Yüce dinimiz son semavi din olan İslam dini Efendimiz döneminden şimdiye kadar sürekli saldırı ve taciz edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Bütün saldırı metotları denenmiş haçlı ordusundan, taşeron sözde İslami terör örgütleriyle hala saldırılar devam etmektedir. Soğuk savaş dışında algı operasyonları ve kötü imaj çalışmaları ile bu saldırılar son yıllarda iyice artmış durumda. Bu duruma bilerek yada bilmeyerek Müslümanlarda İslam dinine fobiye içerden destek oluyor.
Deizm ve Ateizm gençler arasında yaygınlaşmaya başladı, bunun sebebi araştırıldığında İslamofobinin etkileri görülmektedir. “Kesin Müslüman yapmıştır” sözü Müslümanların kötü niyetli insanlar olduğu algısının gereğidir. Din adamlarının fakirlik ve yoksulluğu öven sözlerinin neticesinde, kendi yaşantısının lüks ve zenginlik içinde olması dini araştıran gençlerde çelişki uyandırmaktadır. Dini terimler kullanan siyasetçilerin söylem ve eylemlerinin tamamen farklı olması, makam ve parasal konularda bu kişilerin şaibelerle anılması kötü örnek oluşturuyor. Din adamlarının lüks ve zırhlı makam araçları kullanması, büyük ekonomik bütçeleri yönetmesi bu kötü düşünceyi tetikliyor. Müslüman görünümünde sarıklı, cübbeli bazı şeyh ve şıhların yatılı kuran kurslarında çocuk istismarı yapması ve bu münferit olayların sosyal medya ve basında ballandıra ballandıra manşet edilmesi, sanki bu iğrenç olayın İslam dininde normalmiş algısı yapılması İslamofobinin bir çalışmasıdır. Toplumun hassas olduğu kadın ve çocuk istismarlarının sözde din adamı görünümündeki cemaat ve tarikat adı altında yapılması toplumda kutuplaşmalara neden olarak İslamofobiyi artırmaktadır. Çocuk yaşta evliliklerin, çoklu evliliklerin İslam da normalmiş gibi basında dillendirilmesi islama karşı nefreti artırmaktadır. Sözde üfürükçü ve cinci hocaların bazı dini terimler kullanarak, ritüeller yaparak dolandırıcılık yapması, hatta kadınları istismar etmesi ve bu işlemi din adamı sıfatıyla yapması İslamofobiyi artırmaktadır. Müslüman iş insanlarıyla Hiristiyan be Yahudi iş insanlarının yaptığı ticaret kaliteleri kıyaslanarak, onları ürün ve markalarının daha dayanıklı ve sağlam olması Müslümanların kötü algıya maruz kalması bu netice ile İslamofobiyi oluşturmaktadır. Müslüman ve Şeriatla yönetilen devletlerdeki kötü idare ve İnsan haklarının kadına farklı uygulanıp kadını ikinci sınıf göstermesi İslamofobinin bir algısıdır. Tarz olsun diye sözde başörtüsü takan, giyinik çıplakların toplum içinde İslam’a aykırı ne kadar fiil ve eylem var ise buna ulu orta cinsellik dahil yapması ve bu eylemin bütün Müslüman kadınların aynı kategoride kötü algı oluşturması islamofobinin gereğidir. Toplumları etkileyen film ve dizilerde Din görevlilerinin, üçkâğıtçı, cingöz gibi kötü karakter olarak tasvir edilmesi bu algının neticesidir. Cuma namazlarında ve bayram namazlarında sürekli camilerde yardım toplanması ve bu yardım toplanırken toplayıcıların insanları rencide ederek “boş geçmeyin” gibi sözler ve hareketlerle para vermeye zorlaması camiye giden ibadet eden insanları camiden soğutmaktadır. Camiye gelenlerin ayakkabılarının çalınması, abdest alınan muslukların çalınması ve bu haberlerin televizyonlarda sürekli manşetten verilmesi insanlarda kötü algı oluşturmaktadır. Bazı imamların Camilerde çocukları sessiz olmaları konusunda azarlaması, yaşlıların oturuş pozisyonlarına karışmaları, hırsızlık olaylarına karşı yatsı namazından sonra Allah’ın evi camilerin kilitlenmesi bu fobiyi tetiklemektedir.
Bu İslamofobi ile topyekûn mücadele edilmeli, bu konu Devletin milli güvenlik konusu olmalı şimdiden müdahale edilmez ise ileride baş edilemez kutuplaşmalara ve nefrete yol açabilir. Din insanlarının lüks ve savurganlıktan uzak yaşaması, lüks camiler inşa etmek yerine sade yapılar tercih edilmelidir. Alan el değil veren el olunmalı, camilerde para toplamak yerine zor durumda olan halka yardım edilmeli, binaya değil insana yatırım yapılmalı diye düşünüyorum. Gösterişli camiler yerine içinde şuurlu ve bilgili nesiller yetiştiren mabetler inşa edilmeli diye düşünüyorum. Unutulmamalı ki suç nasıl bireysel ise kişinin işlediği günahlarda bireyseldir ve bütün Müslümanları bağlamaz. Müslümanları ve İslam dinini küçük düşürecek hal ve hareketlerden kaçınılmalı bu hareket tarzında olanlar kanunlar çerçevesinde cezalandırılmalıdır. Milli istihbarat bünyesinde, polis ve jandarma istihbarat bünyesinde özel birimler oluşturulup İslamofobi ile kapsamlı mücadele edilmesi gerekli diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bu konu ile mücadele ediyor bu mücadelenin kapsamı ve yöntemi geliştirilmeli diye düşünüyorum. Algı ile her sahada mücadele edilmeli diye düşünüyorum. Gençler üzerinde kapsamlı araştırma yapılarak ortak akılla çözüm bulunmalı, sosyal medyada ve görsel basında ters algı çalışmaları yapılmalı diye düşünüyorum. Bir toplumun dini ve milli değerleri değişir yada bozulursa o toplumda aile yapısı da bozulur. Aile yapısı bozulan toplumun değerleri değişir ve Avrupa’nın şuan ki durumu gibi oluruz. Avrupa’nın yaşam tarzı kültürümüz oldu, bilim ve teknolojide örnek alacağımız toplumları, yaşam tarzlarını örnek alır olduk. Örfü ve töresi bozulmak üzere olan toplum yolundayız.
Ötekileştirmeden, farklılaştırmadan, küstürmeden, incitmeden insana yatırım yapmalıyız. Biz insanız, insanlığı unutmamalıyız. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
Aydın Benli
Siyaset Bilimci. Araştırmacı Yazar.