Bilal Dursun Yılmaz
Köşe Yazarı
Bilal Dursun Yılmaz
 

Nereden bakmalıyız/10

Emperyalizmin gönüllü askerleriyiz Emperyalizmi egemen güçlerin güçsüzleri ya da daha az güçlüleri kendi menfaatleri için askeri, siyasi, ekonomik kültürel her türlü sömürmesi olarak açıklamak mümkündür.  Bugün kültür emperyalizminin doruklarını yaşıyoruz. Bazı uyanışlarla kısmen bir inişten söz etmek de mümkün. Takriben bir ay önce okul alışverişleri bitti eksik kalanlar tedarik ediliyor. Hepimiz çocuklarımızı mutlu etmek için onların gönlünde taht kuran Barbie, Mickey Mouse, Spiderman, Frozen, Elsa gibi markaların lisanslı ürünlerini tokadan çoraba, çantadan kaleme hepsini aldık. Artık BİM, A101 gibi yaygın perakende mağazalarında bile uygun fiyatlara bu lisanlı ürünlere ulaşmak herkes için mümkün. Bizlerde evlatlarımızı mutlu etmek ve onları arkadaşlarının içinde mahcup olmaktan kurtarmak adına büyük bir zevk ve heyecanla hepsi orijinal Disneyland lisanslı ürünlerimizle mutlu şekilde okula adım attık. Biz artık kapitalist emperyalist güçlere hizmet etmekten mutlu, onore olmuş vaziyette yüzümüzün akıyla çocuklarımıza “kızım şunu başarırsan Elsa lisanslı bu ürünü de hediye olarak alacağım” diyerek İstiklal Marşımızın on kıtasını, Andımızı, İslam’ın şartlarını imanın şartlarını ve güzel ahlakı öğretebiliriz.  Şehir hayatının yoğun ve stresli hayatında biraz kafa dinlemek, biraz rahatlamak uğruna çocuklarımızı televizyonun öldürücü hazzına teslim ettik.  Çocuklarımız Disneyland’ın büyülü dünyasının tüm karanlıklarını evimizdeki beyaz camdan mutlu şekilde izlerken, bizler şahsımıza bulduğumuz azıcık zamanın keyfini çıkarmaya çalıştık. Böylece bir insan için en önemli dönem olan çocukluk döneminin bilinçaltı Barbie’nin salonu, mutfağı, banyosu, gardırobu ile şekillendi. Biz ise arkadaş ziyaretlerinde “ teyzesi kızım beş yaşında andımızı ezberledi”,  “amcası oğlum dört yaşında namaz surelerini ezbere biliyor, 32 farzı da ezberlerse ona Spiderman tişört alacağım” diyerek kendimizi avutalım. Evet, masum bir şekilde ilahi bir vecd içinde Disneyland’ın zahiren parıltılı batınen karanlık dünyasına bile isteye gönderdiğimiz evlatlarımız bizlerin yaşına geldiğinde bugün konuştuğumuz “değerlerimizin içi boşaltıldı, zahiren Müslüman, fakat her hali deist, ateist” muhabbetini de aşmış çok uçuk şeyler konuşacağımızı düşünüyorum ama net olarak kestiremiyorum. Çünkü biz ödül ve ceza yöntemini uygularken çoğu kez bilinçsiz şekilde çocuklarımızı kapitalist, emperyalist dünyanın fantezi diyarı Disneyland’ın kollarına attık. Çocuklarımız bir şeyleri başarırsa lisanlı Disneyland ürünlerini ödül olarak sunduk. Aslında çocuklarımızın elde etmek istediği şey bizim onlara vermek istediklerimiz değil, onların kendi dünyalarında en yüksek yere konumlandırdıkları Disneyland’ın hayal dünyasıydı. Çocuklarımız sureleri ezberlerse Barbie’nin gardırobunu vaat ettik. Onlar için büyük olan Kur’an değil Barbieydi, ona ulaşmak için Kur’an’da ezberlenirdi, şarkı da, dans da…  Yıllarca Kara Murat serisiyle dalga geçtik fakat hiçbir zaman var olmayan Spiderman gibi yalancı kahramanlara çocuklarımızı hayran ettik. Bugün “ya biz çocuklarımıza her şey verdik ama neden böyle oldu” diyen bir kesimle “bugünün çocukları bir başka canım, telefonu, bilgisayarı benden iyi kullanıyor” diyen iki kesim türettik… Tarihimizin gerçek kahramanlarını çocuklarımız tanımıyor ama Elsa’lı suluk almadığımızda çocuğumuz marketin içinde kendini yerden yere atıyor. Biz almak istemesek de mecbur kalıp alıyoruz. “Nasıl oldu da çocuklarımız ve biz emperyalizminin köleleri olduk” diyemeyiz. İsteye isteye, bu hazzı kendimize ve çocuklarımıza biz yaşattık ve yaşatıyoruz. Ülkemizde yaşanan son ekonomik krizde net bir şekilde gördük ki tam bağımlı bir ülkeyiz. Coca Cola’ya yerli üretim bandrolü yapıştırırken vicdanlarımız ne hissetti?  Evet, kültürün üreticisi ve taşıyıcısı olan başta televizyon olmak üzere ve bilumum kitle iletişim araçları global dediğimiz dünyada hepimizi emperyalizme gönüllü köleler etti. Bugün milli kültürü koruma konusunda kısmen bazı uyanışlar olsa da ne kadar başarılı olunur bilmiyorum. TRT çocuk kanalı son dönemlerde kendi kültürümüzle ilgili Pepee, Niloya, İstanbul Muhafızları, Emiray, Rafadan Tayfa, Barbaros, Keloğlan gibi bazı yapımları çocukların dünyasına sokmakta, çocuklarımız da bunları kabullenmekte ve benimsemekteler yeter ki biz biraz duyarlı olalım. Küresel ölçekteki kültür emperyalistlerinin hegemonyasını yok edemesek de kendi çocuklarımızı kurtarabiliriz.  Oğlum Spidermanli sırt çantası yerine on sekiz yaşında bin yıllık Bizans İmparatorluğunu yıkan gerçek kahraman Fatih Sultan’ın resmini çantasında görerek tarihiyle bağını kursa bir kısmımız memnun kalmasak da çoğumuz bundan mutlu oluruz… 
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2018 - Cumartesi

Nereden bakmalıyız/10

Emperyalizmin gönüllü askerleriyiz
Emperyalizmi egemen güçlerin güçsüzleri ya da daha az güçlüleri kendi menfaatleri için askeri, siyasi, ekonomik kültürel her türlü sömürmesi olarak açıklamak mümkündür. 

Bugün kültür emperyalizminin doruklarını yaşıyoruz. Bazı uyanışlarla kısmen bir inişten söz etmek de mümkün. Takriben bir ay önce okul alışverişleri bitti eksik kalanlar tedarik ediliyor. Hepimiz çocuklarımızı mutlu etmek için onların gönlünde taht kuran Barbie, Mickey Mouse, Spiderman, Frozen, Elsa gibi markaların lisanslı ürünlerini tokadan çoraba, çantadan kaleme hepsini aldık. Artık BİM, A101 gibi yaygın perakende mağazalarında bile uygun fiyatlara bu lisanlı ürünlere ulaşmak herkes için mümkün. Bizlerde evlatlarımızı mutlu etmek ve onları arkadaşlarının içinde mahcup olmaktan kurtarmak adına büyük bir zevk ve heyecanla hepsi orijinal Disneyland lisanslı ürünlerimizle mutlu şekilde okula adım attık. Biz artık kapitalist emperyalist güçlere hizmet etmekten mutlu, onore olmuş vaziyette yüzümüzün akıyla çocuklarımıza “kızım şunu başarırsan Elsa lisanslı bu ürünü de hediye olarak alacağım” diyerek İstiklal Marşımızın on kıtasını, Andımızı, İslam’ın şartlarını imanın şartlarını ve güzel ahlakı öğretebiliriz. 

Şehir hayatının yoğun ve stresli hayatında biraz kafa dinlemek, biraz rahatlamak uğruna çocuklarımızı televizyonun öldürücü hazzına teslim ettik.  Çocuklarımız Disneyland’ın büyülü dünyasının tüm karanlıklarını evimizdeki beyaz camdan mutlu şekilde izlerken, bizler şahsımıza bulduğumuz azıcık zamanın keyfini çıkarmaya çalıştık. Böylece bir insan için en önemli dönem olan çocukluk döneminin bilinçaltı Barbie’nin salonu, mutfağı, banyosu, gardırobu ile şekillendi. Biz ise arkadaş ziyaretlerinde “ teyzesi kızım beş yaşında andımızı ezberledi”,  “amcası oğlum dört yaşında namaz surelerini ezbere biliyor, 32 farzı da ezberlerse ona Spiderman tişört alacağım” diyerek kendimizi avutalım. Evet, masum bir şekilde ilahi bir vecd içinde Disneyland’ın zahiren parıltılı batınen karanlık dünyasına bile isteye gönderdiğimiz evlatlarımız bizlerin yaşına geldiğinde bugün konuştuğumuz “değerlerimizin içi boşaltıldı, zahiren Müslüman, fakat her hali deist, ateist” muhabbetini de aşmış çok uçuk şeyler konuşacağımızı düşünüyorum ama net olarak kestiremiyorum. Çünkü biz ödül ve ceza yöntemini uygularken çoğu kez bilinçsiz şekilde çocuklarımızı kapitalist, emperyalist dünyanın fantezi diyarı Disneyland’ın kollarına attık. Çocuklarımız bir şeyleri başarırsa lisanlı Disneyland ürünlerini ödül olarak sunduk. Aslında çocuklarımızın elde etmek istediği şey bizim onlara vermek istediklerimiz değil, onların kendi dünyalarında en yüksek yere konumlandırdıkları Disneyland’ın hayal dünyasıydı. Çocuklarımız sureleri ezberlerse Barbie’nin gardırobunu vaat ettik. Onlar için büyük olan Kur’an değil Barbieydi, ona ulaşmak için Kur’an’da ezberlenirdi, şarkı da, dans da… 

Yıllarca Kara Murat serisiyle dalga geçtik fakat hiçbir zaman var olmayan Spiderman gibi yalancı kahramanlara çocuklarımızı hayran ettik. Bugün “ya biz çocuklarımıza her şey verdik ama neden böyle oldu” diyen bir kesimle “bugünün çocukları bir başka canım, telefonu, bilgisayarı benden iyi kullanıyor” diyen iki kesim türettik…

Tarihimizin gerçek kahramanlarını çocuklarımız tanımıyor ama Elsa’lı suluk almadığımızda çocuğumuz marketin içinde kendini yerden yere atıyor. Biz almak istemesek de mecbur kalıp alıyoruz. “Nasıl oldu da çocuklarımız ve biz emperyalizminin köleleri olduk” diyemeyiz. İsteye isteye, bu hazzı kendimize ve çocuklarımıza biz yaşattık ve yaşatıyoruz. Ülkemizde yaşanan son ekonomik krizde net bir şekilde gördük ki tam bağımlı bir ülkeyiz. Coca Cola’ya yerli üretim bandrolü yapıştırırken vicdanlarımız ne hissetti? 

Evet, kültürün üreticisi ve taşıyıcısı olan başta televizyon olmak üzere ve bilumum kitle iletişim araçları global dediğimiz dünyada hepimizi emperyalizme gönüllü köleler etti. Bugün milli kültürü koruma konusunda kısmen bazı uyanışlar olsa da ne kadar başarılı olunur bilmiyorum. TRT çocuk kanalı son dönemlerde kendi kültürümüzle ilgili Pepee, Niloya, İstanbul Muhafızları, Emiray, Rafadan Tayfa, Barbaros, Keloğlan gibi bazı yapımları çocukların dünyasına sokmakta, çocuklarımız da bunları kabullenmekte ve benimsemekteler yeter ki biz biraz duyarlı olalım. Küresel ölçekteki kültür emperyalistlerinin hegemonyasını yok edemesek de kendi çocuklarımızı kurtarabiliriz.  Oğlum Spidermanli sırt çantası yerine on sekiz yaşında bin yıllık Bizans İmparatorluğunu yıkan gerçek kahraman Fatih Sultan’ın resmini çantasında görerek tarihiyle bağını kursa bir kısmımız memnun kalmasak da çoğumuz bundan mutlu oluruz… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.