ORMANDA SALGIN HASTALIK VAR -5-
Coğrafya bilgim konusunda tereddütlerim var. Özellikle konu Arvalap Adası olunca bazı yerlerin isimlerini, bölgelerini karıştırabiliyorum.
Arvalap Adası 3 ana bölgeden ibarettir. Birinci bölge, sanırım ismi Mavera…Yanlış da hatırlıyor olabilirim. Bu bölgede iyi insanlar yaşar. Orada iyilik adına her şeyi bulabilirsiniz. Yine insanların yaşadığı bir bölge daha var. Oranında ismi Hell. Ama orada kötü insanlar yaşar. Orada da yalnızca kötü insanlar yaşamaktadır. Her türden kötülüğün kol gezdiği bir bölgedir.
Arvalap Adası’na insanlar sonradan yerleştiler. Adanın kısa hikayesini yukarılarda anlattım. Hoş herkesin kendine göre bir Arvalap Adası zaten var. Ütopya Adası diye de bilinir bu bölge. Hayalinizin ulaşabileceği en uç noktada yer alır orası. “Arvalap Adası” neresidir diye soranlara derim ki, bazen olaylara tersten bakmak gerekir diye söylerim. Ya bildikleriniz gerçek değilse, ya yanlış/yalnış biliyorsanız?
Adanın 3. bölgesi ise diğer canlılara ait. “Bilinmezlik Ormanı” diye de bilinen bir yer. Bitkiler, hayvanlar…Hatta virüsler, mikroplar, bakteriler…Orada yaşayan varlıklarla ilgili elimizde yeterli bilgi yok.
Biz kitabımızın bu kısımlarında Orman Konseyi’nin yönetimindeki ormandaki yaşam hakkında kısa bilgiler vermeye çalışıyoruz. Son anlattığım hikayede ormandaki sağlık politikalarını ve oluşturulan sağlık kurulunun çalışmalarını ifadelendirmiştim.
Tam Sağlık Kurulu orman sağlık politikaları hakkında kanun taslak çalışmasını bitirmişti ki bir anda orman hayvanlarının çoğunun aktırıp tıksırdıkları görüldü. Geveze leylek uzak diyarlardan bir mikrop getirdi diye de bir fısıltı bilgi hayvanların arasında konuşulur oldu. Bu durum konsey tarafından salgın hastalık” diye tanımlandı. Hayvan basını konu üzerinden farklı değerlendirmeleri olan herkese söz hakkı tanıdı. Kısa sürede salgın hastalık bir yandan diğer yandan da bilgi kirliliği ormandaki gündelik hayatı mecalsiz bıraktı. Kuş gribi, tavuk gribi domuz gribi gibi bir sürü garip isimlerle hastalık tanımlanmaya çalışıldı.
Bir kısım hayvanlar ki onlar komplo terorisyenleri diye adlandırılırlar; bu hastalığın insanların yaşadığı Hell bölgesinden geldiğini iddia ettiler. Amaç hayvanların yaşadığı alanlara Hell bölgesi insanlarının göz koymasıymış. Arvalap Adası’nda bu kadar hayvana ne gerek varmış. Arvalap Adası’nın nimetleri herkese yetmemekteymiş.
Bozkurt ve taraftarları salgın hastalıktan kurtulmak için genel temizlik kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini orman halkıyla paylaşmaya başlar. Ellerin, dişlerin mutlaka fırçalanması gerektiğini, tuzlu suyla ağızların gargara edilmesi gerektiğini filan…Hatta gerekiyorsa kısa sürede bütün ormanın karantinaya alınması gerektiğini…
Oysa Orman Konseyi üyeleri durumdan adeta memnun gibidirler. Kendi otoriterli adına sanki yeni fırsat daha çıkmış gibidir. Hastalığa şifa olacaklarını, kendilerine güvenilmesi gerektiğini söylerler. Kısa sürede elde edecekleri yeni ilacı piyasaya süreceklerini söyleyerek güven ve umut vaad ederler. Bu süre zarfında elbette zayıf hayvanların ölebileceklerini, bunun ise ormanda yenilenmeye sebep olacağını, durumun ümitsizlik oluşturmaması gerektiğinide eklerler sözlerine.
Sırtlan mahallesinde sevinç gösterilerine sebep olur ormandaki salgın hastalık. Ağızlarındaki şalyalar taşarak sokaklarda mini su baskınlarına sebep verir.
Bozkurt ise ormanın küçük mahallerinde yaptığı mini toplantılarda halkı aydınlatmaya devam eder. İnsanların tarihinden yaptığı örneklemelerle orman halkında bilinçlenme çalışması yapmaktadır.
Ey hayvanlar, iyi dinleyin!
Yıl 1683 yazının sıcak günleri! Viyana şehri Osmanlı insanları tarafından ikinci defa kuşatılır. Osmanlı insanlarının amacı yeryüzüne adalet’i yaymaktır.
Avusturya Macaristan İmparatorluğunun gözcü insanları da gizli gizli Türkleri izlerler. Su kenarında, dişlerini misvak isimli bir şeyle ile fırçalayan askerleri görürler. Kendileri yani hatta bütün Avrupa insanlarında diş fırçalama gibi bir adet yok. Ne olduğunu anlamazlar ama bir de tahminleri vardır bu duruma. Gizli geçitlerden içeri girerek Kaleye dönerler ve gördüklerinin "çok önemli çok acil" olduğunu söyleyerek kale komutanına çıkarlar. Heyecanlı ve telaşeli bir şekilde anlatırlar:
"Ekselansları... Türkler bu defa bizlere çok kızmışlar. Birinci kuşatmada şehrimizi alamadıkları için bu defa çok daha ciddi bir hazırlık yapıyorlar."
"Ne yapıyorlar?"
"Hep beraber dişlerini keskinleştiriyorlar. Bu defa bizi yemeyi kesin kafalarına koymuşlar."
Avrupa tarihi yamyamlık tarihidir. Salgın hastalık tarihidir.
Şaka değil bu anlattığım, sevgili hayvanlar! Bunlar Avusturya tarihlerinde bir çok kaynakta yazmaktadır. Daha yakın zamana kadar Osmanlı insanları, Avrupa'dan gelen elçilere tuvalet ve banyo zorunluluğu şart koşardı.
Şimdi "Ormanın yeni hastalığı Koronavirüs Bozkurtlara neden bulaşmıyor" diyen diğer hayvanları duyunca aklıma bunlar geldi.
FEHMİ DEMİRBAĞ