GÜNÜMÜZDEN 1960'A TALEBELERİNDEN BEDİÜZZAMAN'A MEKTUP...
Ey Alem-i İslam’a gelen darbeleri önce kendi vücudunda hisseden...
Cemiyetin iman selameti için gençliğini dünyasını ve dünya namına herşeyini feda eden...
Bir insanın imanını kurtarmak için cehenneme bile girmeyi göze alan...
Ceberut zalimlerin binlerce tecavüz, tazyikat ve zulümlerine maruz kaldığı halde, asayişi bozmamak için müsbet hareket eden ve ona bu zulüm ve işkenceleri reva görenlere, Risalei Nur’lar la imanlarını kurtarmaları halinde hakkını helal eden...
Kur’an ve mukaddesata saldırılar karşısında, Barla dağlarında katran ağacının üzerinde kanlı gözyaşlarla ümmet-i Muhammediyyenin maruz kaldığı hallere aylarca ağlayan...
Kasaba kasaba, il il sürgüne gönderilen, kafir Rus’un bile yapmadığı zulmü kendi ülkesindeki zalim müstekbirlerden gören...
Onlarca kez zehirlenen, kabrine bile tahammül edilmeyip kabri parçalanıp, mübarek naaşı yakılmak istenen ve tabutuna asitler dökülen...
Şecere-i Nübüvvetin son meyvesi, Asrın müceddidi, Ceride-i Seyyare, Ebu Laşey, İbnüzzaman, Ehu-l Acaib, İbn-ü Ammil Garaib, Bediüzzaman isimleriyle müsemma olan, canımız, ruhumuz, üstadımız!..
Merak etme üstadım! Ölümün başlarında bomba gibi patladı...
Kahhar bir el hepsini gebertip mahkeme-i Kübra’nın ilk basamağı olan berzaha gönderdi. Sana eziyet eden, hiçbir zalim şuan yeryüzünde yaşamıyor. İsimleri hep nefretle anılıyor...
Sen kışta geldin ama ektiğin tohumlar filizlendi çiçekler açtı. Yeryüzünde Kur'an’ımız cemaatsiz da kalmadı. Dünyanın heryerinde neşvü nema oluyor çok şükür...
Müjdelediğin en yüksek gür Sada’nın sesleri dünyayı çınlatıyor...
Sen gittin ama yerine milyonlar muhammed Said'ler, Ömer'ler, Ahmed'ler, Ali'ler geldi. Bir öldük bin dirildik...
On yıllarca önce müjdelediğin, ülkesine ve Alem-i İslam’a büyük hizmetler edecek, kahraman ordu dizginini süfyan’ın, zındıkların, hainlerin ve ihtilalci bozguncuların elinden kurtardı artık. Eline kelepçe takan polisler askerler gitti yerlerine kitaplarını okuyan imanlı namaz kılan vatanperverler müminler geldi...
Seni mahkeme mahkeme dolaştırıp kitaplarını yasaklayan ceza veren hakimler, savcılar şimdi senin kitaplarını okuyor, imanlarını kurtarıyor ve kitaplarını tahrif eden ve orjinalliğini bozmak isteyen bozgunculara davalar açıyor...
Yine müjdelediğin gibi; sair dinlere tabi olanlar ve küre-i arzın kıt'aları artık alem-i İslam’a dalga dalga ve fevc fevc dahil oluyorlar...
Rus’ta dinsiz kalmadı dediğin gibi! Hristiyanlığa da dönmeyerek İslamiyet’le müsalahaya hazırlanıyor. Dünyanın en kalabalık bayram namazları artık Rusya’daki camilerde kılınıyor...
Dünyanın heryerinde ve ülkemizde, binlerce medrese-i Nuriyelerin yapılıyor. Yüzbinlerce pırıl pırıl genç, istikbalin parlayan yıldızları olarak yetişiyor. Bir zamanlar senin kitaplarını yasaklayanların rağmına şimdi hükümet kitaplarını Diyanet eliyle bastırıyor çok şükür. Senin zamanındaki Reis-i Cumhurlar devlet adamları sana düşman iken ve seni zehirlerken, şimdiki Reis-i Cumhur ve devlet adamları meydanlarda senin ismini rahmetle minnetle övgüyle, anıyor, anlatıyor ve yolunu gösterdiğin ittihad-ı İslam için çalışıyorlar...
Devlet okullarına, sokak ve caddelere artık senin mübarek ismini veriyorlar. Okullarda öğrenciler öğretmenler Bediüzzaman köşeleri düzenliyorlar. Vecizelerinle süslüyorlar. Binlerce konferanslar veriyorlar. Bediüzzaman haftaları düzenliyorlar. Otobüslerde bilboardlarda vecizelerini ve resmini paylaşıyorlar...
Büyük başlar artık eskisi gibi gaflette değil. Dünyanın başına Alem-i İslam’ın hakikatlerinin inkılabatına hazırlanıyorlar...
Aziz Üstadımız! Bizlere hakkını helal et. Mahkeme-i Kübra’yı haşirde Isparta kahramanlarından şehid Hafız Ali (r.h.) ağabeyimizin bayraktarlığında Huzuru kibriyayı Resulullah’a (a.s.m.) kavuşmak üzere, mübarek ellerinden öper, Seni Rabbi Rahimimize emanet ediyoruz...
Âli ruhunuz şadolsun...
(El-Fatiha)
Murat FİDAN