Biz eğitim dediğimiz zaman yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımızdan yola çıkarak, eğitime katkıda bulunmak istiyoruz. Halbuki beklentimiz eğitimcilerin konuşması yerine eğitimlilerin uygulamalarını anlatarak eksiklerin giderilmesidir. Çünkü eğitimliler görgü, tecrübe, birikimlere uygulayarak sahip olmaktadırlar. Günümüzde bu alanda ihtisasa, tecrübeye ve eğitimin meyvelerini bakılmaksızın herkes bir görüş ortaya atıyor.
Eğitim politikaları uzun vadeli yatırımlardır. Deneme yanılma tahtası değildir. Eğitimin sonucu elde ettiğimiz meyveleri değerlendirip, bir hükme varmamız ve ona göre tedbir almamız gerekirken; biz çocuklarımızı deneme yanılma tahtası yapıyoruz. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Bu noktada çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Bunların üzerinden menfaat çıkarı gözetilmez ve siyasi çıkarlara göre davranılamaz. Ülkemizin geleceğini hazırlamak için herkes taşın altına elini koyarak dünya ne yapıyor ne sonuçlar elde etmiş, biz ne yapabiliriz ve başlangıçta hangi adımları atarız, eninde boyuna tartışarak karar vermemiz gerekir.
Bizim eğitimimizin olmazsa olmazı araştırma, inceleme, sonuç ne olacağı belirlenmeden maalesef göç yolda düzelir mantığı ile eğitime değil öğretime kilitlenmekteyiz. Daha mezunlar alınmadan, yanlış olmuş diyerek sunulan modeli değiştirip ikinci denenmemiş model uygulamaya koyuluyor. Nasıl olsa kobaylar var ya, sanki bunlar bizim çocuklarımız değil, ya da insan değil. Böyle bir eğitim sistemiyle aynı zamanda biz geleceğimize en büyük darbeyi kendimiz vuruyoruz.
Bizim geleceğimiz çocuklarımız ve gençlerimiz değil mi? Onları gözümüz gibi korumamız gerekmez mi? Biz bu ülkemizi güven dolu bir eğitim ile teçhiz olmuş kimselere teslim etmemiz gerekiyor. Ama maalesef bu kadar değerli varlıklarımızı sonucundan emin olmadığımız bir eğitimle, deneme yanılma vasıtası haline getirmişiz,
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM.
Okul öncesi eğitime kendi zaviyemden bir bakalım. Bu eğitimi veren öğretmenler çocuğun psikolojisinden, ruh halinden, neleri istediğinden, isteklerin hangisi ne şekilde karşılanacağından ve daha bir çok sorulardan haberi olup ona göre eğitim almış olmalıdır.
Ülkemizden Hollanda’ya giden, lisans mezunu ve üç yıl görev yapan bir öğretmenimizi derse sokmuyorlar ve çocuklarını teslim etmiyorlar. Nedeni yetersiz görülmesidir. Kendilerinin verdiği üç yıl eğitimden sonra artık çoçuklarımızı emanet edebiliriz diye derslere girmesine müsaade ediyorlar. Bu eğitimi alan öğretmenimiz de bu eğitimi yerinde ve verilmesi gereken olgunlaştırıcı bir eğitim olarak görüyor. O halde ÖNCE ÖĞRETMENLERDEN BAŞLAMAMIZ GEREKİYOR. Unutmayalım ki bu ülkemiz üç ayda bile öğretmen mezun etmiştir.
Bir çocuk okul öncesi eğitimde en çok ihtiyacı olan şey nedir? Şefkat, sevgi, muhabbet, merhamet ve ilgidir. Anne şefkati ile şekillenen bir çocuğun en çok muhtaç olduğu bir şefkat kaynağıdır. Anne olmayandan bu ne kadar kaynayabilir. Eğitim sıralarında ki bu çocukların davranışlarını iyi okuyup bir hüküm çıkararak, onların gelecekte ne yönde eğitilmesi için; bizlere ne görevler düşüyor onun eğitimini uygulamış muallimlerden destek almalıyız ve onları istihdam etmeliyiz. Doğru, uygulanabilir, istikrarlı, düzenli bir eğitim modelimiz olmalı ve ona uyarak eğitimimizi sürdürmeliyiz.
Okul öncesi eğitim alan çocuklarımız bu yaşlarda iken beyinlerinin %8’i veya %10’u çalışma imkanına sahip olduğu uzmanlarca ifade ediliyor. Ne yazıkki biz okullarda verdiğimiz eğitim sonucu bu kapasite yarıya ve hatta dörtte bire düşmektedir. Bunu nasıl becerebiliyoruz sorgulamamamız gerekiyor. Demekki bizim verdiğimiz eğitim sağlıklı bir eğitim değildir. Biz bir takım elektronik aletleri ön plana alıp, asıl uğraşım alanını onlar kabul edip, çocukların vakit geçirmeleri için bir meşgale kabul ettiğimiz zaman, böyle bir eğitimin samimiyetinden söz edemeyiz. Bunun yerine çocukları bırakalım park ve bahçelere toprakla, taşla, yeşilliklerle deşarj olsunlar. Bu eğitimde çocuklarımız, davranış bilimlerini, arasında birlikte arkadaşlık kurmayı, gereğinde paylaşmayı öğrenmelidir. Bu yaşlarda çocuk tefekkür etmeyi, muhakeme etmeyi, tahammül etmeyi, affetmeyi öğrenmelidir. Çocuk ben neyim, nereden geliyorum, nereye gidiyorum, sorularına tatmin olacak cevabı almayı öğrenmelidir. Matematik, fizik ve kimyayı öğrecek zamanı olacaktır. Çocuk bu eğitimin sonunda anne baba sevgisi nedir? Hısım ve akraba nedir? Arkadaşlık nedir? Memleket ve bayrak sevgisi nedir? Bunlar için neler yapılabilir? Bunları öğrenmesi gerekir. Böyle olduğu zaman kendi karnını doyuran bir çocuk, arkadaşının aç olduğunu hatırına getirdiği zaman rahatsız olur ve derhal paylaşma duygusu yardımına koşar. Ya da dünya çocuklarının yokluk içerisinde kıvranmasını görümce merhameti onlar için coşmaya ve çağlamaya başlar.
Bizim ülkemizde eğitim nasıl olacağına herkes iştirak etmek istiyor. Oysa tekrar tekrar üzerinde durmamız gereken ve insanın en önemli meselesi eğitimli ve ehliyetli eğitimcilerin konuşmasının gerektiğidir. Okul öncesi eğitimde çocukların eğitimi hedeflenecek yerde, anne baba çalışan aile, çocuklarını oyalayacak, avutacak bir yer aramaktadır. Bu çocuklarımıza kendi elimizle kurduğumuz en tehlikeli bir ihmaldir. Bu yaştaki çocuklar her söyleneni fotoğraf gibi almaktadır. Fotoğraf makinamızı bile lüzumsuz resimlerle doldurmaktan sakınırken çocuklarımıza bu itinayı neden göstermiyoruz.
Çocuklar bir ülkenin en büyük yatırımıdır. Profesyonel eğitilmeleri, çocukların yeteneklerinin ve kabiliyetlerinin gözlemlenmeleri ve keşfedilmesi gerekir. Meyiller ne yönde ise o yönde desteklenerek yönlendirmeleri gerekir. İşte çocuğun yeteneklerinin keşfedilmesi ve ortaya serilmesi baştan savma bir avutma ile değil hassas ve ihtiyatlı bir eğitim sırasında başarılacaktır. Eğitmen bunun için program yapıp, planlı bir şekilde çocuklara hazmettirmesi gerekiyor. Programsız bir ortamda, asil konu sosyal medya ve vasıtaları kabul edilerek çocuklara dayatılması şeklinde bir eğitimin faydasını sorgulamamız gerekir. “ Alim-i mürşit koyun olmalı kuş olmamalı. Koyun kuzusuna hazımlar sonucu kan ve fışkı arasından rafine edilen sütü verirken; kuş yavrusuna hazmedilmemiş kayını kusmuğunu yedirir.“
Hazreti Hasan RA dünyaya teşriflerinde Resul-ü Ekrem Aleyhissalatu Vesselam; ilk müdahaleyi yapmak için yanına geldiğinde, kendisini sarı bir beze kundaklanmış olarak bulur. Peygamberimiz buna çok üzülmekle beraber hemen çocuğu beyaz beze sardırıyor. Bir bezin renginin bile çocuğun karekterini etkilediği düşünülürse, eğitim metot ve araçları neler yapmaz. Bir çok insan bilimcilerimiz, psikologlarımız ve diğer araştırıcılarımız çocuk eğitiminin anne rahminde başladığını söylemektedirler.
Onun için de çocuk ana rahminde teşekküle başlar başlamaz, onun eğitimine yardımcı olacak davranışlar içine girilmesini hassasiyetle ihtar etmektedirler.
Okul öncesi eğitimin, anne terbiyesinden alınıp, annesinin çalışmasını sebep göstererek eğitimcilere verilmesinin sonuçları; eğitim ve kültür sahibi olan ve olmayan ebeveynler için araştırılıp, o ailenin maddi ve manevi desteklenmesi araştırma konularımızı teşkil etmelidir.
PROF. Dr. Cahit KURBANOĞLU