KESİN DAVET 36
RUHUN CESET KAFESİNİ TERK ETMESİ,
ÖLÜM BİR KUDRET MUCİZESİDİR
Bu defa da İşârâtü-l İ’câz eserinde, Bakara Sûresinde ölümün önem sırası ele alınmakta ve
doğumdan önce geldiği nazarlarımıza verilmektedir.
Yâni ölüm, doğumdan çok daha önemli olduğuna dikkatimizi çekmektedir. Biz de ondan hisse almak için burada kısaca değineceğiz.
Üçüncü mes’elede; ثُمَّ يُمِيتُكُمْ (sümme yümitüküm) ukdesi yâni sonra öldürülecek düğümü,
ölümün de hayat gibi mahlûk olduğuna, yaratıldığına,
mevtin idam ve tamamen yokluk olmadığına delâlet, işaret eder.
Mevt, ancak, ruhun ceset kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmesi,
ortam değiştirmesidir.
Ve keza, insanlarda bulunan belirtiler, emâreler ve
birçok işaretlerden kesinlikle anlaşılır ki,
insan öldükten sonra birşeyi bâki, ölümsüz kalır;
o şeyi de, ancak ruhtur.
Demek, ruhun bekası, kalıcılığı, hâsse-i zâtiyedir yâni kendisine ait temel özelliğidir.
Ruha mahsus bu temel özelliğin bir fertte mevcut olması,
nev'in tamamında da mevcut olmasını gerektirmekle,
mûcibe-i cüz'iyenin mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor.
Bu mantık kaidesine göre;
cüzi için gerekli olan bir vasıf külli için de gereklidir.
Küçük gerekçelerin, büyük gerekçeler hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor. Buna göre: Bir insanın ruhu baki ise, bütün insanların ruhu da bakidir.
Binaenaleyh, ölüm, hayat gibi bir kudret mucizesidir.
Yoksa, hayat şartları bulunmadığından ademin, yokluğun dairesine girmiş değildir.
Yâni hayatın şartlarını devam ettirdiğini zannettiğimiz hava, su veya yiyecek tükendiği için, yokluğa zemin hazırlanmış olduğunu görmek yanlıştır.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
28.02.2020