Haberlerde “heyecanla beklenen gün geldi, milyonlarca öğrencinin özlemle beklediği okullar açıldı” ve benzeri şekillerde duymaya alıştığımız gibi okullar açıldı. Gerçekten durum böyle mi? Gerçekten hakikat bu mu? Milyonlarca öğrenci okulların açıldığı günü heyecanla bekliyor muydu? Okulların açıldığı günü kaç öğrenci heyecanla bekliyordu acaba? Keşke bazı şeyler haber kanallarındaki romantik takdimlerde olduğu gibi olsaydı. Keşke bazı şeyler hayal edildiği gibi olsaydı ya da bazı hayaller gerçek olsaydı.
Eski ve tecrübeli bir eğitimci olan yazar John Taylor Gatto’nun “eğitim bir kitle imha silahı” adlı kitabında eğitimin bilinmeyen yüzüne dair birçok acı gerçek var. Batı dünyasının gözünden eğitimin çıkış noktası, bilinmeyen içyüzü ve amaçları. Eğitim aracılığı ile varılmak istenen nokta. Öğrencilere hangi gözle bakıldığı gibi detaylarına girdiğimizde tüylerinizi ürpertecek gerçekler. Biz kendi topraklarımıza, kendi eğitim iklimimize dönelim. Pisa araştırmalarına göre eğitimin en iyi olduğu ülkeler falan haberlerine de girecek değilim. Zira bu araştırmalarda her zaman örnek gösterilen bazı ülkeler bizim büyükşehirlerimizin bazılarından daha az nüfusa sahip. Yani her şeyden evvel kıyas şartları bile tutmuyor.
Tatil yalnızlık olmasın, evlatlarımızı akıllı telefonların, tablet ve bilgisayarların ekranlarına hapsetmeyin demiştik. Onları doğa ile buluşturun, yeşili ve maviyi tanıtın istemiştik. Onlara nitelikli zaman ayırın, işlerinizin arasına sıkıştırmayın, onlara değer verin verdiğiniz değeri hissettirin diye temennilerde bulunmuştuk. Onlar biziz, onlar bizim geleceğimiz, geleceğimize sahip çıkmamız lazım demiştik. Bu özeti tatile başlamadan kısa bir süre önce kaleme almıştık. Şimdi okullar açıldı. Hepimiz biliyoruz ki çoğumuz çocuklarımızı terk ettik, yalnız bıraktık, ekranlara teslim ettik. Onlar eğlencenin ve huzurun sanal dünyalar olduğuna daha fazla inanmaya başladılar. Onlar için okulların açılmasının herhangi bir heyecan yüklü karşılığı yok, bir şeyi özledikleri de yok. Ortada özlenecek mekânlar, özlenecek insanlar da yok. İstisnaları tenzih ederek yazıyorum.
Hepimiz çocuklarımızı yani en değerlimiz olan, gözleri ışıl ışıl parlayan olağanüstü varlıklarımızı eğitim sistemine teslim ediyoruz. Her şey daha güzel olsun diye hayal ediyoruz ama aslında hepimiz çocuklarımızın gözlerindeki ışıltının ne zaman söneceğini bekliyoruz. İlkokulun başında mı? 3. Sınıfta mı? Ortaokulda mı? Yoksa lisede mi? Sistem bizim çocuğumuzu ne zaman un ufak edecek diye bekliyoruz. Onlar ise hiçbir şeyin farkında değil. Kendi saf ve temiz dünyalarını yaşamaya gayret ederken ellerinden alınan güzellikleri bilmiyorlar bile. Ne yetenekleri olduklarını, aslında neleri başarabileceklerini yaşamadan kaybediyorlar. Düşünmelerine müsaade etmiyoruz, merak etmeyin diyoruz, önlerine kalıpları koyup başka yol yok diyoruz, üretmek isteyenlere “tüketime hazır olanı var” diyoruz. Sonra da “bu nesilde bir şey var, bizim zamanımızda falan filan” diye dertleniyoruz.
Okullarını sevdiren, öğretmenlerini bir aile ortamında huzur içerisinde çalıştıran, öğrencilerin saygı duyduğu, anne baba yerine koyduğu idarecilere selam olsun. Öğrencilerin en sevdiği haline gelen, onların içlerindeki cevheri keşfeden ve onu en iyiye doğru yönlendiren, merak, araştırma, çalışma ve öğrenme aşkının önünü açan, tutum ve davranışları ile kendinden dolayı branşlarını sevdiren, akademik, sosyal ve manevi gelişimi ideal bir denge üzerinde yürüten tüm saygıdeğer öğretmenlerimize selam olsun. Her bir genci ayrı bir dünya bilerek sahip oldukları meslek ne olursa olsun en iyisi olma yolunda onları yetiştiren tüm öğretmenlerimize selam olsun. Yeni eğitim, öğretim dönemi hayırlı olsun, var olun, sağ olun siz.
Milli Gazete | Fatih Yılmaz
Anasayfa
Yazarlar
Fatih YILMAZ
Yazı Detayı
Bu yazı 1943+ kez okundu.
Var ol, sağ ol öğretmenim
Haberlerde “heyecanla beklenen gün geldi, milyonlarca öğrencinin özlemle beklediği okullar açıldı” ve benzeri şekillerde duymaya alıştığımız gibi okullar açıldı. Gerçekten durum böyle mi? Gerçekten hakikat bu mu? Milyonlarca öğrenci okulların açıldığı günü heyecanla bekliyor muydu? Okulların açıldığı günü kaç öğrenci heyecanla bekliyordu acaba? Keşke bazı şeyler haber kanallarındaki romantik takdimlerde olduğu gibi olsaydı. Keşke bazı şeyler hayal edildiği gibi olsaydı ya da bazı hayaller gerçek olsaydı.
Eski ve tecrübeli bir eğitimci olan yazar John Taylor Gatto’nun “eğitim bir kitle imha silahı” adlı kitabında eğitimin bilinmeyen yüzüne dair birçok acı gerçek var. Batı dünyasının gözünden eğitimin çıkış noktası, bilinmeyen içyüzü ve amaçları. Eğitim aracılığı ile varılmak istenen nokta. Öğrencilere hangi gözle bakıldığı gibi detaylarına girdiğimizde tüylerinizi ürpertecek gerçekler. Biz kendi topraklarımıza, kendi eğitim iklimimize dönelim. Pisa araştırmalarına göre eğitimin en iyi olduğu ülkeler falan haberlerine de girecek değilim. Zira bu araştırmalarda her zaman örnek gösterilen bazı ülkeler bizim büyükşehirlerimizin bazılarından daha az nüfusa sahip. Yani her şeyden evvel kıyas şartları bile tutmuyor.
Tatil yalnızlık olmasın, evlatlarımızı akıllı telefonların, tablet ve bilgisayarların ekranlarına hapsetmeyin demiştik. Onları doğa ile buluşturun, yeşili ve maviyi tanıtın istemiştik. Onlara nitelikli zaman ayırın, işlerinizin arasına sıkıştırmayın, onlara değer verin verdiğiniz değeri hissettirin diye temennilerde bulunmuştuk. Onlar biziz, onlar bizim geleceğimiz, geleceğimize sahip çıkmamız lazım demiştik. Bu özeti tatile başlamadan kısa bir süre önce kaleme almıştık. Şimdi okullar açıldı. Hepimiz biliyoruz ki çoğumuz çocuklarımızı terk ettik, yalnız bıraktık, ekranlara teslim ettik. Onlar eğlencenin ve huzurun sanal dünyalar olduğuna daha fazla inanmaya başladılar. Onlar için okulların açılmasının herhangi bir heyecan yüklü karşılığı yok, bir şeyi özledikleri de yok. Ortada özlenecek mekânlar, özlenecek insanlar da yok. İstisnaları tenzih ederek yazıyorum.
Hepimiz çocuklarımızı yani en değerlimiz olan, gözleri ışıl ışıl parlayan olağanüstü varlıklarımızı eğitim sistemine teslim ediyoruz. Her şey daha güzel olsun diye hayal ediyoruz ama aslında hepimiz çocuklarımızın gözlerindeki ışıltının ne zaman söneceğini bekliyoruz. İlkokulun başında mı? 3. Sınıfta mı? Ortaokulda mı? Yoksa lisede mi? Sistem bizim çocuğumuzu ne zaman un ufak edecek diye bekliyoruz. Onlar ise hiçbir şeyin farkında değil. Kendi saf ve temiz dünyalarını yaşamaya gayret ederken ellerinden alınan güzellikleri bilmiyorlar bile. Ne yetenekleri olduklarını, aslında neleri başarabileceklerini yaşamadan kaybediyorlar. Düşünmelerine müsaade etmiyoruz, merak etmeyin diyoruz, önlerine kalıpları koyup başka yol yok diyoruz, üretmek isteyenlere “tüketime hazır olanı var” diyoruz. Sonra da “bu nesilde bir şey var, bizim zamanımızda falan filan” diye dertleniyoruz.
Okullarını sevdiren, öğretmenlerini bir aile ortamında huzur içerisinde çalıştıran, öğrencilerin saygı duyduğu, anne baba yerine koyduğu idarecilere selam olsun. Öğrencilerin en sevdiği haline gelen, onların içlerindeki cevheri keşfeden ve onu en iyiye doğru yönlendiren, merak, araştırma, çalışma ve öğrenme aşkının önünü açan, tutum ve davranışları ile kendinden dolayı branşlarını sevdiren, akademik, sosyal ve manevi gelişimi ideal bir denge üzerinde yürüten tüm saygıdeğer öğretmenlerimize selam olsun. Her bir genci ayrı bir dünya bilerek sahip oldukları meslek ne olursa olsun en iyisi olma yolunda onları yetiştiren tüm öğretmenlerimize selam olsun. Yeni eğitim, öğretim dönemi hayırlı olsun, var olun, sağ olun siz.
Milli Gazete | Fatih Yılmaz
Ekleme
Tarihi: 14 Eylül 2019 - Cumartesi
Var ol, sağ ol öğretmenim
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.