Türkiye’de aydın geçinenler Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar.
Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.
Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur.
Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik olmadı. Cumhuriyet ilan ettik olmadı. Biraz da ciddiyet ilan etsek!
İnsanoğlunda zekâ, midyedeki inci gibidir. Hepsinde bulunmaz.
Bastonunu yere çaksan filiz veren bu bereketli ülkede biz, aç kalma mucizesini de becerebilmiş bir milletiz.
Bu ülkenin aydınları körler ülkesinin şaşılarıdır.
*
Majestelerinin her bir hareket ve tavrının ve hamlesinin bu milletin aleyhine olduğunun beyanı seda bulacak gibi değil. Bitkin ve bezgin ümmetin şuurlanması hususunda yakın zaman içinde ümitvar değilim. Cehalet, münbit bu ortamda... Herbir serrin hayatiyet bulması ve güçlenmesi adına da hoyrat ve següzeşt!
Lakin buğz etmekten gayrıda elden, dilden başka şey gelmiyor.
Fitne ateşi yüreklerden, beyinlerden şehirlere sıçradı. Aileler ve bilumum müesseseler tarümar.
Eblehler dalkavuk, eyyamiler mühür sahibi.
İlim kör bıçak.
Kültür amiyane.
Sanat çirkef.
Edebiyat, edebsiz her halt!
Ahlak aşufte bir dilber, sarayın yosması.
Meddahlar meydanlarda şeytanın bezirganı.
Bağdat viran...
Şam pesperişan!
Kahire' de kahreden çaresizlik.
İstanbul varoş, kahpe Bizans resitallerde!
Sodom, Gomore de hüner...
Çığlığıkesik Kudüs, eskilerin hikayesi Endülüs.
Kabe, artık kapkara...
Majesteleri ve sebebi gayri nesih veletleri şen şakrak...
Ucuz adamlar korosundan insanlık sloganları dinliyoruz.
Faiz, zina, içki ve kumar...en masum günahlar oldular.
Vegan geçinenler kardeşlerinin etinden besleniyorlar.
Bu çağ uygarlık çağıymış, öyle diyeler.
Masum bebeler eğitimli zevatın menülerinde.
Şimdiye kadar tam 13, 8 milyar defa yeni yıl geçti. İnsanlar geçen sene insan öldürmek için 2 trilyon dolar para harcadı. Yüz binlerce insan vahşice ve acımasızca katledildi. On binlerce çocuk öldüruldü, on binlercesi kayboldu, yüzbinlerce çocuk öksüz ve yetim bırakıldı. Milyonlarca insan açlığa terk edildi, milyonlarcası evsiz bırakıldı, milyonlarcası sakat kaldi, on binlercesi tecavüze uğradı. Milyonlarca kadın şiddet gördü, milyonlarca insan işkence edildi. Milyonlarca insan bu vahşete ön ayak oldu, milyonlarcası bütün bunları alkışladı.
Artık başkasına zarar verecek her türlü menfaat, zevk ve eğilimlerinizden vazgeçin, zulme ve zalime destek olmayın, kin, nefret ve intikam duygulaınızı yok edin, kavga, fitne ve savaşları körüklemeyin, teşvik etmeyin ve bunlara ön ayak olmayın. Başka zalimleri lanetlerken kendi zalimlerinizi alkışlamayın, aptalca savaş istemek yerine erdemli barışları tercih edin. Ölmeye ve öldürmeye değil cana ve canlılığa değer verin. Sevmeyi öğrenin, acıma ve yardımlaşmayı inşa edin. Empati yeteneginizi geliştirin ötekini anlamayı başarın. Önyargılarınızı kırın, insanın ve dünyanın nereye savruldugunu anlamaya çalışın. Birey olarak küresel sorumluluklar yüklenin. İyi bir insan olun, iyilik yapın ve iyiliği bulaştırın.
İlim sahibi ol ama unutma! Şahsiyet yoksa ilim fayda etmez. Bilgi sahibi ol ama unutma! Bilinç/şuur yoksa bilgi fayda etmez. Tebliğden vazgeçme, ama unutma! Temsil yoksa tebliğ fayda etmez. Dava sahibi ol, ama unutma! Yaşantı yoksa dava da fayda etmez.
*
Her alanda örnek ol! Bil ki, ahlakımızla, yaşantımızla ve örnekliğimizle kalplerine tesir edemediğimiz bir halkın, fikirlerimizle zihinlerine, partilerimizle yönetimlerine, sözlerimizle davranışlarına, hâlimizle hayatlarına tesir edemeyiz...
*
Hayatını namazınla düzene koy. Namazında bir düzen ve disiplin yoksa İslami çalışmalarında da düzen ve disiplin olmaz. Namazında huşu yoksa sürekli bir İslami faaliyet içinde bile olsan aradığın o iç huzuru yakalayamazsın. Unutma! Namazın hayatına etki etmiyorsa, hiç bir İslami faaliyet sana etki etmez.
*
Davada da, hayatta da başarılı olmak istiyorsan önce ana-babanın duasını al. Dışarıda başkalarına gösterdiğin nezaketi evde eşinden esirgeme. Dünyayı kurtarmaya koşarken kendi çocuklarını unutma. İslam'ı başkasına anlatırken kendin yaşamayı ihmal etme.
*
Her işinde ihlaslı ol! Unutma! Yaptığın iş ne kadar büyük ve yorucu olursa olsun ihlas yoksa boşa yorulursun. İstikrarlı ol! İlimde, ibadette ve davada anlık heyecanların değil belki de yıllar sürecek gayretlerin peşinde ol. İstikamet üzere ol! Çizgiyi ve ölçüyü hep koru. Çizgi, İslam’dır. Ölçü, Kur’an ve Sünnettir. Örnek, Hz. Muhammed (s.a.s)’dir. Şahıslara bağlılık da şahısların İslam’a bağlılığı kadardır.
*
Her daim hareket içerisinde kal. Küçük veya büyük muhakkak bir görev al ki, şeytan ve nefis seni istila etmesin. Kimin ne dediğine takılma. Yanlışlara kızıp kenara çekilme. Eleştiri ve gıybet hastalığına düşme. Unutma! Hesap, başkalarının ne yaptığı üzerinden değil, senin ne yaptığınla ilgili olacaktır. Üzülme! Sen Hakkı ortaya koy, batıl kendiliğinden zail olacaktır. Çünkü hak gelince batıl zail olur.
*
Herkese şirin görüneyim diye renkten renge girme. Sonunda renksiz kalırsın. Herkesi memnun etmek için değerlerinden taviz verme. Sonunda değersiz kalırsın. Rengini ve değerini koru. Unutma! Rengin de değerin de İslam’dandır. Yalnızca hakkın rızasını gözet ve korkma! Kim hakkın rızasını gözetirse, Hak da onu gözetir.
*
Tartışmayı ve iddiayı bırak. Sen ikna ve nasihat etmeye bak. İyi tartışabilirsin ve hatta karşı tarafı da yenebilirsin ama Allah, kalpleri kazanıp kazanamadığımıza bakacak. Süslü kelimeler bulup, güzel cümleler de söyleyebilirsin ama Allah, söylediğimizi yaşayıp yaşamadığımıza bakacak.
*
Mü’minlere merhametli ol. Elbette zalime de öfke duy. Ama unutma! Zalime öfke duymanı emreden Allah, bu öfkenin seni adaletten saptırmamasını da emrediyor. Çünkü adaletten saparsan istikametten de saparsın. İstikametten saparsan, ölçüyü kaybedersin. Öçlüyü kaybedersen, adalet peşinde koşarken sen de zalimlerden olursun.
*
Ne aldatan ol, ne de aldanan. Hakkın hatırını gözetmeyenlerin kula edebine aldanma! İbadette ciddiyetsiz olanların sözlerinde mahir olmasına aldanma! Harama karşı gevşek olanların helalden bahsetmesine aldanma! Kardeşine kaba olanların başkasına nezaketine aldanma!
*
Evet, İslam hem cihattır hem de siyasettir. Ama unutma! İslam, aynı zamanda akrabayla ilişkiyi devam ettirmektir. İslam, ana-babaya hürmettir. İslam, komşuyla iyi geçinmektir. İslam, işçisine güzel davranmaktır. İslam, arkadaşına nasihattir. İslam, sözünde durmaktır, vaadini yerine getirmektir, borcunu ödemektir. İslam, iffettir, hayâdır. İslam, güzel ahlaktır. İslam, misafire ikramdır. Yetime, yoksula, kimsesize sahip çıkmaktır. İslam, yakınlarından başlamaktır.
BİZ DESTAN YAZIYORUZ. OKUR MUSUN KARDEŞİM?
Kafdağının az ötesinden bir masal anlatacağım size. Anlatacağım masal büyüklere yönelik olacak. Ama çocuksu bir hitapla başlayacağım sözüme.
Evvel zaman içinde,
kalbur saman içinde.
Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken...
Eskiden çok eskiden...
Kafdağında meçhuller diyarında yaşayan bir karı-koca varmış.
Devler ülkesiymiş masalın yaşandığı yer.
Bir cüce devmiş koca. Karısı da müşkülpesent bir hatun.
Her ikisinin de yaşları aynıymış; 4000 yaşlarında imişler.
Kocanın adı Devlet imiş. Karının adı da Millet.
Her ikisinin milyonlarca çocukları varmış. İkisi de aynı sülaleden imişler; Ümmet sülalesinden.
Cüce Dev'in bir babası varmış ki namı dillere destan. Osman Efendi derlermiş adına. Onun babasının adı Selçuk.
Cüce dev bir miras yedi imiş. Babasının şanında yaşamaz imiş.
Hadi gelin masalın kahramanlarımızın başlangıç hikayesine bir dönelim.
Dede Selçuk döneminde Diyar-ı Küfr ellerinden hasımları varmış, Bizans, Moğol gibi. Bir Haçlı saldırı dönemi yaşanmış ki bir elin parmaklarından fazla sayıda. Hatta dönemin papası (1325) yıllarında hırsından kudurur olmuş; "Bu kafir Türkleri kendimize benzetmez isek bunlar bizim soyumuzu kurutacaklar diye. Kitabımız İncil'i kime götürdüysek hepsi doğru yolu buldular. Bunları zorbalıkla ikna etmemiz mümkün değil" demiş. Ki Afrikalılar'a da götürmüşler dinlerini, onları İncil sahipleri yapmışlar kendileri de topraklarını almış Afrikalıların. Alış verişte mahir imişler.
1645 e gelindiğinde...Yani Selçuk Dede vefat edip te Oğul Osman'ın devrinde...Osman'ın topraklarında Misyoner okulları açıvermişler çok sayıda. Osman zenginlikte, şaşaada Kaf Dağının sultanı imiş. Kuzeni Endülüs Hanım'ın İç Hastalığı geçirerek vefatından sonra sıranın Amcaoğlu Kafkasya'ya geleceğini de kestirememiş. Karnında bir ağrı peydah olmuş, tam da Ortadoğu Bölgesinde.
Adaletle hükmeden...
Güvenilir olan...
İlimle, irfanla, kültürle, sanatla beslenen Osmanlı bir zaafiyet hastalığına yakalanıvermiş.
Hasta Adam oluvermiş yani...
Kendisi vefat ederken tam 64 adet Devlet isminde oğulcukları bırakmış arkasında.
Kendisi hasta yatağında ölümle pençeleşirken...
Plevneden, Çanakkale'ye, Yemen'den, Sarıkamış'a, Kut'ül Amare'ye kadar pansuman tedavileri görmüş.
Ama gelin görünkü hastalığına çare olsun diye değişik diyarlara gönderilen öz çocukları değişik zehirlerle dönerler babalarının yanlarına. İttihat Terakki derler bu tedavi biçimine.
Kısa süre içinde canını teslim eder Osman Baba'da, gömülür tarih mezarlığına.
Delalet içinde olanlar, gaflet içinde olanlar ve ihanet içinde olanlar diye üçe ayrılan mirasçıları didiklemeye başlarlar merhumun mirasını.
Bir Sarı Oğlan üstlenir Babanın mirasını.
Cüce Dev ile Milletin karıkocalığa başladığı günler artık tarihin sahnesinde yerini alır.
Cüce Dev kocalığa hazır değildir aslında.
Gerdek gecesinde bile pataklar karısını. Şiddeti pek sevmektedir. Takrir-i sükun, İstiklal mahkemeleri balayı günleridir karı-kocanın.
Mehir olarak cüce dev karısına içki, kumar, zina, faiz ve müşriklik adı altında beşibirlik takar. Yüz görümlüğü laikliktir.
Millet kocasından illallah eder.
Kocasından gizli gizli biriktirdikleriyle çocuklarını okutur besler.
Kadında cahildir en az aslında kocası gibi. Ama iyiniyetlidir bir şekilde.
Kocası akşam meyhaneden gelirken karısına çocuklarını büyütsün diye çocuk edebiyatı, çizgifilmler, oyuncaklar filan getirir. Meyhane kültürü evlerine taşınır yıllarca.
Millet Kadın bunalmıştır Kocası Devletin sorumsuzluğundan, aymazlığından. Yediği dayaklara mı yansın kocasının çocuklarına karşı olan hoyratlığına mı?
Oturdukları evin yıkık döküklüğü de cabası.
Oturma odalarında televizyon vardır, kilise'ye ayarlı. Milli Eğitim marka koltukları tam bir Avrupa Kazığı.
Mutfaklarında fast food. Besmele bile terkedeli çok olmuştur rızıklarını.
Yatak odaları gayrı meşru ilişkilere göre dizayn edilmiştir. Ensest, çocuğa taciz, lgbt gibi posterler odanın duvarlarında.
Tuvaletleri bile alafranga. Banyoda gusülden bihaber aile efradı.
Balkona çıkmaya takatleri yok, çünkü ne manzaraları kalmıştır ne de kafalarını kaldırdıklarında görecekleri gökyüzü. Betona bezenmiştir herşey.
Devlet Baba...
Millet Kadın...
Adeta çarpık bir ilişkinin kurbanlarıdır. Zoraki bir evliliktir onlarınkisi.
Ara ara aracılar girerler devreye evlilikleri uzasın diye.
61' de...1980' de... 15 Temmuz'da Devletin uzaktan akrabaları Nato bile girer devreye.
Ancak Millet ikrah getirmenin etkisiyle...
Hele bir de ilişkilerine dışardan birilerinin müdahalelerini görmeye başlayınca...
Kocasına sahip çıkar. Unutur yediği onca dayağı.
"Erimdir, namusumdur, çocuklarımın babasıdır" diye sahip çıkar kocasına. Ona Dede Selçuk'u hatırlatır. Baba Osman'ı. Sen bu değilsin, bu olamazsın diye.
Torun Tayyip Anası Milletle bir olur Babanın yola gelmesi için çırpınır dururlar.
Millet Kadın Çocuklarıyla sahip çıkmaya ahdederler babaları Devlet'e.
Cüce Dev boyunun kısalığının verdiği ezikliğin kendisini altetmesine müsaade etmeyecektir. O da kulak verir karısına.
Yuvasını kurtarmak istemektedir. Artık eskisi gibi olmayacaktır hiçbirşey.
Helalleşirler karı koca. Sarılırlar bütün çocuklarıyla.
Dört gözle cenaze namazını kılmaya kendini hazırlamış olan emekli vaazın beklentilerini boşa çıkarır Devlet Baba. Artık evlerinin içine kimsenin karışmasına da müsaade etmeyeceklerdir.
Dün akşam karı koca misafirliği de gittiler. Afrinde yatıya gittiler.
Bu masal böyle bitmeyecek ancak.
Destana dönüşecek destana!
Fehmi Demirbağ