ERDOĞAN’A DUA EDİYORUM, AYASOFYAYI ASLİYETİNE ÇEVİRSİN, İDAM YASASINI ÇIKARSIN…
(Çantacı Necmi namıyla şöhret olmuş Necmettin İlgen’le mülakatımızın IV. Bölümü)
Başlıkta yer alan ifade tek bir cümle gibi görünse de aslında farklı soruların cevaplarından alıntılanmıştır. Röportajımızın dördüncü bölümünde Risâle-i Nur Külliyatının okunmasında ne ehemmiyet var, niçin bu kitaplara çok vurgu yapılıyor, cemaatin geniş, siyasi ve içtimai (sosyal) meselelere bakışı nedir, mesela bugün ülkenin gündemi olan idam konusunda Risâle-i Nur nasıl bir Kur’an-i bakış sunuyor? Ya da son yıllarda hep gündemde olup bugün alevleri göklere çıkan kadın cinayetleri gibi menfur olaylarda sürekli tartışma konusu olan cinsiyet eşitliği gibi tartışmalara Risâle-i Nur hangi perspektiften bakıyor bu gibi soruların cevabını röportajımızın bu haftaki bölümünde okuyabilirsiniz…
Risâle-i Nur Cemaati içinde yer alan, bu eserlerden faydalanarak îmanlarını kurtardığını, akıllarına takılan soruların cevabını bulduğunu söyleyen binlerce belki milyonlarca insan var, sizler bu eserleri senelerdir okuyup, anlatan birisi olarak bilhassa gençlere, öğretmenlere, eğitimcilere, din adamlarına ve siyasetçilere tavsiyeleriniz var mı?
Benim değil, üstadımızın tavsiyesidir; 130 parça, 6000 bin kusur sahifelik Risâle-i Nur Külliyatını okumayı Bediüzzaman Hazretleri tavsiye ediyor. Diyor ki: "Sesim yetişse bütün dünyaya bağıracağım Sözler (Külliyat) güzeldirler, hakikattirler ama benim değil, Kur'an'ın tereşşuhatıdır, Kur'an'ın Telemmuatıdır (parıldaması), Kur'an'dan süzülmüştür" o şekilde bakmak lazım. Yine üstadımız diyor ki: "Aklın Nuru fünun-u medeniyedir, medeni fenlerdir, kimya, matematik, biyoloji, jeoloji, astronomi gibi kalbin nuru ulûm-u diniyedir, din ilimleridir. İkisinin imtizacından (uyum) hakikat tecelli eder, yani kalp ve akıl birleşirse o zaman bir hakikat çıkar, o zaman talebenin himmeti pervaz eder, uçar, yani çift kanatlı olur. İkisini ayırırsak sadece dini ilimleri kabul ediyorum dersek bu taassup (bağnazlık) olur. Adam müspet (fen-sanat) ilimleri kabul etmiyorum derse mutaassıp (bağnaz) olur. Öbürü de ben din ilimlerini kabul etmiyorum derse bu da inkâr olur. Birisi inkârı, öbürü de taassubu doğurur. Mesela Ay'a ilk çıkıldığı zamanlarda "hacı amca aya çıkıyorlar" denildiğinde hacı amca: "yok be evladım çıkamazlar, yanarlar orada, yalan söylüyorlar. Kur’an Kamer (Ay) nurdur diyor, yanarlar orada" diyordu. "Ya hacı amca gittiler de, geldiler bile" denildiğinde "yok be evladım inanmam, yalan söylüyor, yalan... Gitmemişlerdir" bak ne oluyor bu adam fenlerden kopuk oluyor. Taassup içine düşüyor, hâlbuki Ay Allah'ın yarattığı bir varlık, Allah: "ben semâvât (gökyüzü) ve arzı (yeryüzü) hizmetinize verdim" diyor. Eğer çıkabilirsen çık, orada villa yapabilirsen yap. Cenabı Hak seni kayıt altına almıyor ki semâvât ve arzı, Güneşi ve Ay'ı hizmetinize verdim diyor. Sen şimdi kalkıp da çıkamazsın oraya dediğinde yanlış yapmış olursun, fenni kabul etmeyince böyle taassup içine düşmüş olursun. O bakımdan bütün öğretmenlere, bütün talebelere, siyasetçilere ben bu kitapları okumalarını, okutmalarını tavsiye ediyorum. En başta Başkomutan Recep Tayip Erdoğan bu kitapları okusun, okusun yani... Bazılarına üstat diyor duyuyorum. Böyle birkaç tane üstadı var, bu Üstad'a da bir baksın bakalım, görsün dünyada ne varmış, Tayyip Bey'e bunu tavsiye ediyorum bizzat, inşallah duyar. Nurlar'ı okusun. Bilhassa ona çok lazım. Çünkü ona bu memlekette çok düşman var, onu sevmeyen çok insan var, biz onu seviyoruz ve onun partisine oy da veriyoruz. Partisindekilerin hepsi iyi insanlar olmayabilir, içinde yamuk adamlar da var ama o başta olduğu için onun etrafında birkaç tane sağlam adam var ben onların hepsine dua ediyorum. Hepsine derken partinin tamamına dua etmiyorum, etrafında var bir kaç tane sağlam adam o bilir onları, ben de biliyorum, millet de biliyor onlara dua ediyorum. Tayyip Erdoğan'a da her namazımda dua ediyorum ne diyorum: "Yarabbi cesaretini arttır, hikmetini artırır, sabrını arttırır, teslimiyetini arttırır, zekâsını arttır" diye dua ediyorum. "Yarabbi Batılıların önünde ona baş eğlendirme" çünkü bize cesur adam lazım. Öyle diyor Bediüzzaman Hazretleri “komutan cesur olursa arkadaki erler cebin de (korkak) olsa onlara cesaret verir”, korkmayın aslanlarım yürüyün, bu kefereler bize bir şey yapamazlar der hal lisanıyla. Askerler de Allah Allah deyip coşarlar ama komutan korkak olursa arkadaki erler çok cesur da olsa onları da korkutur o bakımdan Başkomutan bu kitapları okusun, ona benden selam söyleyin bunları okusun.
İslam âlemindeki geri kalmışlık nedendir? Nerede bir savaş varsa orası Müslüman memleketi, nerede bir sefalet varsa bakıyorsun İslam memleketi, işte Yemen, işte Suriye, işte Afganistan ve daha… Neden bu dünya inanmayana terakki yeri olsun da Müslümanlara tedenni yeri olsun?
Terakki etmenin birinci düsturu; sahibini, malikini tanıyacaksın, onun senden ne istediğini bileceksin. Bu vatan, bu dünya ve içindeki her şey, bu kâinat Allah'ındır. Bir insan Rabbini tanımazsa, Allah'a tam manasıyla, ihlasla iman etmeyip, Müslüman'ım dediği halde münafık gibi yaşarsa, Müslüman'ım dediği halde İslam'ın cevaz vermediği şeyleri yaparsa bugün Suudi Arabistan'ın düştüğü duruma düşer. Suudiler güya Mekke'yi müdafaa ediyorlar, Amerika ile iş birliği yapıyor, öbür tarafta Müslümanlara, Müslüman devletlere karşı geliyorlar. Onun için Allah Müslümanları hizaya getirmek için bazı musibetler veriyor ki uyansınlar diye... Kâfirlerin terakkisi neden? Kâfirler zaten "ed dünya sicnül mü min ve cennetül kâfir" (dünya müminin hapishanesidir, kafirin de cennetidir). Bizim ahretimiz var, onların ahreti yok ki... Biz ahreti bildiğimiz, inandığımız halde Müslüman gibi yaşamazsak Allah bize böyle musibetleri, belaları veriyor ki uyanalım, tövbe edelim, istiğfar edelim yola gelelim. Esas temel mesele budur. Diğerleri teferruattır. Onun için İslam âleminin evvela gerçek manada Müslüman olması lazım.
Risâle-i Nur'a neden ihtiyaç var?
Risâle-i Nur'a neden ihtiyaç var? Şimdi bakın bu bir saksı (saksıyı eline alarak) Bediüzzaman hazretleri diyor ki: "çeşitli saksılara çeşitli tohumları dik bak" Buraya Fesleğen diktik, Fesleğen oldu. Bunu çıkarsak buraya Karanfil diksek, Karanfil olur. Kokusu başka, dokusu başka, rengi başka, çıkarsak Zambak diksek Zambak olur, kokusu başka, dokusu başka. Çıkarıp acı biber diksek, var ya küçük süs biberleri, biber olur. Şimdi ya diyeceğiz ki bu saksının içinde bütün bunları yapabilecek ustalar, boyahaneler, makineler var. Böyle deyip şeytanı da kendimize güldüreceğiz veya diyeceğiz ki bir Kadir-i külli şey bütün tohumlara ne kabiliyet verdiyse toprağa attığımız da o kabiliyeti Rabbim onlarda gösteriyor. Bakın bir saksıdan binlerce renk çiçekler çıkıyor, aynı toprak, aynı gübre... Risâle-i Nur bunu bize öyle bir anlatıyor ki demek ki ya diyeceğiz ki içinde fabrikalar var, boyahaneler var, matbaalar var veyahut da diyeceğiz ki bir Kadir-i külli şey neler yapıyor kurban olayım. Biz Risâle-i Nur sayesinde bunları görebiliyoruz.
Hükumetin "kadın-erkek eşitliği, kadın açılımı, pozitif ayrımcılık politikalarını, kadınların sosyal hayatta aktif olmasını, eviyle, eşiyle ve çocuklarının terbiyesiyle ilgilenmekten çok dış işlerde çalışmasını teşvik etmesini, kadının bir şikâyeti üzerine erkeğin evden uzaklaştırılmasını bir Risâle-i Nur talebesi olarak nasıl karşılıyorsunuz?
Kadın/erkek eşitliği diye bir şey yok. Kadın ve erkek eşit değildir, bazı yerde kadın daha üstündür, bazı yerde erkek üstündür. Onun için Kur'an'ı Kerim, şeriat ve sünneti-i peygamberi ne demişse biz onu diyoruz. Evet, bu hükümet bu konuda Frenk mukallitliği (Batı taklitçiliği) yapıyorsa sıkıştırılmışlıktan yapıyordur. Bazıları sıkıştırıyor bunları falan falan diye... Zoraki yapıyordular öyle tahmin ediyorum, zoraki, zoraki... Kadın/erkek eşit değildir, hak ve adalet noktasında eşitlikten söz edebiliriz. Kadının da hakkı vardır ne diyor cennet anaların ayağı altındadır, babaların ayağı altında demiyor, bakın orada kadın üstün oldu. Kadın anadır, evlat yetiştirir, kadından peygamber olmaz ama Peygamber'i dünyaya getirir. Peygamber doğurur yani o bakımdan kadın/erkek bizim dinimiz de eşit değildir, Allah eşit yaratmamış bazı hakları erkeğe vermiş, bazı hakları kadına vermiş. Onun için eşitlik kelimesini biz kabul etmiyoruz, hak da eşittir tabiî ki, kadın da hakkı neyse hukuku odur. O başka mesele hâkim önünde, hukuk önünde öğledir ama yaratılış noktasında kadın/erkek eşit olarak yaratılmamıştır. Allah'ın eşit olarak yaratmadığını ben kimim ki eşit olarak ilan edeceğim, eğer hükümet böyle bir kanun çıkarıyorsa yanlışlığa girmiştir, o da zoraki girmiştir. Zoraki dedik ya, zorlamayla girmiştir. Benim kusuruma bakmasınlar yani...
Sizce suçta caydırıcılık noktasında îdam cezası çıkarılmalı mıdır? Risâle-i Nur bu konuya nasıl bakıyor?
Kardeşim biz bu konuda Kur’an-ı Kerime bakacağız ne diyor kitap: وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيٰوةٌ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ (Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.) bu ne demek ya? Kısasta nasıl hayat olabilir? Adamı öldürmüş, o adamı da öldürüyorlar bunda nasıl hayat olabilir tezat bir durum söz konusu gibi görünüyor ama öyle değil. Nasıl yani: adam silahı çekmiş diğer adamı öldürecek fakat kendisinin de kısas yapılacağını düşünüyor öldürürsem beni de öldürecekler o an parmağı titremeye başlıyor. Ama “ya veririz parayı, hâkimi buluruz, savcıyı buluruz bir şekilde yırtarız der, adamı öldürür”. Ve lekum fil kısası hayatun ya ulil elbabi leallekum tettekun (Ey sağlıklı düşünen, sağduyu sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki öldürmekten sakınırsınız. Bakara 179). Ne var bu ayette? Hayat var. Adam öldürmeden düşünüyor hem kendi hayatını kurtarıyor hem diğer cana zarar vermiyor, onun hayatını da kurtarıyor. Onun için idam, bütün İslam devletlerinde varmış, bütün Osmanlıda varmış bugün de olmalıdır. Çünkü bazıları var ki onları anacak idam temizler. Bu hükümet mi hangisi kaldırdı bilmiyorum ama bu hükümet metazori olarak, biraz önce de dedim ya sıkıştırılmışlıktan Avrupa Birliğine gireceğiz diye bu tavizleri veriyor. Onlar da inadını Türkiye’yi birliğe almıyorlar. Ben şahsen Tayyip amcamın yerinde olsam derim ki “almıyorsanız almayın, ben işime bakarım” zaten bazen buna benzer çıkışları oluyor. İdam cezası gelmeli çünkü öyle suçlar var ki bunlar ancak idamla temizlenir. Yetkim olsa idamı hemen getiririm.
Ayasofya'nın aslî hüviyeti olan camiye çevrilmesi hususunda Bedîüzzaman, Menderes'e ve Demokrat hükumetine talepte bulunmuş ve "Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum: Nasıl Ezan-ı Muhammediye'nin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de Ayasofya'yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir." (Emirdağ Lâhikası 2, s. 164) diye onları bir anlamda uyarmıştır. Bu hususta sizin ve Nur Cemaatinin hükumete tavsiyeleriniz nelerdir?
Bediüzzaman’ın Menderes’ten talep ettiği Risale-i Nurların resmen neşrini Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken 2014 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’na talimat vererek bastırılmasını sağlamıştır. İlk olarak İşaratu'l- İ'caz isimli eseri basan Diyanet tüm külliyatı peyder pey basmaya devam ediyor.
Üstad Bediüzzaman rahmetli Adnan Menderes'e dedi ki "madem ezanı Muhammedîyi aslına çevirdin, Ayasofya'yı da 500 yıllık asliyesine yani camiye çevir ve Risale-i Nurların serbestiyetini ve devletin eliyle neşrini sağla. Bu senin için gelecek olan belayı karşılayacak ve sana dua etmeye niyet edeceğiz" Evet, demek ki bir bela gelecek üstat bunu görüyor şimdi buna itiraz ederler bu anlaşılmayacak bir şey değil efendim. Hasta adam hastalığını göremez ama doktor bunu görür, teşhis eder. Bediüzzaman'da manevi büyük bir doktor. Kur'an adamı, din adamı, Allah adamı. Dolayısıyla görüyor bir bela geliyor diyor "hem sana, hem memlekete, hem devlete telafisi mümkün olmayan bir musibet geliyor bu üç şeyi yap gelecek olan bu belayı önle" diyor. Menderes yapmadı, yapamadı şimdi ben şahsen Başkomutan Tayyip Bey'e diyorum ki Ayasofya'yı açacağım dedin zaten, sözünü yerine getir Ayasofya'yı aç. Aç ki sana saldıran o parazitler var ya o parazitler onları göreceksin zamanla sana saldıramayacaklar ama şöyle diyebilir "ya bir sürü cami var, Ayasofya'nın yanında Sultanahmet var namazda cemaat iki saf oluyor burayı açsak ne olacak?" Öyle değil, bu Hazreti Fatih'in bir yadigârıdır. Arif Nihat Asya ne diyor: "utansınlar seni kapayanlar da açmayanlar da" onun için sen bu işi yap Tayyip abi... Sen bu işi yap, inşallah çok büyük bir manevi güç elde edeceksin. Bu bir fırsattır, bu fırsat herkese düşmez. Ben bir zamanlar Kültür Bakanı olan Ertuğrul Günay'a "Ertuğrul Bey, sen bir Kültür Bakanı olarak bunu gündeme getir, Başbakan da arkada o da kuvvet verir burayı açın" O da bana Necmi Abi "bu kadar camiler var falan filan..." dedi. Ona "o camiler başka bu başka dedim, Bu bir semboldür, Hz. Fatih'in orada bir vasiyeti var. Bunu camiden başka şey için kullananlara 'Allah'ın, meleklerin laneti üzerine olsun' diyor sen o vakıfnameyi biliyor musun? Bak, bunu birisi açacak bu fırsat şu anda sende aç da kap bunun sevabını" dedim. Bana "Necmi abi kusura bakma, bir daha da bu Ayasofya meselesini benim gündemime getirme" dedi. Ben de "hayırlısı olsun" dedim. Sonra bir iki ay sonra onu da bakanlıktan aldılar, o da gündemden gitti. Ayasofya mühimdir yani...
Gelecek haftalarda;
Kur'an varken Risâle-i Nurlara ve başka kitaplara ne gerek var? Herkes Kur'anı kendi başına okuyup yaşayamaz mı? Cemaatlere ne gerek var? FETÖ’de Nurcu değil miydi? Sizin de devlete isyan etmeyeceğinizi nereden bilelim?" gibi sorulara nasıl cevap verirsiniz?
İslâm'da reform, İslâm'ın güncellenmesi, çağa uydurulması gibi konulara Risâle-i Nur'un bakışı nedir?
Irkçılığa ve milliyetçilik konusuna Bediüzzaman'ın bakışı nedir?
Kötülükle mücadele etmenin en iyi yolu, kötülüğe giden yolları kapatmaktır. Sizce şu anda gazeteler, televizyon programları, diziler, filmler, internet siteleri kötülüğü engelleme ve iyiliği teşvik etme hususunda vazîfelerini ne kadar yapıyorlar? Bu hususta yetkililere tavsiyeleriniz nelerdir?
Bediüzzaman'ın Mustafa Kemal'e bakışı nasıl olmuştur?
Bu soruların ve daha fazlasının cevabını röportajlarımızda okuyabilirsiniz…