KESİN DAVET 65
AZRAİL AS NE İSTEMİŞ
Yâni bir kere düşünelim,
bir yaprağın içine yuva yapmiş olan bir böceğin ihtiyacına,
o ağacın kökü mü onun ihtiyacı zamanında yediği çamuru ona yiyecek olarak gönderiyor.
Küçük bir kainat olan insanın beynindeki kaç trilyoncu hücresine gıdayı mide mi gönderiyor?Ya da bir demirin uçak, gemi, otomobil düzenleri içinde maruz kaldığı yükleri taşımaya o demir kütleleri mi karar verip, dayanım gösteriyor.
Ya da havada yüz milyonlarca ton ağırlığındaki bulut kütlelerinin yağmur tanelerine dönüşmesine veya
görevi bitince de göğün yüzünü terketmesine kim hizmet ettiriliyor.
Neden düşünmüyor muyuz?
Teşekkül ettiği yerden yere inen dolu tanesi,
insanın başından girip ayağından çıkmıyor da,
limit hiz dediğimiz bir düzen dahilinde hareket ediyor.
Ya da dünyada en yetenekli bir insan beş on dil bilirken,
dünyada konuşulan bütün dilleri bilen esir tabakasının,
hiçbir dili diğerine karıştırmadan, ihtiyacı olan yerlere iletmesini,
aldığı dil eğitimlerine mi vereceğiz?
Bunlara bakınca, melaikeler kainatı ve esiri öyle istila etmiş ki?
Değil atom, zerre kadar bir boşluk bulamazsınız.
Zaten dört büyük melaikeden Azrail,
Cebrail,
İsrafil ve
Mikail adındaki melaikelerden,
Azrail kulların ruhlarını almada;
Cebrail Allah CC ile peygamberler arasında vahiy iletmede;
İsrafil kıyamet esnasında, Allah’ın emri ile suru üflemesinde ve
Mikail’in kainatın düzen ve mizanını idarede görevli olduğuna müminler iman ediyoruz.
Melaikeye iman rüknünün küllî meyvelerinden birisine,
Yirmiikinci Söz'ün İkinci Makam'ında şöyle işaret edilmiş ki;
Azrail Aleyhisselâm Cenab-ı Hakk'a münacaat edip demiş:
"Kabz-ı ervah, ruhların alınması vazifesinde senin ibadın, kulların benden küsecekler, şekva, şikayet edecekler."
Ona cevaben denilmiş:
"Senin vazifene hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım;
tâ ibadımın şekvaları, kullarımın şikayetleri onlara gitsin,
sana gelmesin."
Aynen bu perdeler gibi Azrail Aleyhisselâm'ın vazifesi de bir perdedir.
Tâ haksız şekvalar Cenab-ı Hakk'a gitmesin.
Çünki ölümdeki hikmet ve
rahmet ve
güzellik ve
maslahat cihetini herkes göremez.
Zahire, görünüşe bakıp itiraz eder,
Şekvaya, şikayet etmeye başlar.
İşte bu haksız şekvalar, şikayetler Rahîm-i Mutlak'a, sonsuz derece acıyıcı merhamet sahibi olan Allah’a CC gitmemek hikmetiyle Azrail Aleyhisselâm perde olmuş.
HERŞEYİ ALLAH CC YARATIYOR
Aynen bunun gibi bütün meleklerin,
belki bütün esbab-ı zahiriyenin, görünüşteki sebeplerin vazifeleri,
izzet-i rububiyetin perdeleridir.
Allah’ın CC yüceliği, üstünlüğü, herşeyin sahibi ve terbiye edenidir.
Ancak bu dünya imtihan yeri olduğu için; dünyada iman ve isyan edenleri ayırmak için perdeler koymuştur.
Allah’ın izzet ve azamet isimleri bunu istemektedir.
Tâ güzellikleri görünmeyen ve
hikmetleri, faydaları bilinmeyen şeylerde kudret-i İlahiyenin,
Allah’ın CC gücünün,
izzeti, yüceliği ve
kudsiyeti, mukaddesliği ve
rahmetinin ihatası muhafaza edilsin, merhametinin heşeyi kuşatması korunsun,
itiraza hedef olmasın ve
hasis, alçak ve
ehemmiyetsiz ve
merhametsiz şeyler ile kudretin mübaşereti -nazar-ı zahirîde- görünmesin,
ilk bakışta Allah’ın CC kudretine verilmesin.
Yoksa hiçbir sebebin hakikî tesiri ve
icada hiç kabiliyeti olmadığını,
her şeyde tevhid sikkeleri, Allah’ın CC birlik mühürleri kat'î gösterdiğini,
Risale-i Nur hadsiz delilleriyle isbat etmiş.
Halketmek, icad etmek ona mahsustur.
Esbab, sebepler, yalnız bir perdedir.
Melaike gibi zîşuur, şuur sahibi olanların,
yalnız cüz-i ihtiyarıyla cüz'î, birşeyi yapma veya yapmamak hususunda bir tarafı tercih etmede pek az,
icadsız, kesb,
işi yönetme denilen bir nevi hizmet-i fıtriye, yaratılış gereği yapılan görev ve amelî,
yaşantı ve davranışlarla ilgili bir nevi ubudiyetten,
emir ve yasaklara uymaktan başka ellerinde yoktur.
Evet, izzet ve azamet isterler ki;
esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
Allah’ın CC yüceliği ve büyüklüğü ister ki sebepler, aklın bakışında, sonsuz gücünün doğrudan görünmesine perde olsunlar.
Tevhid ve ehadiyet isterler ki;
esbab, ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
Allah’ın birliği ve herşeyde kendine ait birlik tecellisi ister ki sebepler, hakiki tesirden ellerini çeksinler ve doğrudan doğruya onun icraatı görülsün.
İşte nasılki melekler ve
umûr-u hayriyede ve vücudiyede,
güzel işler ve var olmada,
istihdam edilen zahirî sebebler,
çalıştırılan görünüşteki sebepler,
güzellikleri görünmeyen ve bilinmeyen şeylerde
kudret-i Rabbâniyeyi,
herşeyin sahibi ve terbiyecisi olan Cenab-ı Allah’ı kusurdan, zulümden muhafaza edip takdis ve
her türlü noksanlıklardan uzak ve kusursuz olduğu ve
tesbih-i İlâhîde birer vesiledirler,
Allah’ı CC bütün noksanlıklardan ve eksikliklerden uzak ve kusursuz olduğunu belirtmeye birer vasıtadır... (20/257-258)
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
26.04.2020