Yatırımlarda israf;
Türkiye’de ilaç üreten bir firmanın sahibi bana bir gün uçak yolculuğunda dediki zengin kimdir?
Ben de dedim ki; bize göre evleri çok olan, arabaları çok olan, parası çok olan birisi zengindir. Türkiye’de böyle değerlendiriliyor. Devamında da dedim ki bir gözü kimse dünya karşılığında vermez ama eğer evi yoksa arabası yoksa o kendini fakir kabul ediyor. Böyle bir adama veya çocuğuna kız bile vermiyorlar.
Evet dedi doğrusunuz bizim ölçülerimiz böyle ama maalesef bu zenginlik değildir.
Bakınız eğer öyle olsaydı benim İstanbul’un en güzide yerinde 150 tane ilaç üretim tezgahım var.
Fabrikayı kurduğum zamanki para 1500 tane daire alırdı. Ama tezgahlarımı şimdi satsam 50 daire ancak alabilir.
Fakat ben şu anda Amerika Birleşik Devletleri’ne bile ilaç ihraç ediyorum.
Bu durumda sizin ölçülerinize göre benim zenginliğim azaldı.
Ancak benim vermiş olduğum hizmet açısından, farklı mesleklerde istihdam ettiğim insan yönünden ve insan sağlığına katkım noktasından ben dünyanın en zengin adamı durumundayım, dedi.
Bu ölçüleri şimdi göz önünde bulundurarak dünya ekonomilerinin bizim ekonomimiz üzerindeki spekülatif baskılarının evvela neye dayandığını bir keşfetmemiz lazımdır.
Ona göre de yaşadığımız ekonomik tehlikelere karşı çözüm üretebilelim. Geleceğimizin görüntüsünü iyileştirmek için gayret gösterelim.
Katma değeri olan, istihdam alanı sağlayan özellikle de sanayi ürünleri imalatına ve bunları ihraç etmeye önem verelim.
Evet tarım ürünleri üretmeyelim demiyorum. Onları da üretelim ama verimi yüksek olan üretim mallarına öncelik verelim.
Sağlığımızı tehdit etmeyen ve katma değeri yüksek olan ürünleri üretelim.
Hatta az yatırım masraflı ve çok yönlü istihdam ve kazanç sağlayacak, yüksek gelir getirecek yatırımlara ağırlık vermemiz gerekir.
Yâni bir kamyon domates üretip bir telefonla değiştiriyorsak, bu alanda istihdam edilen insanları da dikkate aldığımızda benzer ürünlerin katma değerinin ne olduğu ortaya çıkar.
Her alanda bu böyledir. Sağlık alanında savunma sanayi alanında, maden sektöründe, ev aletlerinde ve diğer alanlarda bunları gözününde bulundurmamız gerekir.
Gündemimiz ile alakalı, derhal tedbirler alınmazsa Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisi tehlikededir diye bir sürü laflar üretiliyor. Bize düşen bu alanlarda istihdam olan insanlarımızı bilinçlendirmek, şuurlandırmaktır. Bu düşünceye sahip olanları ümitsizlikten kurtarmaktır. Yoksa yeis ve ümitsizlik bizi atalete ve tembelliğe sürükleyecek, her teşebbüse mani olacaktır.
Ümitsizliğe düşmeyelim
Bakınız Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri; “Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz. Yeis, mani-i her kemaldir. (Ümitsizlik her türlü gelişmeye manidir.) ‘Neme lâzım, başkası düşünsün’ istibdadın yadigârıdır. demektedir.” Divan-ı Harb-i Örfî
Oysa bizim kadar ekmeğini ve lokmasını din kardeşi ile paylaşabilen başka bir millet zor gösterilir. Uzun vadede ümitsizlik neden olsun.
O halde şunun bunun yapmış olduğu tehditlerin bizim geleceğimiz üzerinde etkileri için neden endişe duyarız.
Hiç düşünüyor muyuz? Bugün buğday yaratan bir fabrika var mı? Hiç düşündük mü su yaratabilen bir fabrika var mı? Hiç düşündük mü hava yaratabilen bir fabrika var mı?
İşte bakınız, görüyoruz ki bizi yaratan Zat CC, rızkımızı da ummadığımız yerlerden bizlere yetiştiriyor.
O halde Allah’a CC teslimiyet varken endişe duymamız yersizdir. Bizim yapmamız gereken aramızdaki dayanışmayı, kardeşliği, insani yardımlaşmayı artırmak ve birbirimize destek olmaktır.
Allah CC öyle bereket veriyor ki sadece bizim ülkemizin yetiştirmiş olduğu nimetler bütün dünya Müslümanlarına yeter.
Ümitsizliğe düşmeye hiç gerek yok. Dünya bizim milletimizi, dinimizi ve ülkemizi nazara verirken, bizim ümitsizlik taşımamız anlamsızdır.
Eğer şükredilmezse ne kadar çok zengin devlet olsa da bu kadar israf altında, nimetler kimseye yetmez.
Bilimemiz gereken; teşekkürün iktisadı ve bereketi arttırması, teşekkinin şükürsüzlüğün ise yani şikayetin israfa yol açaması ve bereketi azaltmasıdır.
Nimete saygısızlık anlamına gelen her türlü davranış israftır. İsraftan sakınmamız gerekiyor. Allah CC bu hakikati anlayanlardan etsin.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu