Dünyayı, insanları ve hayatı tanımak için kitap okumak elzemdir çünkü kitaplar, insanlara dünyanın anahtarını verir ve insanlar da o anahtarı kullandığında bütün kapılar açılır. Bir kitabın içinde farklı fikirler, arayışlar ve duygular vardır, okuyanın da değişik pencerelerden bakabilmesini amaç edinir kitaplar. Sığ düşüncelerden kurtulmak, tekrarlanan yalanlara inanmamak için ve en önemlisi ise insanı, insan yapan değerleri ortaya çıkarmak ve öğretmek için yazılır çoğu kitaplar.
“Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler azalmaz.” der Benjamin Franklin. Çağımıza bakınca geri kalmış toplumlarda kitap okuma oranının az olduğunu ve bu gibi ülkelerde sürekli siyasi, yönetimsel ve toplumsal karışıklığın olduğu, ülke içinde yaşayan halkların acı çektiğini görmekteyiz. Özellikle Ortadoğu ve Afrika kıtasında bu vahim bir durumdadır, tabii ki bu duruma emperyalist devletlerin katkısı göz ardı edilemez ama her ne olursa olsun milletler okuma alışkanlığını elde etmelidirler. Dünyaya hükmetmiş veya ekonomisi güçlü ülkelere baktığımızda, çoğunun sanatsal ve bilimsel olarak geliştiği görülmektedir. Bu gibi ülkeler, kendi devlet bütçelerinden hem sanata, hem bilime ve hem de eğitime çok büyük pay verirler çünkü gelişmek ve refah seviyesini yükseltmek için buna ihtiyaç duyulduğunu iyi bilirler.
“Kitapsız yaşamak; kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.” der Atatürk. Kitap okumayan bir halk dilini tam anlamıyla bilemez, kitap okumayan bir halk kendi fikrinden başka fikir duymak istemez ve kitap okumayan bir halk farklı yolları keşfedemez. Kitap okumak ve okutmak sadece halkın değil, devletlerin ana politikası arasında olmalıdır. Devletler akıllı insanlarla büyür, akıllı insanlar ise devleti daha güçlü bir hale getirmeyi başarır. İnsanların kitap okumaları için teşvik edici planlamalar yapılmalı, görsel medyada hiçbir faydası olmayan ve kültürel erozyona sebep olan programlar yerine, kitap okumanın önemini ve kitap okudukça gelinecek seviye sürekli anlatılmalıdır. Güzelce bir yaşamın olmazsa olmazı okumaktır çünkü yaşam kutsaldır ve yaşamı anlamlandırıp, onu insanlara en iyi şekilde anlatma şekli ise kağıda dökmektir.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” der Hz. Ali. Okumanın ne kadar anlamlı ve insan için ne kadar vazgeçilmez olduğunun en büyük kanıtlarından biridir bu söz. Kutsal kitap Kuran’ı Kerim'de bile ilk ayet “Oku" diye başlar, okumayan insan duyumlardan ve çevreden aldığı doğruluğu şüpheli fikirlerle hareket eder. Araştırmadan, sorgulamadan ve okumadan kabul eder, yeter ki hoşuna gitsin, yeter ki duygularına hitap etsin. Gençlerini kitapla beslemeyen halkların sonu acıdır ve acılı bir film izlemek istemeyen toplumlar ise bunun için çözüm yolları aramalıdır.
Kitap okuma alışkanlığı çocukluktan itibaren kazandırılmalıdır bireylere, önce ailelerin ve sonra da okulların sorumluluğu daha fazladır bu konuda. Çocuklarımızı teknolojinin zararlı uygulamalarından olabildiğince uzak tutmak ve onların tertemiz zihinlerini korumak için aile içerisinde ve günün belirli saatlerinde topluca kitap okumak faydalı olacaktır. Bu alışkanlığı senelerce devam ettirmelidir aileler, sonraki zamanlarda ise okullarda ve eğitim merkezlerinde bu çözüm yolunu devam ettirmek önemlidir. Devlet bir karar alıp okuma seferberliği yapsa çok isabetli bir karar almış olacaktır, okumayan bir millet geri kalmaya, yıkılmaya mahkumdur. Cehaletin en büyük vatanı, kitapların değer görülmediği memleketlerdir.
Kitap okumanın bir insana faydalarını anlatmakla bitiremeyiz. Örneğin; ifade ve iletişim becerilerini geliştirmek, stresi azaltmak, özgüven kazanmak, yaşlanmanın olumsuz etkilerini azaltmak, uyku kalitesini artırmak vb. gibi insan üzerinde olumlu etki oluşturan ve bilimsel olarak da kanıtlanmış etkileri vardır. Aile, toplum ve devlet olarak, hep birlikte ve aynı anda kitapların, okumanın önemi kavranmalı, gereken adımlar atılmalıdır.