Hegemonlar ve kankileri kompradorlar ülkelerini sömürmek için geniş halk yığınlarını oyalamak adına dinsellik ve cinsellliği manipüle ederek kullanmayı ustalıkla becerirler.
İslam dünyası bu organizasyonun mağdurudur. Çünkü cehalet adeta bir kader gibi onlara eklemlenmiştir.
Konuyu açalım.
"3. Dünya Savaşı, Siyonistlerle İslam alemi arasında illuminati ajanlığının sebep olacağı farklılıkların körüklenmesiyle tetiklenmeli. Bu savas öyle bir savaş olmalı ki İslam ve Siyonizm birbirini yiyerek yok etmeli. Bu arada diğer uluslar, fiziki, ahlaki, ruhsal, ekonomik yıkımlara sürüklenerek bölünmeli. Öyle bir sosyal kaos yaratılmali ki, herkes dinleri kanlı şiddetin temel sebebi olarak görmeli ve insanlar mutlak ateizme yönelmeli. Son olarak Lucifer’in saf ve mutlak doktrininin manifestosuyla Hristiyanlik ve ateizm de silinmeli…"
Özeti bu. “15 ağustos 1871, washington dc' de Mazzini'ye yazıldığı iddia edilen mektup'ta mason Albert Pike dünyanın akıbetiyle ilgili düşüncelerini böyle açıklamıştı.
Giuseppe Mazzini ise, İtalyan milliyetçisi, siyasetçi, avukat, aktivist, gazeteci, yazar ve masondur. Giuseppe Garibaldi ile birlikte İtalya'nın birleşmesi'ne öncülük etmiştir. 1864 yılında İstanbul'da Giuseppe Garibaldi ile birlikte Societa' Operaia'ni ve İstanbul'daki ilk İtalyan mason locasını kurmuştur.
Mektuba kısaca bir göz atalım da, bakalım masonların kafa yapısını bir kez daha irdelemiş olalım.
"Aydınlanmacı düşüncenin amacına ulaşması için öncelikle bir dünya savaşı çıkarmalıyız. Bu sebeple Rusya'da çar'ı (çarlığı) zayıflatıp, ateizmi ve komünizmi hakim kılmalıyız. Casuslar vasıtasıyla Britanya imparatorluğu (İngiltere) ve Alman imparatorluğu arasında gerginliği körükleyerek savaşa zemin hazırlamalıyız ve 1.dünya savaşı sonrası, komünist düzeni iyice inşa etmeliyiz ki, tüm hükûmetleri yıkabilelim ve tüm dini düzenleri zayıflatabilelim.
Ardından ikinci dünya savaşı'nı çıkarmalıyız ve bunu gerçekleştirmemiz için; faşistler ve siyonistler arasında savaşla sonuçlanacak bir gerginlik oluşturmalıyız. İsimleri nazi olacak olan faşistleri, savaş sonunda yok etmeli ve savaş sonrası Filistin'de yahudilerin ana unsur olacağı İsrail devleti'ni kurmalıyız.
İkinci dünya savaşı sürecinde uluslararası komünizm mutlaka hristiyanlığı dengeleyecek bir güce ulaştırılmalı. Toplumlara ölçülü bir şekilde son çöküşü yaşatacağımız zamana kadar bu denge bizim için gereklidir.
Üçüncü dünya savaşı'nı çıkarmamız için; islam aleminin liderleri ve siyonistler arasında ajanlarımız vasıtasıyla, ayrı düştükleri konular üzerinden gerginlik çıkarmalıyız ve bu savaş, müslüman arap dünyası ve israil devleti'nin birbirlerini yok edecekleri şekilde dizayn edilmeli. Bu hengame içinde diğer milletleri bu konuda, fiziksel, ahlaki, ruhsal ve ekonomik olarak çökmeleri için mücadeleye zorlamalıyız.
Nihilistlerin ve ateistlerin önlerini açmalıyız ve müthiş bir sosyal çöküş provoke etmeliyiz ki böylece bu kanlı kargaşa ve vahşetin doğurduğu korku içinde mutlak ateizm etkisi ortaya çıksın.
İnsanlar her yerde vahşi devrimci azınlığa karşı kendilerini savunmak zorunda kalacak. Daha sonra insanlık medeniyeti, bu vahşi yok edicileri imha edecek. Birçok kişi hristiyanlık'ta hayal kırıklığı yaşayacak. Kimileri hayatta herhangi bir pusulası veya istikameti olmaksızın deizm'i seçecek. Ama bir düşünceden ötürü endişe duyacaklar. Bu endişelerinin sebebi; nereye itaat edecekleri, neye yönelecekleri konusu. sonunda evrensel bildiriler yoluyla lucifer'ın saf doktrininin ışığını almaya başlayacaklar.
Bu doktrin, sonunda tüm insanlık içinde genel dünya görüşü haline gelecek ve ona teslimiyet içinde olacaklar. Hristiyanlık ve ateizmin fethedilmesi ve aynı zamanda yok edilmesinden sonra ortaya çıkacak olan bu evrensel dünya görüşüne karşı muhafazakar hareketler ortaya çıkacaktır."
Ne dersiniz yaşanmışlıkları göz önünde bulunduracak olursak Albert efendinin hedeflerinde ki gerçekleşme oranı ne noktadadır? Bütün dünyada sokak savaşları fitili ateşlenmeye başlamışken,tüm İslam coğrafyasının kan ve ateşle karşı karşıya olduğu, Türkiye’nin de 15 Temmuz denemesiyle aynı kaderi paylaşmaya zorlandığı düşünülürse, 150 yıl önce yazılan satırların önemi daha da artıyor…
Üçüncü Dünya Savaşını kesinlikle Ortadoğu’da, İslam coğrafyasında çıkarmayı planlıyorlar…
“Farklıkların körüklenmesi” ana fikir…
Coğrafyamızda dinî, mezhebî, etnik konular o kadar kaşımaya müsait hâle geldi ki, her an bir yerden çıkacak kıvılcımın yangına dönüşmesi ihtimali mevcut…
Bunun üstüne bir de siyasi ayrılıklar düşünülürse…
Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Mısır gibi başat ülkelerin gerek birbirleriyle, gerekse bölgesel ayrılıkları ve içine yedirilmiş mezhebi hassas noktaları da bu bağlamda göz önünde bulundurulmalıdır.
İslam dinini tüm dünyada terörün kaynağı gibi algılatmaya çalışan ve yerkürenin belli bölümlerinden bunu başaran bir yapı ile karşı karşıyayız…
Tüm dinleri hedef alan, Şeytan-Lucifer’i hâkim kılmaya çalışan bir organizasyonun saldırısı altındayız…
Son dünya savaşının hedefi Ortadoğu olduğu için Türkiye çok önemli bir ülke…Tüm bu oyunları bozabilecek, bu tekere çomak sokabilecek potansiyellikte ki tek ülke…
İslam eşittir terör ile başlayan ve diğer dinlere de sirayet edecek terör algısını oluşturmaya çalışan, aileyi yıkıp cinsiyetsiz bir toplum hedefleyen, aşılar ve ilaçlarla insan ırkını hasta ve güçsüz kılmaya uğraşan, dünya nüfusunu azaltmak için savaş ve nüklere yıkım da dahil her türlü yöntemi masasında tutan, binlerce yıldır bugünler için hazırlık yapan büyük bir şeytani yapı ile muhatabız…
Batı toplumlarını çoktan ifsad ettiler….
Aile kavramı zayıfladı, inançlar törpülendi, ateizm çığ gibi artıyor, cinsiyet farkını ortadan kaldıran sapıkların “özgürlük” adına pazarlandığı bir markete dönüştü Batılı insan…
Şimdi bu yapıya hem özüyle, hem inancıyla hem de iradesiyle direnen bir tek İslam ümmeti kaldı…
Tüm eksikliklerine, tüm zayıflıklarına, tüm çelişkilerine rağmen ayakta duran ve durma potansiyeli taşıyan tek ümmet ve bu ümmetin en büyük taşıyıcı kolonuyuz…
O yüzden Türkiye düşmemeli, o nedenle Türkiye dik durmalı…
Tüm bu şeytani planları bozabilecek tek coğrafya burası…
Coğrafyamız bize bu büyük plana karşı çıkma kaderini gösteriyor…
Kaderimiz insanlığın geleceği için de çok ama çok önemli bir noktada duruyor…
Bir de hatırlatayım ki; bunları bize düşündüren Albert Pike, köleliğin devamını isteyen güneyli bir general olarak kuzeylilerin parlementosunun önünde heykeli bulunacak kadar dengeleri alt üst edecek bir kişiliktir.
FEHMİ DEMİRBAĞ