Kraldan çok kralcı, kral öldü yaşasın yeni kral, kral çıplak
Yukarıda ki üç cümle kadim insanlık tarihi boyunca yöneten ile yönetilenin arasındaki ilişkiyi ifade etmesi bakımından anlamlıdır.
Başlıkta yer alanlar deyimdir. Yani kalıplaşmış sözlerdir. Mecaz anlamında kullanılırlar. Hepsinin de bir hikâyesi vardır. Ama halk arasında en çok bilineni şüphesiz “kral çıplak” hikâyesidir.
Günümüzde de geçmişte de bazı toplumsal kırılma noktaları hariç yöneten yönetilen ilişkisi ilk iki deyimle özetlenebilir. Toplumsal kırılma dediğiniz şey ise “kraldan çok kralcı” ve “kral öldü yaşasın yeni kral” deyimlerinin arasına girecek “kral çıplak” deyimidir. İşte dünya tarihin seyrini değiştirenler hep “kral çıplak” diyenler olmuştur. Fakat bu sözü söyleyebilmek için çıkarsız, menfaatsiz, önkoşulsuz ve rezervsiz bir çocuk safiliği taşımak gerekir.
Literatürde yönetme sanatı olarak ifade edilen siyaset kavramının kökeni at bakıcısı olan seyisten türediğini kadim Divanü Lugati't-Türk sözlüğü ifade etmektedir. Seyis: yılkıdan gelen doludizgin tayı uysallaştıran, ehlileştiren ve onu yük taşıyacak kıvama getirendir. Yani at terbiyecisidir. Bugün ki siyaset ve siyasetçi kavramları Aristo’nun tanımladığı Yunan şehir devletlerini yönetenleri tanımlamaktan ziyade Kaşgarlı Mahmud’un tarifine daha çok uymaktadır. Siyasetçinin iyisi seyisin iyisi gibi olanıdır. Yani en çılgın tayı bile ehlîleştirip, uysallaştıran ve zayıf bir yulara köle eden seyis gibi…
ABD’li ekonomi danışmanlık firması ile anlaşıldı. Buna devlet aklı diyen “kraldan çok kralcılar” en küçük itirazı bulunanı hemen “hain” ilan ettiler. Sonra ne mi oldu malum. Danışmanlık şirketi kovuldu “kraldan çok kralcı” olanlar değişmedi hemen ikinci argümanı kullanmaya başladılar “yaşasın yeni kral”. Gündemdeki heyecan hız kesmiyor akabinde papaz serbest bırakıldı. “Yahu madem bırakacaktınız niye bunca gerilimi yaşadık” vs. bu vesairenin altına çok fazla şey yazılabilir ama gerek yok, zaten hepsi yazıldı. Bu arada hemen devreye giren “kraldan çok kralcılar” “dur hele hain, kripto devlet aklının ne olduğunu sen ne bilirsin” “hikmet-i hükümet senin işin mi” hışmı ile “kral çıplak” demeye çalışan masumiyete “bunca yapılan güzel şeylere bak ve sus” denildi ve sesleri kesildi.
Kral keşke sâfi çocuğun timsali olan sesi duya bilse, keşke etrafındaki dalkavukların seslerinin bastırmaya çalıştığı isimsiz, cisimsiz, unvansız “kamuoyu” çocuğunun sesi duyulabilse… “kraldan çok kralcılar” için zaten hiç bir şey önemli değil, onlar nasıl olsa “yaşasın yeni kral” demeye dünden hazırlar…
Kral çıplak masalı…
Masalın orijinali nasıl, ilk nasıl söylenmiş bilinmez zaten masal değil mi günlerden bir gün Kaf Dağı’nın arkasında bir ülkenin çok güçlü bir kralı varmış, bir gün kendisine bir benzeri olmayacak, bambaşka bir kıyafet diktirmek istemiş, çevredeki tüm terzilere haber salınmış, mükâfat büyükmüş ama ceza da büyükmüş. Eğer bir benzeri olursa terzilerin kellesi gidecekmiş. Nihayet dalkavuklukta haddi aşan bir terzi bin bir cerbeze ile kralı çıplakken kıyafetli olduğuna ikna etmiş ve üzerinde hiçbir kıyafet olmadan halkın karşısına çıkarmış. Halk hayrette kalmış lakin korkudan ses de çıkaramamış sonra afacan bir çocuk kralı görünce ulu orta bağırmış “kral çıplak” kral şok yaşarken etrafındakiler kahkaha atmaya başlamış.