Allah’ın İnsanlara Hediyesi ve İkramı

Ramazan ayı Müslümanlar için bir imtiyaz ayıdır.
Rabbim ramazanı insanlık için
bir tedavi
bir perhiz ve
100 trilyona yakın hücrelerin,
bir o kadar DNA’ların,
sayısını bildiğimiz rakamlarla ifade edemeyeceğimiz DNA bazların,
onların içinde bulunan ve
Dünya ile Güneş arasında
yüzbinler kere gidip gelecek,
uzunlukta olan genlerin,
bakımına,
revize edilmesine,
tamir edilmesine,
yenilenmesine,
bu hücreler vücudumuzda
genç,
orta ve
yaşlı olarak
üç gruba ayrılıp,
oruç vasıtasıyla,
orta ve
genç hücrelerinin
vücutta hakim duruma getirmesine
vesile ve vasıta yapan,
ömrümüzün uzamasına bir nevi,
fiili ve kali dua olan,
aynı zamanda da,
karşılığında sevabının ve
mükâfatının ne olduğunu,
Rezzak-ı Hakiki’den,
Rahman-ı Rahim’den,
Halık-ı Zülcelal’den
başka,
bilen olmadığı
bir imtiyazlı ve
istisna uygulamadır.
Resulü Ekrem’in,
Habibi Rabbil Alemin,
Sultan-ı Enbiya,
Fahr-ı Kainat,
Hz. Muhammed Aleyhisselat-ı Vesselamın,
bize müjdelemiş olduğu,
sair dinlerin tabilerinin de,
bir çok faideleri elde etmek için,
çeşitli şekillerde,
taklid etmeye çalıştıkları,
Ramazan ayı,
yani oruç ayı geliyor.
Müjdeler olsun Müslümanlara.
Ramazan Risalesinde
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,
dikkatimize sunduğu,
bir hususa riayet etmemiz,
olukça önemlidir.
“Orucun ekmeli ise: Mide gibi
bütün duyguları;
gözü,
kulağı,
kalbi,
hayali,
fikri gibi
cihazat-ı insaniyeye dahi
bir nevi oruç tutturmaktır.
Yani muharremattan (haramlardan),
malayaniyattan (boş şeylerden)
çekmek ve
her birisine mahsus
ubudiyete
sevk etmektir (yönlendirmektir).
Mesela dilini
yalandan,
gıybetten ve
galiz tabirlerden ayırmakla
ona oruç tutturmak.
Ve o lisanı,
tilavet-i Kur'an ve
zikir ve
tesbih ve
salavat ve
istiğfar gibi şeylerle
meşgul etmek…
Mesela, gözünü
nâmahreme bakmaktan ve
kulağını fena şeyleri işitmekten
men'edip,
gözünü ibrete ve
kulağını hak söz ve
Kur'an dinlemeye
sarf etmek gibi
sair cihazata da
bir nevi oruç tutturmaktır.
Zaten mide
en büyük bir fabrika olduğu için
oruç ile
ona tatil-i eşgal ettirilse
başka küçük tezgâhlar
kolayca ona ittiba ettirilebilir...
İşte Ramazân-ı Şerif'teki oruç,
doğrudan doğruya
nefsin fir'avunluk cephesine
darbe vurur,
kırar.
Aczini,
zaafını,
fakrını gösterir.
Abd olduğunu bildirir.
Hadîsin rivayetlerinde vardır ki,
Cenâb-ı Hak nefse demiş ki:
– Ben neyim, sen nesin ?
Nefis demiş:
– Ben benim, sen sensin!
Azap vermiş,
Cehennem'e atmış,
yine sormuş.
Yine demiş:
– Ene ene, ente ente.
Hangi nev'i azabı vermiş,
enaniyetten vazgeçmemiş.
Sonra açlık ile azap vermiş,
yani aç bırakmış.
Yine sormuş:
– Men ene, ve mâ ente ?
Nefis demiş:
Yani: "Sen benim Rabb-i Rahîm'imsin,
ben senin âciz bir abdinim."
Mektubat, 02.05.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Anasayfa
Yazarlar
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yazı Detayı
Bu yazı 1659+ kez okundu.
Ramazan’ı Şerif
Allah’ın İnsanlara Hediyesi ve İkramı

Ramazan ayı Müslümanlar için bir imtiyaz ayıdır.
Rabbim ramazanı insanlık için
bir tedavi
bir perhiz ve
100 trilyona yakın hücrelerin,
bir o kadar DNA’ların,
sayısını bildiğimiz rakamlarla ifade edemeyeceğimiz DNA bazların,
onların içinde bulunan ve
Dünya ile Güneş arasında
yüzbinler kere gidip gelecek,
uzunlukta olan genlerin,
bakımına,
revize edilmesine,
tamir edilmesine,
yenilenmesine,
bu hücreler vücudumuzda
genç,
orta ve
yaşlı olarak
üç gruba ayrılıp,
oruç vasıtasıyla,
orta ve
genç hücrelerinin
vücutta hakim duruma getirmesine
vesile ve vasıta yapan,
ömrümüzün uzamasına bir nevi,
fiili ve kali dua olan,
aynı zamanda da,
karşılığında sevabının ve
mükâfatının ne olduğunu,
Rezzak-ı Hakiki’den,
Rahman-ı Rahim’den,
Halık-ı Zülcelal’den
başka,
bilen olmadığı
bir imtiyazlı ve
istisna uygulamadır.
Resulü Ekrem’in,
Habibi Rabbil Alemin,
Sultan-ı Enbiya,
Fahr-ı Kainat,
Hz. Muhammed Aleyhisselat-ı Vesselamın,
bize müjdelemiş olduğu,
sair dinlerin tabilerinin de,
bir çok faideleri elde etmek için,
çeşitli şekillerde,
taklid etmeye çalıştıkları,
Ramazan ayı,
yani oruç ayı geliyor.
Müjdeler olsun Müslümanlara.
Ramazan Risalesinde
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,
dikkatimize sunduğu,
bir hususa riayet etmemiz,
olukça önemlidir.
“Orucun ekmeli ise: Mide gibi
bütün duyguları;
gözü,
kulağı,
kalbi,
hayali,
fikri gibi
cihazat-ı insaniyeye dahi
bir nevi oruç tutturmaktır.
Yani muharremattan (haramlardan),
malayaniyattan (boş şeylerden)
çekmek ve
her birisine mahsus
ubudiyete
sevk etmektir (yönlendirmektir).
Mesela dilini
yalandan,
gıybetten ve
galiz tabirlerden ayırmakla
ona oruç tutturmak.
Ve o lisanı,
tilavet-i Kur'an ve
zikir ve
tesbih ve
salavat ve
istiğfar gibi şeylerle
meşgul etmek…
Mesela, gözünü
nâmahreme bakmaktan ve
kulağını fena şeyleri işitmekten
men'edip,
gözünü ibrete ve
kulağını hak söz ve
Kur'an dinlemeye
sarf etmek gibi
sair cihazata da
bir nevi oruç tutturmaktır.
Zaten mide
en büyük bir fabrika olduğu için
oruç ile
ona tatil-i eşgal ettirilse
başka küçük tezgâhlar
kolayca ona ittiba ettirilebilir...
İşte Ramazân-ı Şerif'teki oruç,
doğrudan doğruya
nefsin fir'avunluk cephesine
darbe vurur,
kırar.
Aczini,
zaafını,
fakrını gösterir.
Abd olduğunu bildirir.
Hadîsin rivayetlerinde vardır ki,
Cenâb-ı Hak nefse demiş ki:
– Ben neyim, sen nesin ?
Nefis demiş:
– Ben benim, sen sensin!
Azap vermiş,
Cehennem'e atmış,
yine sormuş.
Yine demiş:
– Ene ene, ente ente.
Hangi nev'i azabı vermiş,
enaniyetten vazgeçmemiş.
Sonra açlık ile azap vermiş,
yani aç bırakmış.
Yine sormuş:
– Men ene, ve mâ ente ?
Nefis demiş:
Yani: "Sen benim Rabb-i Rahîm'imsin,
ben senin âciz bir abdinim."
Mektubat, 02.05.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme
Tarihi: 06 Mayıs 2019 - Pazartesi
Ramazan’ı Şerif
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.