GERÇEK ÖĞRETMENİ TANIYALIM 6
CAHİLİYE DEVRİ PUTLARI PEYGAMBERİMİZİ HABER VERMİŞLER
Hem nasıl kâhinler, hâtifler haber vermişler; öyle de, sanemler (putlar) dahi ve sanemlere kesilen kurbanlar dahi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın risâletini haber vermişler.
Meselâ: Kıssa-i meşhuredendir ki: Mâzen kabilesinin sanemi bağırarak:
“ Şu gönderilen peygamber, indirilmiş hak bir kitap getirdi.” diyerek, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) haber vermiştir. (1/186)
Abbas İbn-i Mirdâs'ın İslâmiyeti seçmesine sebep olan meşhur hadise, Dımar nâmında bir saneminin:
"Muhammed gelmeden evvel bana ibâdet ediliyordu, şimdi Muhammed'in beyanı gelmiş; daha o dalâlet olamaz!" diye konuşmasıdır. (1/194)
Hazret-i Ömer, İslâmiyetten evvel saneme kesilen bir kurbandan:
“ Ey kurban keserler! Mühim bir iş var. Bir adam Fasih bir lisanla ‘la ilaha illallah’ diyor.” sesini işitmiştir. (1/194)
DÜNYAYA TEŞRİFLERİNDE HARİKA HADİSELER
Bu şahıs öyle bir istisnası ve imtiyazı olan bir Zattır ki dünyaya teşrif ettiğinde birçok hadise aynı zamanda meydana gelmesi, O’nun ASV vazifeli olacağına en mühim senetlerdir.
Muhafız zâtlara, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm:
"Nöbetdarlığa lüzum yok; benim Rabbim, beni hıfzediyor." emrini vermiştir.
Mucizat-ı Ahmediye Risâlesinde, baştan buraya kadar gösteriyor ki:
Şu kâinatın her nev'i, her âlemi; Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanır, alâkadardır. Herbir nev'-i kâinatta, O'nun mu'cizatı görünüyor.
Demek o Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) Cenâb-ı Hakk'ın –fakat kâinatın Hâlıkı itibariyle ve bütün mahlukatın Rabbi ünvaniyle– memurudur ve resûlüdür. (1/171)
Peygamber olmadan evvel, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm amcası Ebu Tâlib ile deveye binip Arafa civarında Zilmecaz mevkiine geldikleri vakit Ebû Tâlib demiş:
Ben susadım.
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm inmiş, yere ayağını vurmuş, su çıkmış; Ebû Tâlib içmiştir.
Araştırıcılardan birisi demiş ki:
Şu hadise peygamberlikten evvel olmakla beraber, bin sene sonra aynı yerde Arafat çeşmesi çıkması, o hadiseye dayanarak bir kerâmet-i Ahmediye (A.S.M.) sayılabilir. (1/138)
Sultan-ı ezel ve ebedin en büyük yâveri olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, âleme teşrif edip ve Küre-i Arz’ın ahâlisi olan nev-i beşere meb'us olarak gelmiştir.
Umum kâinatın Hâlıkı tarafından umum kâinatın hakaikına karşı alâkadar olan hakikat nurlarını ve
mânevi hediyeleri getirdiği zaman;
taştan,
sudan,
ağaçtan,
hayvandan,
insandan tut..
ta aydan,
Güneş'ten,
yıldızlara kadar her tâife,
kendi lisan-ı mahsûsiyle, hususi dili ile ve
ellerinde birer mu'cizesini taşımasiyle,
O'nun nübüvvetini alkışlamış ve
hoşgeldiniz demişlerdir. (1/202)
(1)- Mektubat
14.12.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Anasayfa
Yazarlar
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yazı Detayı
Bu yazı 1565+ kez okundu.
GERÇEK ÖĞRETMENİ TANIYALIM-6-
GERÇEK ÖĞRETMENİ TANIYALIM 6
CAHİLİYE DEVRİ PUTLARI PEYGAMBERİMİZİ HABER VERMİŞLER
Hem nasıl kâhinler, hâtifler haber vermişler; öyle de, sanemler (putlar) dahi ve sanemlere kesilen kurbanlar dahi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın risâletini haber vermişler.
Meselâ: Kıssa-i meşhuredendir ki: Mâzen kabilesinin sanemi bağırarak:
“ Şu gönderilen peygamber, indirilmiş hak bir kitap getirdi.” diyerek, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) haber vermiştir. (1/186)
Abbas İbn-i Mirdâs'ın İslâmiyeti seçmesine sebep olan meşhur hadise, Dımar nâmında bir saneminin:
"Muhammed gelmeden evvel bana ibâdet ediliyordu, şimdi Muhammed'in beyanı gelmiş; daha o dalâlet olamaz!" diye konuşmasıdır. (1/194)
Hazret-i Ömer, İslâmiyetten evvel saneme kesilen bir kurbandan:
“ Ey kurban keserler! Mühim bir iş var. Bir adam Fasih bir lisanla ‘la ilaha illallah’ diyor.” sesini işitmiştir. (1/194)
DÜNYAYA TEŞRİFLERİNDE HARİKA HADİSELER
Bu şahıs öyle bir istisnası ve imtiyazı olan bir Zattır ki dünyaya teşrif ettiğinde birçok hadise aynı zamanda meydana gelmesi, O’nun ASV vazifeli olacağına en mühim senetlerdir.
Muhafız zâtlara, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm:
"Nöbetdarlığa lüzum yok; benim Rabbim, beni hıfzediyor." emrini vermiştir.
Mucizat-ı Ahmediye Risâlesinde, baştan buraya kadar gösteriyor ki:
Şu kâinatın her nev'i, her âlemi; Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanır, alâkadardır. Herbir nev'-i kâinatta, O'nun mu'cizatı görünüyor.
Demek o Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) Cenâb-ı Hakk'ın –fakat kâinatın Hâlıkı itibariyle ve bütün mahlukatın Rabbi ünvaniyle– memurudur ve resûlüdür. (1/171)
Peygamber olmadan evvel, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm amcası Ebu Tâlib ile deveye binip Arafa civarında Zilmecaz mevkiine geldikleri vakit Ebû Tâlib demiş:
Ben susadım.
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm inmiş, yere ayağını vurmuş, su çıkmış; Ebû Tâlib içmiştir.
Araştırıcılardan birisi demiş ki:
Şu hadise peygamberlikten evvel olmakla beraber, bin sene sonra aynı yerde Arafat çeşmesi çıkması, o hadiseye dayanarak bir kerâmet-i Ahmediye (A.S.M.) sayılabilir. (1/138)
Sultan-ı ezel ve ebedin en büyük yâveri olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, âleme teşrif edip ve Küre-i Arz’ın ahâlisi olan nev-i beşere meb'us olarak gelmiştir.
Umum kâinatın Hâlıkı tarafından umum kâinatın hakaikına karşı alâkadar olan hakikat nurlarını ve
mânevi hediyeleri getirdiği zaman;
taştan,
sudan,
ağaçtan,
hayvandan,
insandan tut..
ta aydan,
Güneş'ten,
yıldızlara kadar her tâife,
kendi lisan-ı mahsûsiyle, hususi dili ile ve
ellerinde birer mu'cizesini taşımasiyle,
O'nun nübüvvetini alkışlamış ve
hoşgeldiniz demişlerdir. (1/202)
(1)- Mektubat
14.12.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme
Tarihi: 14 Aralık 2019 - Cumartesi
GERÇEK ÖĞRETMENİ TANIYALIM-6-
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.