Büyüklerimizden sürekli dinlediğimiz, ara sıra birbirimize hatırlattığımız, güzel örneklerini duyduğumuzda heyecanlandığımız ama iş uygulamaya geldiğinde pek de yanına sokulmadığımız bir kavram, “hikmet”. Hikmet kavramının birçok anlamı olsa da bazıları şu şekilde: Mesela, bir insanın işini gücünü en doğru, güzel ve uygun şekilde yapmasıdır. Eşyanın hakikatinden, bir konunun özünden bahseden ilimdir. Bir hadisenin künhüne vakıf olmak yani, gizli, pek bilinmeyen yönlerini bilmektir. İlmin amelle doğru orantılı yol almasıdır. İlmin faydalı, amelin ise salih olanıdır. Yani hikmet, insan aklının ifrat ve tefrite kaçmadan, orta yol üzere, tebliğ esaslarına vakıf olarak fonksiyonlarını yerine getirmesi anlamına gelmektedir. Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’in Nahl Suresi’nde Müslümanlara, “İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel sözle davet et” diye seslenmektedir.
İşte hikmet kavramının can bulduğu nokta bu ayetle bildirilmektedir. İnsanları Rabbinin yoluna davet etmek. Davet ehli olmak. Tebliğ faaliyetinde bulunmak. İyiliklerin yaşanır hale gelmesi ve kötülüklerin ortadan kaldırılması için daha fazla insanı çalışır hale getirmek. Doğru, faydalı ve Hak olanı konuşmak. Şeytan ve nefisle mücadelenin yollarını düşünmek, konuşmak ve yaşamak. Hikmetle ve güzel sözle. Ayette hikmetle dedikten sonra hemen güzel sözle diye devam edilmektedir. Yani hikmet, güzelliklerin, güzel olan her şeyin en sağlam dostudur. Fakat sadece iyilik ve güzelliklerle yapılan tanımlar eksiktir. Tam tanım için konunun dört başı mamur ele alınması gerekir. Evveli, sonrası, detayları, direk ve dolaylı anlamları, hangi bağlamda kullanıldığı, kimin, ne zaman, ne şekilde, hangi şartlarda, hangi usul ve yöntemlerle dile getirdiği bilinmelidir. Yani birkaç sıfatı arka arkaya dizerek tanım yapılmaz. Tanımların daha açık şekilde anlaşılması için örneklerin hayatın kalbinden, yaşam alanlarında olup bitenlerin içinden, insanların arasından verilmesi gerekmektedir.
Sokağa çıkıp insanların arasına karıştığımızda gördüklerimizden örnek vermek gerekirse, bir insan bir dönem bazı yanlışlar yaptı diye ilânihaye tecride mahkûm edilemez. Cenab-ı Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarını bilerek bize de affetmek, unutmak, görmezden gelmek, olaylara hüsnü zanla yaklaşmak düşer. Yapılan her işin neticesinin insanlığa faydaya çıkması gerekmektedir. İnsanların kurtuluşu için çalışmak bazı kızdığımız insanlarla iletişimi tamamen koparmak anlamına gelmemektedir. Hikmet, bazen haram kelimesini kullanmadan haramı anlatmak, ayet ve hadis konuşmadan İslâm’ı tanıtmaktır. Hikmet, doğru yöntem ve tekniklerle sonuca gitmektir. Kime, neyi, nerede, ne zaman, nasıl anlatacağını bilmektir. Hikmet, gülümsemek, selam vermek, hâl hatır sormak, anlamaya çalışmak, tanımak ve ona göre hareket etmektir. Hikmet, her konuya müdahil olmamak, bazen onaylamasak da itiraz etmemektir. Samimi olabilmek, samimiyet kurabilmek ve samimiyetle iletişime geçmektir.
Hikmet, her doğruyu her yerde söylemek değildir. Az bir bilgi ile herkese aynı usul ve yöntemlerle tebliğ etmeye çalışmak değildir. Hikmet, her daim lafı gediğine koymak, her konuya yorum yapmak, sosyal medyada sürekli ahkâm kesmek değildir. Çokbilmiş edası ile insanları kendinden nefret ettirmek, bulunduğun her ortamda kimseye konuşma hakkı vermemek değildir. Karşınızdakini dinlerken biraz sonra vereceğiniz cevabı düşünmek, dinlediğiniz kişiyi nasıl mat ederim diye hesap etmek hiç değildir.
Bırakın zaman işlesin, bırakın büyükler karar versin, bırakın biraz istemediğimiz gibi olsun. Belki de olanda hayır vardır. Belki de verilen kararları beğenmesek de daha hayırlıdır. Belki bilmediklerimiz vardır. Belki daha öğreneceklerimiz vardır. Bırakın bakalım görelim, belki yaşadıklarımızda, karşımıza çıkan tabloda bilmediğimiz hikmetler vardır. Biraz sabır, bakalım, görelim. Hikmet, bazen beklemek, biraz sabretmek bu arada hayata gülümsemektir.