Dünyanın her yerinde ibadethaneler aynı zamanda güvenlik açısından sığınılacak limanlardır. Doğal afet, savaş ve kargaşa dönemlerinin en tabi toplanma mekânlarıdır.
Bu anlamda camiler geçmişte ibadetin dışında; ilmin, irfanın, eğitimin, istişarenin ve de barınmanın gerçekleştiği külliye görevi görmüşlerdir. Günümüzde bile gurbete çıktığınızda hiçbir imkânınız olmasa bile mescitler soluklanılan ve dinlenilen mabetler olmuşlardır.
Her ne kadar zaman ve şartların değişmesi ile birlikte camiler üstlendikleri birçok misyonu yerine getiremese de bu potansiyellerinin olması insanları rahatlatmaktadır.
Camilerde sınıf, mevki ve makam farkı gözetilmediği için insanların kaynaşıp-bütünleşmesi daha rahat olmaktadır. Zengin-fakir ayrımı olmadığı için eşit şartlarda Allah’a kulluk etmenin engin hazzı ile gönüller ferahlamaktadır. Ayrımcılığın olmadığı ender ortak kullanım alanlarından olan camiler bu yönüyle de İslam’ın farkını ortaya koymaktadır. Bunun yanında sevgi ve paylaşma ile de sosyal barışa hizmet ederek mutluluk kaynağı mekânlardır.
Günümüzde değişen ve dönüşen toplum ile birlikte ahlaki değerlerde yaşanan aşınma dolayısı ile camilerde bile kimse kendini güvende hissetmiyor. Nüfusun çok hızlı artıyor olması, köyden kente göç, savaşlarla birlikte yaşanan toplu yer değiştirmeler sosyal bünyemizin bozulmasına yol açmıştır. Bu durumdan doğal olarak camilerde nasibini almıştır. Bunun en bariz göstergesi ise ayakkabıların artık kilitli dolaplara saklanıyor olmasıdır. Özellikle büyük şehirlerde bu durum kanıksandığı için kimsenin zoruna gitmiyor. Oysaki başka toplumlardan birisi bu durumu ilk gördüğünde İslam’ın sancaktarlığını yapmış Türk toplumunun geldiği noktayı göstermesi açısından büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır. Daha geçen yüzyılda ezan okunduğunda kapısını kilitleme ihtiyacı bile duymadan camiye koşan esnafları düşündüğümüzde içinde bulunduğumuz durum elem vericidir.
Camilerin geçmişteki saygın ve itibarlı günlerine geri dönmeleri için yapısal bazı reformların hayata geçirilmesi elzemdir. Bu çerçevede camilere olan güven duygusunu tekrar kazandırmak adına bazı adımlar atılmalıdır. Buna da tüm kilitli ayakkabılıkların kaldırılarak yerlerine açık, şeffaf raflar yapılması ile başlanmalıdır. Kilitle boğuşmak aynı zamanda özellikle çıkışlarda yoğunluğa sebep olarak izdiham oluşturmaktadır. Camilerin özellikle daha seri ve hızlı boşalması adına bu engelden de kurtulması gerekmektedir.
Üç kuruşluk pabuçları korumak adına mabetlerimizin bu şekilde haksız ithamlara maruz kalmasına kimsenin hakkı yoktur. Bu vebalin altından kimse kalkamaz detay gibi görünen bu gibi ayrıntıların göz ardı edilmemesi hepimizin hayrına olacaktır.
Sonuç olarak, özgürlük pabuçların da hakkıdır, onları kasalara hapsetmeyelim.
Saygılarımla,
Erol Aydın