REGAİB GECESİ 33 ŞEHİT 2
ŞEHİTLİK BİR HAYAT MERTEBESİDİR
Mektubat, Birinci Mektub’da şehitlerin ölmediğini, kendileri de öldüklerini bilmiyorlar. Hatta onlar bizi ölmüş biliyorlar. Bu hayat mertebesine bir göz atalım:
Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şüheda (şehitler) hayatıdır. Nass-ı Kur'an'la (Kur’an’ın bildirmesi ile) şühedanın (şehitlerin), ehl-i kuburun fevkinde (mezardaki ölülerin üzerinde) bir tabaka-i hayatları (hayat dereceleri) vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarik-i hakta (Allah yolunda) feda ettikleri için Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta (ölülerin ruhlarının kıyamet kopuncaya kadar bulunduğu alemde) onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar (lezzet alıyorlar), ölümdeki firak (ayrılık) acılığını hissetmiyorlar. (5/6)
" Şehit kendini hayy (hayatta) bilir. Feda ettiği hayatı, sekeratı (can vermeyi) tatmadığından gayr-ı münkatı' (kesintiye uğramadan) ve bâki (sonsuz) görüyor. Yalnız daha nezih (arınmış) olarak buluyor." (4/122)
ÖLÜM SANILDIĞI GİBİ KORKUNÇ DEĞİL
Kesin Davet yazı serimizde bu konu anlatıla geldiği gibi ölümün korkulacak bir şey olmadığı kaynakları ile anlatılmaktadır. Kaldı ki şehitlerin hayatı gıpta edilecek bir durumdur. Sözlerde bu konu manzum olarak şöyle ele alınmaktadır:
Mevt, tevehhüm edildiği gibi dehşetli değil
Dalalet vehmidir (İslam ve iman yolundan çıkan asılsız düşüncelere kapılır), mevti dehşetlendirir. Mevt, tebdil-i câmedir (ölüm elbise değiştirmedir) ya tahvil-i mekândır (yer değiştirmedir). Sicinden bostana (zindandan bahçeye) çıkar.
Kim hayatı isterse şehadet (kim yaşamayı isterse şehitlik) istemeli. Şehidin hayatına Kur'an işaret eder. Sekeratı (can çekişmeyi) tatmamış her bir şehit, kendini
Hay (hayatta) biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih (hiçbir kötülük ve çirkinlik olmayan) buluyor. Zanneder ki ölmemiş. Meyyitlere nisbeti (ölüler ile karşılaştırılması), dikkat et şuna benzer:
İki adam, rüyada lezaiz envaına câmi' (lezzetlerin her çeşidi içinde bulunan) güzel bahçede ikisi geziyorlar. Biri rüya olduğunu bilir, lezzet almıyor.
Onu müferrah etmez (sıkıntı ve üzüntüden kurtarmaz), belki teessüf eder (üzüntü çeker). Öbürüsü biliyor ki âlem-i yakazadır (uyanıklık âlemidir); hakiki (gerçek) lezzet alır, ona hakiki olur.
Rüya misalin zılli (dünyadakilerin gölgesi), misal ise berzahın zılli (dünya ise ölülerin ruhlarının kıyamete kadar kaldığı yerin gölgesi) olmuştur. Ondan onların düsturları (genel kuralları) birbirine benziyor." (5/787-788)
05.03.2020
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu