Murat  MARAP
Köşe Yazarı
Murat MARAP
 

Sistemler Ve Rejimler

Dünyanın oluşumundan sonra insanoğlunun yeryüzüne ilk adım atması  Hz. Adem ve Hz. Havva ile olmuştur. İnsanoğlu Hz. Adem ve Hz. Havva'dan çoğalmaya başladıkça kendi aralarında hep çekişmeler olmuştur. Birbirini yönetme, birbirine üstün gelme, birbirine olan güç göstergeleri gibi. İlk çekişmeninde Habil ve Kabil ile olması buna bir örnektir. Zaman geçtikçe insanoğlu yeryüzünde çoğalmaya başladı. Bunun akabinde toplumların oluşması insanlığın çoğalması ile oluştu ve zaman içerisinde bu toplumların kendi topraklarının etrafına sınırlar çizip oldukları yeri yurt edindiler. Her bir yurdun kendine has bir devlet sistemi oluştu. Zaman içerisinde güçlü olan devletler de oldu zayıf olan devletler de oldu. Güçlü olan devletler sınırlarını genişletmek ve kendi hakimiyetlerini idame etmek için zayıf olan devletlerin devamlılığına hep son vermişlerdir. Bunun yanında devlet içerisindeki idarecilerinde muhalifleri tarafından hep yıkılmak istenmiştir. Bunun iki unsurun tek amacı, gücün karşısında başka güç istememek ve ben senden daha iyi yönetirim düşüncesidir. Şöyle bir tarihe bakalım, Osmanlı Devleti içerisinde ki kardeş çekişmeleri buna bir örnektir. Kimi padişah kardeşleri devletin başına geçmek için kendi gücünü ortaya koymaya çalışmış, devleti ve idaresi altında ki insanları kendilerinin daha iyi yöneteceği iddiasında bulunmuşlardır.  Bunun diğer bir örneği ise, devletlerin hakimiyetine son vermek olmuştur.  Güçlü olan devletler kendi hakimiyetini ve kendi devletini güvence altına almak için zayıf olan devletlerin hakimiyetine son vermişler,  toplumları kendi ideolojilerine göre daha iyi yöneteceğini savunmuşlardır.  Osmanlı fethettiği topraklara huzuru getirmişse de bu topraklar üzerinde de aynı zamanda hükmünü de sürdürmüştür.  Hangi ideolojik sistem olursa olsun her yeni gelen idareci kendi ideolojisini halka kabul ettirerek devleti daha iyi yöneteceğini savunmuştur. Yıkılan devletler ya da rejimi değişen toplumlar. Özellikle de devlet içerisinde ki iç çekişmeler yönetimde daha çok kalıp halkı daha idare etmek için verilen mücadelelerdir. Güçlü yönetim idareleri kendi ideolojilerini halka benimsetmek için her türlü şiddete de başvurmuşlardır.  Her devletin yönetim sisteminde kendine göre bir rejimi bir yönetim şekli vardır. Zaman içerisinde yönetime gelen güçlü liderler kendi benimsedikleri ideolojileri de halka yansıtıp kendi anayasalarını da oluşturmuşlardır. Bunun açık sebebi, "ben kendi getireceğim rejim ile idaremde bulunan tebamı senden daha iyi yönetirim" mantığıdır.  Tarihe bakın bunları tek tek göreceksiniz. Mesela İran, Şah'ın devrilmesinden sonra Hümeyni'nin sürgünden geri dönmesiyle hızlı bir rejim değişikliğine giren İran İslam Cumhuriyeti. Ve Osmanlı yönetim sisteminden cumhuriyet yönetim  sistemine geçen Türkiye. 95 yıllık Türkiye Cumhuriyet tarihine baktığımızda da göreceğiz ki her iktidara gelen yönetimler kendi yönetim sistemini halka yansıtmak istemişler. Rejim her ne kadar değişmemiş olsa da sistem ve yönetim olarak bazı değişimler olmuştur. Tek partili sistemden çoklu partili sisteme geçiş döneminde bile bazı iç çekişmeler oluşmuştu. Çoklu partili sistemin seçim döneminde Adalet Partisi'nin seçimleri kazanması yönetimde bulunan iktidar ve yanlıları tarafından bir hışımla karşılanmıştır. İktidarda bulunan Menderes yönetiminin ezanı aslına çevirmesi rejim destekçileri tarafından idam sehpasına götürülmüştür. Adnan Menderes'in idam edilmesinden sonra iktidara gelen her yönetim belki rejim konusunda sapmalara düşmemiş ama her dönem iktidar kendi sistemini halka yansıtmaya çalışmıştır. Bunların neticesinde ise her dönem askeri darbeler en ön saffa geçmiştir. 1980 darbesi öncesi ve sonrası olarak Türkiye kendi rejimini hep sağlam ve ayakta tutmaya çalışmıştır. 1983'den sonra Özallı tek partili sistem ve Özal'ın vefatından sonra koalisyonlu iktidar sistemleri. Özellikle Özal'ın vefatından sonra tek başına hükumet çıkaramayan Türkiye siyaseti 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar kısır döngülü koalisyonlarla yönetilmiştir. Mesut Yılmaz - Tansu Çiller hükumeti, Refah-Yol hükumeti, Anasol-M hükumeti gibi. Her hükumet içerisinde ki partiler de kendi yönetim sistemlerini halka sunmak istemiş ancak koalisyonlar içerisindeki iç çekişmeler ve güç dengesinden dolayı hükumetler hep yıkılmıştır. Fazilet partisinden ayrılıp 14 Ağustor 2001 tarihinde kurulan yeni siyasi oluşum, "ben ülkeyi herkesten daha iyi yönetirim" düşüncesiyle ortaya çıkmış, her kesimden de içine üye almış olan Adalet ve Kalkıma Partisi.  3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi kendi yönetim sistemini ve programını halka sunmuş girdiği her seçimden de oylarını arttırarak seçimleri kazanan Türkiye Cumhuriyet tarihinde tek parti olmuştur. Zaman zaman iktidarı yıkmak için oyunlar da oynanmış olsa bile halkın büyük bir kısmını arkasına alan iktidar hep ayakta durabilmiştir.  İktidar partisini yıkmak isteyenler de iktidarın yönetimi beğenmeyip  ve iktidarın yönetimi altından çıkmak için mücadeleye girişmişlerdir. 27 Nisan e-muhtıra ve 15 Temmuz darbe girişimi bunun birer örneğidir. Şimdi ise önümüzde yeni bir seçim dönemi var. Muhalefet ve iktidar kendi kozlarını oynayıp halktan alacakları oy nispetinde mecliste yerlerini alacaklar. Muhalefet, mevcut iktidarın yönetim tarzını benimsemeyip kendisinin halı ve devleti daha iyi yöneteceğini iddia edip iktidar partisini yıkmak için büyük mücadele verecektir. 2018 seçimlerini hangi parti kazanırsa kazansın yeni gelen iktidar bi önce ki  iktidarın yönetim sistemini yıkıp kendi yönetim sistemini yürürlüğe koyacaktır. Daha önce ki durumlarda rejimler, halkı ve devleti ben daha iyi yönetirim mantığı ile değişiyordu ancak bu seçimlerde halkı ve devleti ben daha iyi yönetirim mantığı ile sistemler değişecektir. Selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2018 - Cumartesi

Sistemler Ve Rejimler

Dünyanın oluşumundan sonra insanoğlunun yeryüzüne ilk adım atması 
Hz. Adem ve Hz. Havva ile olmuştur. İnsanoğlu Hz. Adem ve Hz. Havva'dan çoğalmaya başladıkça kendi aralarında hep çekişmeler olmuştur. Birbirini yönetme, birbirine üstün gelme, birbirine olan güç göstergeleri gibi. İlk çekişmeninde Habil ve Kabil ile olması buna bir örnektir.
Zaman geçtikçe insanoğlu yeryüzünde çoğalmaya başladı. Bunun akabinde toplumların oluşması insanlığın çoğalması ile oluştu ve zaman içerisinde bu toplumların kendi topraklarının etrafına sınırlar çizip oldukları yeri yurt edindiler. Her bir yurdun kendine has bir devlet sistemi oluştu. Zaman içerisinde güçlü olan devletler de oldu zayıf olan devletler de oldu. Güçlü olan devletler sınırlarını genişletmek ve kendi hakimiyetlerini idame etmek için zayıf olan devletlerin devamlılığına hep son vermişlerdir. Bunun yanında devlet içerisindeki idarecilerinde muhalifleri tarafından hep yıkılmak istenmiştir. Bunun iki unsurun tek amacı, gücün karşısında başka güç istememek ve ben senden daha iyi yönetirim düşüncesidir.
Şöyle bir tarihe bakalım, Osmanlı Devleti içerisinde ki kardeş çekişmeleri buna bir örnektir. Kimi padişah kardeşleri devletin başına geçmek için kendi gücünü ortaya koymaya çalışmış, devleti ve idaresi altında ki insanları kendilerinin daha iyi yöneteceği iddiasında bulunmuşlardır. 
Bunun diğer bir örneği ise, devletlerin hakimiyetine son vermek olmuştur. 
Güçlü olan devletler kendi hakimiyetini ve kendi devletini güvence altına almak için zayıf olan devletlerin hakimiyetine son vermişler, 
toplumları kendi ideolojilerine göre daha iyi yöneteceğini savunmuşlardır. 
Osmanlı fethettiği topraklara huzuru getirmişse de bu topraklar üzerinde de aynı zamanda hükmünü de sürdürmüştür. 
Hangi ideolojik sistem olursa olsun her yeni gelen idareci kendi ideolojisini
halka kabul ettirerek devleti daha iyi yöneteceğini savunmuştur.
Yıkılan devletler ya da rejimi değişen toplumlar.
Özellikle de devlet içerisinde ki iç çekişmeler yönetimde daha çok kalıp halkı
daha idare etmek için verilen mücadelelerdir. Güçlü yönetim idareleri kendi ideolojilerini halka benimsetmek için her türlü şiddete de başvurmuşlardır. 
Her devletin yönetim sisteminde kendine göre bir rejimi bir yönetim şekli vardır. Zaman içerisinde yönetime gelen güçlü liderler kendi benimsedikleri ideolojileri de halka yansıtıp kendi anayasalarını da oluşturmuşlardır. Bunun açık sebebi, "ben kendi getireceğim rejim ile idaremde bulunan tebamı senden daha iyi yönetirim" mantığıdır. 
Tarihe bakın bunları tek tek göreceksiniz. Mesela İran, Şah'ın devrilmesinden sonra Hümeyni'nin sürgünden geri dönmesiyle hızlı bir rejim değişikliğine giren İran İslam Cumhuriyeti.
Ve Osmanlı yönetim sisteminden cumhuriyet yönetim 
sistemine geçen Türkiye.
95 yıllık Türkiye Cumhuriyet tarihine baktığımızda da göreceğiz ki
her iktidara gelen yönetimler kendi yönetim sistemini halka yansıtmak istemişler. Rejim her ne kadar değişmemiş olsa da sistem ve yönetim olarak bazı değişimler olmuştur.
Tek partili sistemden çoklu partili sisteme geçiş döneminde bile bazı iç çekişmeler oluşmuştu. Çoklu partili sistemin seçim döneminde Adalet Partisi'nin seçimleri kazanması yönetimde bulunan iktidar ve yanlıları tarafından bir hışımla karşılanmıştır.
İktidarda bulunan Menderes yönetiminin ezanı aslına çevirmesi rejim destekçileri tarafından idam sehpasına götürülmüştür.
Adnan Menderes'in idam edilmesinden sonra iktidara gelen her yönetim belki rejim konusunda sapmalara düşmemiş ama her dönem iktidar kendi sistemini halka yansıtmaya çalışmıştır. Bunların neticesinde ise her dönem askeri darbeler en ön saffa geçmiştir.
1980 darbesi öncesi ve sonrası olarak Türkiye kendi rejimini hep sağlam ve ayakta tutmaya çalışmıştır. 1983'den sonra Özallı tek partili sistem ve Özal'ın vefatından sonra koalisyonlu iktidar sistemleri. Özellikle Özal'ın vefatından sonra tek başına hükumet çıkaramayan Türkiye siyaseti 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar kısır döngülü koalisyonlarla yönetilmiştir. Mesut Yılmaz - Tansu Çiller hükumeti, Refah-Yol hükumeti, Anasol-M hükumeti gibi. Her hükumet içerisinde ki partiler de kendi yönetim sistemlerini halka sunmak istemiş ancak koalisyonlar içerisindeki iç çekişmeler ve güç dengesinden dolayı hükumetler hep yıkılmıştır.
Fazilet partisinden ayrılıp 14 Ağustor 2001 tarihinde kurulan yeni siyasi oluşum, "ben ülkeyi herkesten daha iyi yönetirim" düşüncesiyle ortaya çıkmış, her kesimden de içine üye almış olan Adalet ve Kalkıma Partisi. 
3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi kendi yönetim sistemini ve programını halka sunmuş girdiği her seçimden de oylarını arttırarak seçimleri kazanan Türkiye Cumhuriyet tarihinde tek parti olmuştur.
Zaman zaman iktidarı yıkmak için oyunlar da oynanmış olsa bile halkın büyük bir kısmını arkasına alan iktidar hep ayakta durabilmiştir. 
İktidar partisini yıkmak isteyenler de iktidarın yönetimi beğenmeyip 
ve iktidarın yönetimi altından çıkmak için mücadeleye girişmişlerdir.
27 Nisan e-muhtıra ve 15 Temmuz darbe girişimi bunun birer örneğidir.
Şimdi ise önümüzde yeni bir seçim dönemi var. Muhalefet ve iktidar kendi
kozlarını oynayıp halktan alacakları oy nispetinde mecliste yerlerini alacaklar. Muhalefet, mevcut iktidarın yönetim tarzını benimsemeyip kendisinin halı ve devleti daha iyi yöneteceğini iddia edip iktidar partisini yıkmak için büyük mücadele verecektir.
2018 seçimlerini hangi parti kazanırsa kazansın yeni gelen iktidar bi önce ki 
iktidarın yönetim sistemini yıkıp kendi yönetim sistemini yürürlüğe koyacaktır.
Daha önce ki durumlarda rejimler, halkı ve devleti ben daha iyi yönetirim mantığı ile değişiyordu ancak bu seçimlerde halkı ve devleti ben daha iyi yönetirim mantığı ile sistemler değişecektir.

Selam ve dua ile

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.