KESİN DAVET 57
ALLAH CC ÖNCE BİZE EMANET VERİYOR
SONRA DA BU EMANETİ BİZİM İÇİN KORUYOR
Her bir yazıda dikkatimizi çeken, herkesin ve herzaman bir yolculuğa çıkacağıdır. Bu yolculuğa bütün peygamberler çıktığı gibi, Allah’ın CC en sevgili kulu ve habibi İslam Perygamberi ASV de diğerlerinde ayrılmamıştır.
Bu konuya Mesnevi-i Nuriye’de çok güzel bir şekilde açıklık getiriliyor:
İ'lem eyyühe'l-aziz!
Kabir, âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır.
Arka ciheti rahmettir,
ön ciheti ise azaptır.
Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar.
Senin de onlara iltihak, katılma zamanın gelmedi mi?
Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın, isteğin yok mudur?
Evet, vakit yaklaştı.
Dünya kazuratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır.
Yoksa onlar istikzar ile, çirkin görerek ikrah edeceklerdir, tiksinecekler.
Eğer İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan'da hayattadır diye ziyaretine bir davet vuku bulsa bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim. Binaenaleyh İncil'de "Ahmed" Tevrat'ta "Ahyed" Kur'an'da "Muhammed" ismiyle müsemma, isimlenen,
iki cihanın güneşi,
kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmedler ile muhat olarak, etrafı çevrilmiş şekilde sakindir, yaşamaktadır.
Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz? Geri
kalmak hatadır.
O HALKAYA NASIL DAHİL OLUNUR
Şu esaslara dikkat lâzımdır:
1- Allah'a abd, kul olana her şey musahhardır, emrindedir.
Olmayana her şey düşmandır.
2- Her şey kader ile takdir edilmiştir.
Kısmetine razı ol ki rahat edesin.
3- Mülk Allah'ındır.
Sende emaneten duruyor.
O emaneti ibka edip, ebedileştirip, senin için muhafaza edecek.
Sende kalırsa meccanen zâil olur, karşılıksız tükenir gider.
4- Devam olmayan bir şeyde lezzet yoktur.
Sen zâilsin, geçicisin.
Dünya da zâildir.
Halkın dünyası da zâildir.
Kâinatın şu şekl-i hazırı da, şimdiki şekli de zâildir.
Bunlar saniye ve dakika ve saat ve gün gibi birbirini takiben zevale gidiyorlar, son buluyorlar.
5- Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde,
fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme. (17/125-126)
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
10.04.2020