.”
Salondaki herkes şaşkındır. Avukata hak vermişlerdir. O sırada Hakim Bey söze girer: “Doğru söylüyorsun. Sen “O adam birazdan içeri gelecek.” dediğinde ben bile kapıya baktım. Ama müvekkiliniz bakmadı. Yani onun gelmeyeceğinden tek emin olan kişi o.”
Herkes aynı yöne bakarken biz nereye bakıyoruz? Eğer aynı yere bakıyorsak birilerinin yönlendirmesiyle o yere baktığınıza emin olabilirsiniz. Bir yerde herkes aynı şeyi düşünüyorsa aslında orada hiç kimse düşünmüyordur, gerçeğini bilmeliyiz.
Radyo, televizyon, gazeteler, beyanatlar, basın açıklamaları vs… Hepsi aynı anda aynı sloganları atıyorsa burada zihinlerde bir soru işareti oluşmalı ve bakış açımızı başka yönlere çevirmeyi bilmeliyiz.
Bugünlerde tüm yayın organları “aman virüs, aman bulaşıcı, evden çıkmayın, tokalaşmayın, sarılmayın, mayın, mayın, mayın …” diye sloganlar atarken yıllar öncesinde de salgın hastalıklar olduğunu bilmemiz lazım. Bu salgın hastalıklar kolera, verem, tifo gibi ölümcül hastalıklar olarak zuhur etmiş. Ama 21. yy. içerisinde kuş gribi, domuz gribi gibi bu vakte kadar olmayan “suni” hastalıklar üretildiğini bilmek gerekiyor. Bunu üretenlerin ne hikmetse “dünya nüfusu fazla arttı, biraz azalmasında fayda var” menhus düşüncesinde eften püften sebeplerle savaşlar çıkartan, doğal kaynakların üstüne konan ve yine ne hikmetse bu hastalıkların aşısını da üretip dünyaya satanlarla aynı kişiler ve ülkeler olduğunu da görmekte fayda var. Bakış açısını değiştirmeyi başarmış Oktay Sinanoğlu gibi bir münevver şahsiyetimizi tanımakta, kitaplarını okumakta, tefekkür dünyamızı geliştirmekte fayda var.
Bir sınır kapısında gümrük geçişlerini kontrol eden bir memur varmış. Bir gün sınır kapısına bisikletiyle gelip diğer ülkeye geçmeye çalışan bir adam gelmiş. Bisikletinin ön ve arka sepetinde iki üç kilo kum taşıyormuş bu yolcu. Memur bu durumdan işkillenmiş. Sepetlerdeki kumu boşaltmış, incelemiş, hiçbir şey bulamayıp tekrar sepetlere yerleştirmiş. Sınırı geçen yolcu ertesi gün yine kum dolu sepetleriyle karşı ülkeye geçmek istemiş. Yine aynı tahkikat, yine sonuç yok ve yolcu sınırı geçmiş. Bu hikaye yıllarca devam etmiş.
Yıllar sonra memurun emeklilik vakti gelmiş. Son mesai gününde yolcuya sormuş memur: “Bak arkadaşım. Ben bugün emekli oluyorum. Yıllardır suçunu ispat edemedim ama bir şeyler çevirdiğine adım gibi eminim. Ne olduğunu, ne kaçırdığını söyle, söz tutanak falan yazmayacağım. Kimseye bir şey söylemeden buradan gideceğim.”
Yolcu bir tereddütle bakmış memura. Onun samimiyetine güvenmiş ve tebessüm ederek şu cevabı vermiş:
“Bisiklet kaçırıyordum.”
Bakış açımızı değiştirmezsek gözümüzün önünde daha çok bisiklet kaçıracaklar vesselam …
Mesut Köseoğlu