Şiir, sözün özü ve etkili bir ifade biçimidir. Sizin ciltler dolusu kitapla anlatmaya çalıştığınızı şair iki satırlık beyitle dile getirmektedir. Düz yazıyı herkes yazar fakat şiir yazmak Allah vergisi bir yetenek ve kabiliyettir. Zorlama ile bu işin olması mümkün değildir. Bu iş biraz da Yüce Yaratıcı'nın kullarına iletmek istediği bir mesaj olarak da görülebilir. Bu konuyu somut örneklerle izah etmeye çalışmak daha faydalı olacaktır. Mesela, Ahmet Hamdi Tanpınar edebiyata şiirle başlamış ve daha sonra romana geçiş yapmıştır. “Bursa’da Zaman” gibi muhteşem bir şiir yazmış olmasına rağmen kendisini yeterli görmemiştir. Bu durumu açıklarken şunları ifade etmiştir. Aynı zamanda hocası olan Yahya Kemal Beyatlı için, “Şiir yolunun ortasına bir Buda gibi oturarak yolumu kapattı. Ne üstünden, ne yanından dolaşarak kendisini geçemedim.” Bu anekdotta günümüz sözde şairlerine önemli bir mesaj vardır. Vezin, ölçü, kafiye, redif, estetik ve ahenk olmayan serbest stilde şiir yazmak ve bunları da şiir diye kitap olarak kamuoyunun önüne koymak en basit ifadesi ile haddi aşmaktır. Bunların yanında; mübalağa, kinaye, tecahülü arif, teşbih, istiare, mecaz, tariz gibi edebi sanatları da kullanmak gerekir. Peki günümüzde büyük üstatlar geçilemeyecek diye kimse şiir yazmasın mı? Tabi ki yazılsın fakat sıcağı sıcağına piyasaya sürmek yerine en azından bir süre hatta uzunca bir süre demlenmeye bırakılsın. Daha sonra kendisi tekrar okuduğunda olmadığını zaten görecektir. Ayrıca büyük üstatların en önemli şiirleri tekrar tekrar defaten eleştirel olarak derinlemesine irdelenmelidir. Yine örnekle devam edelim. Yahya Kemal bir şiiri bitirince öyle yorgun düşermiş ki “Bir daha şiir yazmak mı tövbe!” dermiş. Fakat üretmeye alışmış bir şair olarak asla bu sözüne sadık kalmamıştır. Edebi sanata örnek olması açısından: Şair, “Yâr yâr diye diye yardan aşağıya düştüm” dizesinde hem göze hem kulağa hem de gönlümüze huzur sunmuştur. Birisi sevgili, diğeri uçurum olan aynı kelimeyi büyük ustalıkla kullanmıştır. Yine bu satırda şapka dediğimiz inceltme işaretinin nelere kadir olduğuna dikkat çekmek isterim. Şiir de noktalama ve imla kuralını es geçen şairlerin öncelikle teknik olarak kendilerini geliştirmeleri elzemdir. “Ben yazdım oldu” derseniz geleceğe iz bırakma şansınız olmadığı gibi ancak okullarda şiire kötü örnek olarak isim yapabilirsiniz. Sonuç olarak; şiirde bir yere gelmek, aşama kaydetmek ve yolunuzdaki Buda’yı aşmak istiyorsanız kendinizi tekrar çek etmeniz gerekir. Yoksa bir gün bir Molla Kasım çıkar bütün şiirlerinizi sele verebilir, benden uyarması. Esenlik dileklerimle, Erol Aydın
Anasayfa
Yazarlar
Erol Aydın
Yazı Detayı
Bu yazı 568+ kez okundu.
Şiir, şair, Buda ve ötesi
Şiir, sözün özü ve etkili bir ifade biçimidir. Sizin ciltler dolusu kitapla anlatmaya çalıştığınızı şair iki satırlık beyitle dile getirmektedir. Düz yazıyı herkes yazar fakat şiir yazmak Allah vergisi bir yetenek ve kabiliyettir. Zorlama ile bu işin olması mümkün değildir. Bu iş biraz da Yüce Yaratıcı'nın kullarına iletmek istediği bir mesaj olarak da görülebilir. Bu konuyu somut örneklerle izah etmeye çalışmak daha faydalı olacaktır. Mesela, Ahmet Hamdi Tanpınar edebiyata şiirle başlamış ve daha sonra romana geçiş yapmıştır. “Bursa’da Zaman” gibi muhteşem bir şiir yazmış olmasına rağmen kendisini yeterli görmemiştir. Bu durumu açıklarken şunları ifade etmiştir. Aynı zamanda hocası olan Yahya Kemal Beyatlı için, “Şiir yolunun ortasına bir Buda gibi oturarak yolumu kapattı. Ne üstünden, ne yanından dolaşarak kendisini geçemedim.” Bu anekdotta günümüz sözde şairlerine önemli bir mesaj vardır. Vezin, ölçü, kafiye, redif, estetik ve ahenk olmayan serbest stilde şiir yazmak ve bunları da şiir diye kitap olarak kamuoyunun önüne koymak en basit ifadesi ile haddi aşmaktır. Bunların yanında; mübalağa, kinaye, tecahülü arif, teşbih, istiare, mecaz, tariz gibi edebi sanatları da kullanmak gerekir. Peki günümüzde büyük üstatlar geçilemeyecek diye kimse şiir yazmasın mı? Tabi ki yazılsın fakat sıcağı sıcağına piyasaya sürmek yerine en azından bir süre hatta uzunca bir süre demlenmeye bırakılsın. Daha sonra kendisi tekrar okuduğunda olmadığını zaten görecektir. Ayrıca büyük üstatların en önemli şiirleri tekrar tekrar defaten eleştirel olarak derinlemesine irdelenmelidir. Yine örnekle devam edelim. Yahya Kemal bir şiiri bitirince öyle yorgun düşermiş ki “Bir daha şiir yazmak mı tövbe!” dermiş. Fakat üretmeye alışmış bir şair olarak asla bu sözüne sadık kalmamıştır. Edebi sanata örnek olması açısından: Şair, “Yâr yâr diye diye yardan aşağıya düştüm” dizesinde hem göze hem kulağa hem de gönlümüze huzur sunmuştur. Birisi sevgili, diğeri uçurum olan aynı kelimeyi büyük ustalıkla kullanmıştır. Yine bu satırda şapka dediğimiz inceltme işaretinin nelere kadir olduğuna dikkat çekmek isterim. Şiir de noktalama ve imla kuralını es geçen şairlerin öncelikle teknik olarak kendilerini geliştirmeleri elzemdir. “Ben yazdım oldu” derseniz geleceğe iz bırakma şansınız olmadığı gibi ancak okullarda şiire kötü örnek olarak isim yapabilirsiniz. Sonuç olarak; şiirde bir yere gelmek, aşama kaydetmek ve yolunuzdaki Buda’yı aşmak istiyorsanız kendinizi tekrar çek etmeniz gerekir. Yoksa bir gün bir Molla Kasım çıkar bütün şiirlerinizi sele verebilir, benden uyarması. Esenlik dileklerimle, Erol Aydın
Ekleme
Tarihi: 26 Aralık 2022 - Pazartesi
Şiir, şair, Buda ve ötesi
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.