MÜSLÜMAN KİME DENİR???
Müslüman kime denir?
Müslümanın ve müslümanlığın şiarı nedir?
Müslüman...
Müslüman...
Ve daha nice sorular sorular sorular. Emin olun hepsine verilecek bir cevab vardır.
Zira hiçbir soru özellikle bu konularda ki sorular hiçbir şekilde cevapsız kalmaz, kalmamalı. Bizler her ne olursa olsun. DOĞRU İSLAMİYETİ en içten ve samimi olarak yaşamalı ve yaşatmalıyız.
"Nedir bu doğru islamiyet?" diye soracak olursanız, onuda şöyle tanımlayalım.
Doğru İslâmiyeti, Peygamberimizin (asm) hayatındaki uygulamalarını yani Sünnet-i Seniyyesini esas alan; İslâmın, Asr-ı Saadette yaşanan şekline zıt olmayacak ve çelişmeyecek bir tarzda; ehl-i sünnet ve’l-cemaatin çizgisine aykırı olmayacak bir şekilde; asrın anlayışına münasip ve o asırdaki insanların maddî-manevî ihtiyaçları ve hastalıkları dikkate alınarak; imanî, itikadî, içtimaî ve siyasî meselelerin Kur’ân’a ve sünnete göre, doğru bir tarzda yorumlanması olarak tanımlayabiliriz.
İşte DOĞRU İSLAMİYETE, hayatı ve yaşantısı ile tüm dünyaya ders niteliğinde hadiseye en güzel örneklerden bir tanesi 1984 yılı olimpiyat yarışlarında yaşanıyor. Yaşanılan bu hadise bir çok insanın İSLAMİYET ve MÜSLÜMANLIĞA olan alakayı arttırmış ve bir çok insan islamiyet ile müşerref olmuş.
Gelin öyle ise bu kadar güzel vede özel olan bu hadiseyi birkez daha birlikte okuyalım.
1984 olimpiyatları ve Judo final müsabakası.
Minderde Mısırlı Judocu Muhammed Ali Rasvan ve rakibi Japon Yaşuhiro Yamashita.
Müsâbakalar sırasında Yamashita'nın sağ kasları yırtılmıştır ve finâl karşılaşmasına sakat olarak çıkar.
Olayı hatırlamayanlar, bilmeyenler, bulup videosunu izlerlerse görürler.
Yamashita sol ayağıyla yürüyor, sağ ayağını resmen sürüklüyor peşinden...
Maç sırasında Muhammed Ali'nin antrenörü kenardan sürekli halde bağırır. " Sağ bacağına oyna!"
Sağ bacağına vur !"
Hakikaten maçı izleyen herkes de görüyor ki, Muhammed’in rakibinin
sağ ayağına bir defa vurması yetecekti. Fakat yapmadı.
Yenildi ve gümüş madalya ile yetinmek zorunda kaldı.
Maçtan sonra etrafını saran bütün gazetecilerin sorusu aynıydı.
-"Niçin?.. , Niçin yapmadın?..."
Cevaben:
“Benim Din'im insana, yaralıya, hele de yaralı yerinden vurmayı yasaklıyor. Eğer o durumdayken bir de ben oradan yüklenip oraya vursaydım, sakat da kalabilirdi. Madalya için bunu o’na yapamazdım” der.
Muhammed’in bu tavrı ayakta alkışlandı ve Uluslararası Fairplay Komitesi "1984 Fairplay Ödülüne" lâyık görüldü. Daha sonra gittiği Japonya’da da onu bir kral gibi karşıladılar.
Şimdi DİKKAT !
.
O sene binlerce kişinin o'nun bu tavrından etkilenip, İslam'ı inceleyip Müslüman olduğu kayıtlara geçti!..
Muhammed, kimseye "Müslüman olun" dememiş, Müslüman olmaları için de bir çaba sarfetmemiş; sadece MÜSLÜMAN gibi davranmış ve bu da yetmişti.
"Müslüman kime denir?" sorusuna Hz.Peygamber'in (S.A.S.) cevabı gayet kısa ve özdür:
-Güzel âhlâk sahibi olana denir.
Hemen ardından gelen "peki güzel âhlâklı olmak ne demektir?" sorusuna ise cevabı:
"İşlediği her amelinden, kimseye bir zararı olmayan, olsa olsa yarar sağlayan insandır."
Yani diyebiliriz ki; Müslüman "Hayırlı" kimsedir.
“İslam'ı öyle sağ canlı ve diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin."
Selâm ve dua ile
Bülent ERTEKİN