Son günlerini yaşadığımız Muharrem ayı, ilahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Hepinizin malumu Muharrem ayının onuncu gününü ise aşure günüdür. Aşure günü hem İslam tarihi açısından hem de kültürümüz bakımından adeta paylaşmanın ve kardeşliğin sembolü olmuş önemli bir gündür.
Aşure Nuh (as)’ın sünneti olarak Muharrem ayı geldiğinde evlerimizde pişirilip, yakınlara, konu komşulara ve ihtiyaçlılara ikram edilir. Tekke kültüründe ise aşure pişirilmesi adeta bir ibadet şuuru ile bir takım Ritüeller eşliğinde yapılır. Tekkelerde Aşure pişirilmesinin her aşaması çok önemlidir. Aşurenin Buğdayı dahi ayeti kerimeler eşliğinde zemzem ile yıkanır, Besmele ile Fatihalar ile başlar. Aşurenin içine konan her malzemenin temsili bir önemi vardır. Her safhasında şifa duaları okunur, kelime-i tevhit zikri yapılır, İlahiler okunur. Onun için bir kaşığı dahi yere dökülmez, zayi edilmez.
Ecdadımız Osmanlı dönemindeki Aşure günlerine baktığımızda ise, Tekkelerde Muharrem ayı ve Aşure çok canlı geçerdi. O yıllarda bazı tekkelerde Sefer Aşuresi ve Muharrem Aşuresi olmak üzere iki çeşit aşure pişirildi. Başta Padişahlar ve devlet yöneticilerin Tekkeler ile çok yakından ilgileri olması ve hatta o Tekkelere müntesip olmaları neticesinde Aşure zamanı geldiğinde Saraydan tüm Tekkelere Aşure malzemesi hediye edilirdi. Öyle olurdu ki tüm tekkelerde ve nerede ise şehrin her köşesinde aşure kazanları kaynatılırdı. Aslında Aşurenin pişirilmesi bir nevi Tekkeyi anlatır;” Tekkeye gelen kişi misali Kişi Tövbe-i İstiğfar eder günahlarından temizlenirler. Aşurenin malzemesi de zemzem ile yıkanır temizlenir. Kişi Tekkeye çiğ gelir girer. Aşurenin malzemesi de Çiğ olarak kazana girerler.
Kişi Tekke de anlamaya, amel etmeye, öğrenmeye pişmeye başlar. Aşurede Kazanda pişmeye başlar. Tekkeye gelenler en sonunda “İnsan-ı Kamil” haline gelirler. Aşurede pişer ve soğumaya bırakılır. Artık tüm insanların istifadesi için hazırdır. Ayrıca Muharremlerde tekkelerde Mersiyeler okunur buna “Muharrem iye”de denir. Mersiye Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlere denir. Muharrem ayında şehit olan Hz Hüseyin ve Kerbela şehitleri anısına okunur. Muharrem’in onundan Safer’in onuna kadar genelde Tekkelerde mersiyeler okunur. Mersiye demişken Kerbela mersiyelerin içinde en tanınmışları Fuzuli’nin ve Kâzım Paşa’nındır. Kâzım Paşa’nın Mersiyesinde;
Zâlimler el urup hep şemşîr-i can-rübâya
Kasd ettiter serâpâ evlâd-ı Mustafâ’ya
Devrân olup müsâid ol kavm-i bî-hayâya
İsal olundu bî-dâd ser-hadd-i intihaya
Kimler eder tahammül yâ Rab bu ibtilâya
Âmâc edip vücudun bin nâvek-d kazaya
Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibril var haber ver sultân-ı enbiyâya.
Cûş eyleyip belâya mânend-i mevc-i tûfân
Keştî-i eftl-i beyti ikildi şikest ü viran
Maktul olup ser-â-ser ashâb-ı âl-i zî-şân
Yek-tâ-rev oldu ol men çim âfitâb-ı rahşân
Her yandan etti savlet hınzîr veş Yezîdân
Ser-tâ-be-pâ vücudun zahm eyleyip kızıl kan
Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibril var haber ver sultân-ı enbiyâya.
Ashâb u âlînin hep kibarı vü sıgârı
Bir bir kılıp önünde azm-i huzûr-ı Bârî
Dil teng edip susuzluk tâ arşe oldu sârî
Ezvâc-ı tâhirâtın feryâd-ı bî-karârı
Her yüzden etti tazyik a’dâ o şehriyârı
Ahir çıkıp elinden dâmân-ı ihtiyarı
Düştü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibril var haber ver sultân-ı enbiyâya.
Üzücüdür ki! Tekkelerimizde aktardığımız tarzda Aşure programları artık nerede ise yok gibi, Bazı Tekkeler günümüzde sadece Sivil toplum kuruluşu gibi davranıyorlar. Ehli beyti Mustafa’nın hürmetine Zikirlerde ve İlahilerde enstrüman çalınmaz iken, adamlar bildiğiniz oturup sazlı sözlü Aşure keyfi yapıyorlar. Ancak şunu da aktarmadan geçmeyelim Muharrem Ayı ve Aşure günü Kadim Tekkelerde gereği gibi ifa edilmeye devam ediyor. Ne diyelim unutulmaya yüz tutmuş ritüelleri gerçekleştiren Kadim Tekkelerimize Rabbim zeval vermesin. Rabbim uğurlamakta olduğumuz Muharrem ayına ve Aşure gününe tekrar bizleri ulaştırsın.