“Her yaşın kendine göre güzellikleri vardır” klişesi züğürt tesellisi olup, kimse yaşlanmak istemez. Bu durum ölüm ile ilişkilendirilip kaygıya sebep olmak da bunun yanında zamanı durdurmanın da imkânı yoktur.
“Her nefis ölümü tadacaktır” hükmünce kader ağlarını örecektir. Ölümü tatmak ifadesinde ki ayrıntıya dikkat çekmek isterim. Bir şeyi tatmanın sonucunda ağzınızda; acı, tatlı ve ekşi ile karşılaşmanız mümkündür. Ölümü tatlandıran şey işlediğiniz güzel amellerinizdir. Bunu farkında olan müminler için ölüm Hz. Mevlana’nın ifadesi ile şebi aruzdur.
Çocukluğumda yaşlıların sohbetinde bulunmaktan büyük keyif alırdım. İlim, irfan, hikmet ve gönül meclisi olan bu ortamlar insana huzur ve ferahlık verirdi. Çöldeki vaha, ovadaki çınar gibiydi, gölgesine sığınır istifade ederdiniz. Bu mekânlarda boş ve malayani lakırdılar olmaz, kimse de buna cesaret bile edemezdi. Bu yaşlılar yılların birikimi olan hayat tecrübelerini anlatarak hem model hem de örnek olurlardı. Bunun yanında birçok meselenin kolayca anlaşılması ve hazmedilmesi için bunu hikâye ve menkıbelerle sunarlardı. Kimseyi direkt olarak eleştirmez, meseleyi genelleyerek taşı gediğine koyarlardı. Ders alması gereken gereğini yapar, kimseyi kırmadan, dökmeden ve rencide etmeden maksat hâsıl olurdu. İlim ve irfan sahibi bu büyüklerin susmasında da bile derin bir anlam ve mana var idi. Hal ilmi dedikleri; duruşları, davranışları, oturup kalkmaları bile bir nevi uygulamalı eğitim idi. Bu eğitim, fakülte bitirseniz elde edemeyeceğiniz pedagojik formasyon değerindeydi.
Günümüzdeki değişim ve dönüşüm her şeyde olduğu gibi yaşlılarımızı da etkileyerek gayya kuyularında yok olmalarına sebep olmuştur. Çevrenizdeki yaşlılara göz attığınızda durumun çok vahim olduğunu fark edeceksinizdir. Az sayıda da olsa yukarda saydığımız formata uyanlar olsa da onları tenzih ederek ifade etmek isterim ki durum iç açıcı değildir. Hoş sohbet, bilge, farkındalık ortaya koyan ve tecrübesinden istifade edeceğiniz yaşlılar mum ile aranmaktadır.
Günümüzdeki yaşlılar, boş ve gereksiz işlerle uğraşan, anlamsız takıntıları olan, sabit fikirli, ön yargılı ve her türlü yeniliğe karşı çıkan acayip bir profil çizmektedir. Her şeyi ve herkesi eleştiren vizyonu olmayan, geçmişe takılıp kalmış, gelişmeleri takip edemeyen nevi şahsına münhasır bir tip ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak; bir toplumun ilerlemesi, kalkınması, gelişmesi ve gelecekte de var olması adına gençlere rehber olmak açısından yaşlılara büyük görevler düşmektedir. Birer emniyet supabı ve usturlap olarak onların tecrübesi geleceğimizi şekillendirecektir. Bilmediklerini bilmelerini kabul etmekle ile işe başlamak meselenin halli yolunda önemli bir merhale olacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın