Kimler ANADIR?
Kimler ANNE?
Güzel ülkemin güzel insanları arasında dışarıdan bakıldığında hiçbir ayrım yokmuş gibi duran. Fakat biraz dikkatli incelendiğinde kendi aralarında kendilerinin bile farkında olmadığı ayrımlar olan başımızın tacı annelerimiz bugün ki konum.
Belki anne diyenlerin sayısı çok fazla ama ANA diyenlerimiz de yok değil halen
Nasıl bir ayrımcılık diye sormayın derim. Bunlar hali hazırda ülkemin gerçekleri değişmeyen gerçekler. Benim lafım ortaya üstüne alınan alınır. Tek isteğim bu yazdıklarımdan bir kişi evet bir kişi bile bir şeyler katsa bilgi dağarcığına bende mutlusu olmaz derim.
İyisi mi yazımı okuyun derim.
Ayağında lastik ayakkabı belki çarık ile bir dönem yaşamış olanlara bizler ANA deriz. Yüksek topuklu ayakkabı giyenlere ANNEderiz. Daha ufacık yaşta başlık parası adı ile yâda sırf babasının seçtiği adam ile yâda kaçırılarak evlendirilenlere ANA, kendiisteğiyle belli dönem flört edip yaşları çocukluktan çoktan çıkıp elektrik alarak evlenenlere ANNE deriz. İmam nikâhı ile evlenip ancak çocuk sahibi olduktan sonra resmi muamele görenlere ANA kır düğünümü desem otel bahçe simim desem en şaşalı salonlarda düşmanlara inat gösterişli evlenenlere ANNE deriz. Gelinini aynı eve alarak geçim derdine düşen oğluna yardım edene ANA oğlu daha evlenmeden ayrı ev açan modern kişilere ANNE deriz. Hiç okumayan okumak arzusu içinde kanayan bir yara olana sen hiçbir şey bilmezsin ya da sen çok konuşma her şeyin iyisine sen bilirsin dediğimiz kişiye ANA. Bırak listeyi en az iki üniversite bitirene ANNE deriz.
Tarlada ekin ve burçak yolmakla, pamuk, fındık, zeytin toplamakla, el işi yaparak eve katkıda bulunup ömür geçenlere ANA evin ihtiyaçlarını marketten alanlara ANNE deriz.
Başına yazma saran, ayağına patik giyen, uzun basma entari veya gecekondularda yaşayıp eteğinin altındaki pijama ile dolaşanlara ANAtayyör etek giyen, başı açık gezenlere veya modern kapalılara ANNE deriz. Çok çocuk doğuranlara ANA, az doğuranlara ANNE deriz. Hayatı boyunca köyünden ayrılmamış veya büyük kentlerdeki evlatlarının yanına götürülmüş olabilenlere ANA, eşi ve çocuklarıyla birlikte sahillerde tatil yapabilenlere ANNE denir. Evlenmeden önce sözlüsü veya nişanlısıyla görüşmesi yasak olan, ancak tarla ve bahçelerde kaçak görüşebilenlere ANA, nişanlısıyla sinemaya, tiyatroya, pikniğe gidebilmiş olanlara ANNEderiz. Kitap, dergi, gazete okumayanlaraANA, işten güçten fırsat buldukça bunları da okuyabilenlere ANNE deriz. Akşam erken yatıp, sabah gün doğmadan uyananlara ANA, akşam o kadar da erken yatmayan ve sabahları eşiyle birlikte uyanıp kalkanlara ANNE deriz.
Eşi tarafından hakarete uğradığında veya dövüldüğünde bunu sineye çeken veya belki annesinin evine gidip bir süre sonra geri dönmek zorunda kalanlara ANA, bu tip hakaretlere dayanamayıp boşanma devası açanlara ANNE denir (özellikle belirtmek isterim tasvip edilen bir durum değildir bilesiniz)
Evlatları için çorap, kazak örenlere, ip eğirenlere, inek sağanlara, tandır veya sac ekmeği pişirenlere ANA, giyecekleri marketten alanlara, hayatında süt sağmak için bir ineğin, koyun ve keçinin altına oturmamış olanlara ANNE denir. Kaşlarını aldırmayan,daha 40’ında yaşlanmış görünen, ancak fotoğraf çekilirken gene de üstünü başını düzeltenlere ANA, makyaj yapanlara ANNE denir. Araba, cep telefonu kullanamayanlara ANA, bunları kullanabilenlere ANNE denir. Çiftçiler, mevsimlik işçiler ANA, öğretmenler, doktor ve hemşireler, banka memureleri ANNE.
Bu kadar ana ve anne ayrımından sonra benim naçizane bir kelam edeceğim anneler yok değil başta da dediğim gibi kimse üstüne alınmasın ben ortaya koydum lafımı.
Evladım mutlu olsun arkadaşlarının arasında boynu bükülmesin diye sabahın kör karanlığında kalkıp ta cadde cadde, sokak sokak, çöp çöp gezen bir karton, teneke parçası, pet şişe toplayan analar, Günde bir iki apartman yıkayan analar. Evlatları ileride rahat etsin diye dağ bayır kış çamur yağmur aldırmadan ormanlar da dahi çalışan aman o gün ki nafakam kesilmesin diye bir lokma ekmeğini şalvarının bir kenarına sıkıştırıp ürkek bakışlarda karnını doyuran analar. İleride evlatlarım rahat etsin ben etmedim deyip de el emeği göz nuru dantellerini yazma oyalarını satan eve katkıda bulanan analar.
Evlere temizliğe gidip kendi evinde yapmadığı titizliği yapıp ta bir de üstüne laf yiyen analar.
Gecenin karanlığında bir isimle kaybolup sabahın ilk ışıklarına kadar başka gönülleri eğlendirip kendi gönlünün eğlencesini hapseden analar.
Evlat deyip, tedavi üstüne tedavi olup ta sonuç alamayan yüreği kor kor annelik hasreti ile yanan anneler. Bir tarafta birkaç dakikalık zevk uğruna peydahlanan fakat bir kedi yavrusu gibi bir çöpe bir cami avlusuna bırakılan yâda boğulan öldürülen, ölüme terk edilen insan yavruları.
Şimdi yazacaklarım istisna…. Başıma gelmez demeyin derim büyük konuşmamak gerek var böyle insanlar…
Sırf egoları tatmin olsun diye evlenen karşı tarafı bir denek gibi gören evliliği bir çıkar uğruna yapan maddiyatı dayanan bir evliliğe adım atanlar. Mutlu gününde nikâh memurunun sorusuna yalandan sahte gülüşü ile evet derken birazdan atacağı imzayı nasıl olsa kısa zamanda boşanırken de atarım diyen. Yukarıda dediğim gibi doktor doktor gezip anne olmak için kavrulan yüreklere bahşedilmeyen evlada sahip olup da el ağzına bakıp ta tek kalemde günlerce evladını hiç pahasına bir gün bile aramayıp mahkememler de reddedenlere sonra da kendisine anne demesini isteyene sizce ne diyelim ana mı anne mi karar sizin.
Sonuç ne olurda olsun
Evi için evlatları için eşi için kendini tüm fedakârlıklara göğüs gererek ben değil biz olanlara hakkıyla hak edenlere varsın ana desinler varsın anne…