Yaşadığımız zaman ve konjonktür gereği çoğunlukla eleştirel bakış açısı ile yazılar kaleme almak zorunda kalıyoruz. Zaman zaman bu formatın dışına çıkarak az da olsa olumlu şeylerden bahsetmek herkese iyi gelecektir.     İnsanlar bir toplum içinde yaşarken bu yaşam alanlarına aidiyet duygusu ile bağlı kalmaktadırlar. Bazı insanlarda bu duygu aidiyetin ötesine geçerek sadakatle bağlılığa dönüşmektedir. Doğduğu topraklardan ayrılmış olsa da oralar için gücü ve imkânları ölçüsünde değer katmak istemesi vefa çerçevesinde çok insani bir duygudur.     Dijital çağ ile birlikte sosyal medya yaygın ve verimli kullanıldığında beldelere inanılmaz prestij sağlayarak bir adım öne çıkmalarına imkan sağlamaktadır. Geçmişte sivil toplum örgütlerinin yaptıklarının çok daha fazlasını bir tıkla harekete ve ortak eyleme dönüştürmek mümkündür. Bir örnek ile meseleyi somutlaştırmak gerekirse çok başarılı bulduğum Ödemişliler gurubunu irdelemek istiyorum. Sonuçta Ödemiş İzmir iline bağlı bir ilçe de olsa merkeze uzak olduğu için göz önünde bulunamamanın dezavantajlarını yaşamaktadır. Her ne kadar, zengin kültürü, geçmişi, tarihi, tarımı, yetişmiş insanı ve diğer katma değerleri olsa da araya mesafelerin girmiş olması aleyhine olmuştur. Mukayese için Aydın bir il olarak İzmir’e Ödemiş’ten daha yakındır dersek mesele daha iyi anlaşılmış olacaktır. Fakat günün birinde ve yıllar öncesinde sosyal medyanın önemini engin vizyonu ile keşfetmiş olan birisi çıkıp bu gurubu kuruyor. Gurubu kurduktan sonra sınır ve çerçevesini çizerek adeta kendi anayasasını oluşturarak her türlü istismarın önüne geçmiş oluyor.     Gelinen noktada 65 000 üyesi olan çok büyük bir gurup ve bunu yönetmek kolay olmasa gerek. Fakat yaptığı başarılı çalışmalarla başta; Birgi, Gölcük, Bozdağ, pazarı, müzeleri, ilk kurşun anıtı, ovasını ve belki de en önemlisi insanını bütün Türkiye’ye tanıtmıştır. Ödemiş’in yetiştirdiği büyük insanları herkesin bilgisine belgeleri ile sunarak çok güçlü bir lobi oluşturmuştur. Bu gurubu aynı zamanda bilgi, bilgilendirme ve iletişim için bir araç yapmıştır. Ayrıca insanları bir hedefe yönlendirerek kaynaşma ve bütünleşmelerini sağlamıştır. Belki de hepsinden önemlisi dijital ortamda kent belliği ve arşivi oluşturulmuştur.     Zaman zaman haksız eleştiri, itham ve karalamalara rağmen ekibiyle birlikte diklenmeden dik durarak meydanı boş bırakmamıştır. En zor zamanlarında bile, tevazuu, nezaketi, kibarlığı ve centilmenliği elden bırakmayarak herkesin takdirini kazanmıştır.     Sonuç olarak; her beldeye bir ülkü lazım diyerek, Ödemiş’in bu konuda çok şanlı olduğu ifade ederken şahsım adına tüm bu hizmetlerinden dolayı Sayın Ülkü Kesicioğlu’na şükranlarımı arz ediyorum. Saygılarımla, Erol Aydın