ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِۙ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ
Oralarda(Cennetlerde) gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.(Rahman, 56)
İbni Abbas(radıyallahu anh)hazretlerine "Cinler de cennete girecekler mi" diye sormuşlar?; bir hafta düşündükten sonra evet cinlerde cennete girecek diye cevap vermiş. Bu Ayeti-i Celileyi delil göstermiştir.
Evlatlarım sizde me'haz göstermeden cevap vermeye çalışmayın. Müftâ bih olan fıkhî mesail dururken "Kıylu Kâl"(gereksiz boş söz) ile meşgul olmayın.(Süleyman Hilmi Tunahan)..{Ödemişli merhum Ziya Sunguroğlu ders notları sahife 29}
Delilsiz fetva vermeye, delilsiz konuşmaya yazmaya başlayınca; saçmalamak, uydurmak falandan, şuradan, buradan derken bir dedikodu ortaya çıkar. Onun için fıkhı mesail bir mana ifade etmez fıkıh ne demek hocam Ayet ve hadis bir mana ifade etmez idarecim ne derse odur noktasına gelinir.
Sohbet yaparken emirini uçuran, kaçıran kimler varsa; bu irtikâbı işleyen kafasına göre doldur, boşalt sohbetler yapanlar yarın verecek olduğu hesabı düşünsün..!!
Siz siz olun islamı kaynağı gösterilmeyen bir şeye itibar etmeyin. Şu abimiz, idarecimiz, büyüğümüz, küçüğümüz şöyle demiş; şunu emretmiş; o zaman bunlar islamı kaynaklara uyarsa alır kabul eder, uymuyorsa bu söylenen sözler kim söylerse söylesin, boş laf salatasından başka bir mana ifade etmez. Hiç kimse, hiç bir nefer islam fıkhının ve şeriatın üstünde değildir. Bu islam davasının en büyük ihya önderlerinden birisi olan Hacı Süleyman Hilmi Tunahan(kuddise sırruh)'ın beyanı da bu yöndedir.
Her zaman ne yazıyor, çiziyoruz. İlk önce şeriat sonra tarikat. Şeriat, şer'i hükümler asıldır. Kitap, sünnet, icma ve kıyas. Hiç bir mürşidi kamil bunlardan müstağni değildir. Onların vazifesi tecdid etmektir. Reform yapmak değil.
Tecdid etmek demek; Dinin içine kötü niyetli, sureti haktan gözüken münafık zihniyetli insanların karıştırmış oldukları bidatleri söküp çıkarmaktır. Yoksa yeni kanun ve kural koymak değildir. Dinde değişiklik yapılarak bazı hükümlerin çıkarılıp yeni bazı hükümlerin eklenmesi şeklinde dinin yeniden anlaşılması, tanımlanması” (reform) anlamında olmayıp “zaman içerisinde zayıflayan; insanların dinden uzaklaşması ile amellerdeki zaafın, amellerdeki bidatlerin, itikaden sıkıntılı durumların izale edilmesi ve müslümanların dinle irtibatın yeniden güçlendirilmesi” demektir.
Şimdi görüyor ve biliyoruz ki; sonradan yetme bazıları kafalarından söyledikleri sözler ve fiiller ile reform yapıyorlar.. İşte bu felakettir. Bu felakete teşne olanda felaketin içine düşmüştür.
Yine ders halkasında Süleyman efendi(kuddise sırruh):
Hadis-i şerif:
- “Fitne uykudadır, onu uyandırana Allah lânet etsin” Suyûtî, Fethu'l-Kebir, II, 280..
Evlatlarım onlar istedikleri kadar aleyhimizde propaganda yapsınlar üzülmeyin. Mevla bizimledir. Yalnız aleyhlerinde konuşmayın. Kürsülerde onlara bir şey demeyin. Eğer biz onlar için bir söz söylersek bu aleyhimize olur. Zira fitneyi uyandırmış oluruz.(Süleyman Hilmi Tunahan)..{Ödemişli merhum Ziya Sunguroğlu ders notları sahife 29}
Bu yukarıdaki söz muvacehesinde dikkat edilmesi gereken açık ve net bildirilmiştir. Hiç bir şahıs ve kurum helede devlet başkanının aleyhinde konuşmak kesinlikle yasaklanmış ve fitne ateşini yakacağı beyan edilmiştir.
O zaman şu anda akşam sabah, devlet başkanına, onun bağlı bulunduğu partiye küfreden, beddua seansları yapan kimin yolunda acaba!
Süleyman Efendi hazretlerinin ve sonraki 40 senede devletle, partı vs. ile kavga hiç mevzubahis olmamıştır.
Bu beddua ve hakaret senaryoları pensilvanya menşeilidir. Başka bilen varsa gelsin beri..
Cemaatlerin idaresinde devlet kadrolarıyla cidalleşmek kesinlikle olmamalıdır. Tarihi süreçte hiçbir ehli sünnet cemaat devletle kavgalı olmamıştır. İmam-i Azam rahmetullahi aleyh yıllarca hapiste kalmasına rağmen binlerce alim fadıl bazıları müctehid olan talebeleri devlete kıyam etmemişler.
İmam Serahsi(rahmetullahi aleyh) Mebsut kitabının yazarı Ömrünün en verimli zamanlarını; adi suçlularla beraber hapislerde geçirmiş kitabını orada yazdırmış ve talebelerine hapishanede ders vermiş ve devlet aleyhine konuşturmamıştır.
Imam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sırruh.)zamanında milyonlarca müritleri sultana kıyam etmek istedikleri halde, o mübarek zat müsade etmemiş ve dua etmelerini istemiştir. Sonunda kazanan İmam-ı Rabbani ve müritler olmuş ve devrin sultanı o yüce gönüllü zata bende olmuştur.
Bir çok misal verilebilir. Fakat anlayacak olana bu kadar kafidir.
Selam ve dua ile
Adnan Bayraktar
07.04.2022