İsmi ile musanna, Cennet kokulu kızım!
Sana ilk mektubumu henüz yeni doğduğunda yazmıştım “geleceğe mektup” olarak onu senin 15 yaşında okumanı niyet etmiştim inşallah öyle de olacak. O mektup mahrem ve özel, duygu dolu… Şimdi ise kamuoyuna açık bir mektubu sana yazıyorum ve sen bunu muhtemelen okuyamayacaksın ama sana yazıldığını duyduğun anda da bunu annene ya da bana okutacağından hiç şüphem yok. Sen de okuyabiliyorsun ama henüz ilkokul birinci sınıfta olduğun için bu kadar uzun bir metni sıkılmadan okuman biraz zor olur.
Sevgili yavrum,
Bugün sana bir mektup yazacağım hiç aklımda yoktu, hatta uzun zaman içinde de sana bir mektup yazacağımı düşünmüyordum lakin sabah namazından sonra telefondan sosyal medya hesaplarıma bakarken bugünlerde çok meşhur olmuş bir veledin birkaç videosuna rastladım, onunla ilgili yazılanları okudum. Bundan mütevellit bu mektubu yazmaya karar verdim. Bu yazıya sebep olan veledin adı Atakan…
Bir gün kullanılmaya müsait ilginç bir isim olduğuna da bir not düşelim…
Sevgili kızım biliyorsun ki zaafımsın… Üzerine titriyorum her ebeveyn gibi… Senin her cihetten tekâmül etmeni arzuluyor, bildiklerim üzere de amel etmeye çalışıyorum. İstiyorum ki
hem fenni, hem de dini bütün olasın. Aklınla ahlakın, ilminle irfanın, fikrinle izzetin birbirine muhal olmasın birbiriyle çelişmesin bundan mütevellit terbiyene annenle birlikte mümkün oldukça dikkat ediyoruz, elbette diğer kardeşlerine de hakeza…
Kızım bugün küçük Atakan’ın videolarına baktım onlara bakarken de arka planda seni düşünüyordum. Bir anda dehşet alarak ya kızım da bir Atakan olursa diye içime giren bir korkuya kapıldım.
Atakan mı? O bugünlerde çok popüler çok… Dünya medyası onu konuşuyor, Türk medyası onu konuşuyor velhasıl herkes onu konuşuyor. Herkes derken artık insanlar birbiriyle pek konuşmuyor, sosyal medya diye bir şey var insanları asosyal yaparak bir sosyalleşme sağlıyor garip bir şey yani işte oradan herkes Atakan’ı konuşuyor. Atakan ne yapmış ki herkes onu konuşuyor? Atakan kitap okumuş hem de çok az bir zamanda yüzlerce felsefi, fikri ve ilmi eseri okumuş. Yani 10 yaşında filozof olmuş. Bundan güzel ne olabilir ki Baba, insanların bunu konuşmasından daha doğal ne olabilir ki? diyeceksin bana biliyorum. Çünkü ben de senin daima çok okumanı istiyor, sürekli bunun için çabalıyorum. Sizin için küçük bir kütüphane bile yaptık. Çocuk dünyanla sen de senin ve kardeşlerin ilmi geleceği için çabaladığımızın farkındasın, daha iki gün önce dünya çocuk klasiklerinden iki kitap daha almıştım sana BİM’den henüz yeni okumaya başlamış olsan da… Eee o zaman Atakan tam da örnek bir rol model değil mi? Sen de bunu istemiyor musun? Sen nasıl bir babasın ki böyle kısa zamanda dünyaca büyük kabul edilen onca yazarın kitabını okumuş daha on yaşındaki bir çocuğa karşı cephe alıyorsun? Ondan heyecan duyman, ona sevgi göstermen yerine ondan dehşet alıyor, korkuya kapılıyorsun? Sen nasıl ilmi seven biri olabilirsin ki Baba? diye beni sorguluyorsun ama bunu kendi dilinle yapıyorsun benim yazdığımdan biraz farklı olarak…
Evet, haklısın kızım, büyük yazarların, şairlerin biyografilerini okuduğumda onların yaşam öykülerine hayran kalmış, hiçbir başarının tesadüfen olmadığını oradan görmüşümdür. Ben yapamamış, sadece hayran kalmış olsam da Necip Fazıl gibi üstatların senin yaşındayken bütün şark ve garbın klasiklerini okuyup bitirmiş, Fransız lisanını aksansız konuşan, bugün şairim diyen pek çoğunun estetik zevkini çöpe atacak kabiliyette eserler neşrettiğini yıllar önce öğrenmiştim. Buluğ çağında hafızasına üç ayda yüz kitabı nakşeden, hıfzedip tekrar eden başka üstatları saymıyorum bile… Sen ise sana yazdığım bu mektubu bile belki de okuyamayacaksın. Seni de beni de pek haklı çıkarmayan bazı sebeplerimiz var elbette sen bir kere Fazıl gibi Osmanlı paşası hanedanından değilsin, bir konakta dünyaya gelmedin, mürebbiyelerin, dil hocaların da olmadı ama bütün bunlar yine de bizi haklı çıkarmaz… Çünkü bütün bunlardan yoksun ne dehaların olduğu da bizce malum… Eee o zaman Atakan harika bir deha değil mi o da gariban bir ailenin çocuğu gibi görülüyor. Annesi tam da Anadolu’nun saf bir kadını gibi, babaannen gibi bir kadın, Atakan’ın üzerinde ananenin size ördüğüne benzeyen ama daha eski model bir örme kazak var öyle markalı, süslü püslü kıyafetleri de yok görünüyor… Atakan görüntülerden de anlaşılacağı üzere gariban bir muhitin çocuğu gibi, öyle özel eğitimli filan değil (tabi bütün bunlar bir proje değilse). Üstelik beş ayda 250 kitap bitirmiş hem öyle Alican’ın topu gibi kitaplar da değil, dünya fikir akımlarının baba kitaplarını okumuş, şimdi üniversite öğrencilerine sorsam nihilizm nedir diye eminim ki çoğu kavramı ilk defa duymuş olacaktır. Oysa Atakan bunun eleştirisini bile yapıyor. Atakan, İbn-i Sina gibi 10 yaşında filozof olmuş, hem de sevimli mi sevimli bir çocuğu utanmadan eleştiriyorsun baba, diyeceksin.
Ama bunları belki benim yazdığım gibi değil de, kedi lisanına mahsus sözlerle söyleyecek, beni yargılayacak ve sorgulayacaksın…
Sevgili kızım Rânâ!
Bir baba olarak asli görevim sana güzel bir isim koymakla başladı, ikinci büyük görevim de senin iyi bir eğitim almanı sağlamak olduğu bilinciyle devam ediyor. Senin ilmiyle amil bir nesil olman için her fırsatta çabalayacağımı bilmeni isterim. Lakin bir farkla: Atakan gibi değil. Değil on yaşında, 70 yaşında da olsan onun yaptığı gibi “anne bi sus, geç kenara, otur şurada ben konuşayım. Bu gazeteciler senin için değil, benim için gelmişler bi de ‘Allaha şükür’ diyorsun, benim en son okuduğum Tanrı Yanılgısı kitabında Allah’ın da dinin de bir yanılgı olduğu ispatlanmışken, sen gelmiş beni ve okuduklarımı yalanlarcasına ‘Allaha şükür’ diyorsun. Geç arkaya otur anne” dedikten sonra okuma kızım. Gerçi Atakan anne de demiyor ‘sen’ diyor. Atakan’ın lisanı hal ve lisanı kal ile söyledikleri mealen aynen böyleydi izlediğim videolarda… Kızım böyle bir dahi olacaksan olma. Evet, en büyük düşmanlığın cahillik olduğunu bildiğim halde bu şekilde ukala bir düşmanın dünyayı fesada vereceğinden korkarak cahil olmanı yeğlerim… İşte Atakan’ın kamuoyuna bir rol model, bir dahi, bir deha gibi sunulması böyle oldu. Annesini susturarak ona cahil kadın muamelesi yapmanın dışında adeta yaşının çok üstünde bir ego ile de dünyaya idari bir nizam dersi vererek “dünyada en iyi yönetim ne demokrasi, ne monarşi en iyisi anarşi”. diyerek güya bir de felsefe ortaya koydu. Gerçi onun üstatları ondan önce demiş bunu…
Kızım, ananı, babanı, töreni bil de, sana en son aldığım basit hikâye kitaplarını oku buna da razıyım…