DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ Mİ?
YOKSA DUYGUSUZ???
Yakın bir zamanda İzmir ili, Ödemiş ilçesi Kaymakçı Çok Programlı Lisesi müdürü Ayhan KÖKMEN iki öğrencisi tarafından tüfekle vurularak öldürülmüştü. Olay tüm Türkiye'de büyük bir infial uyandırmıştı. Olayın üzerinden bir müddet sonra görevlendirilen müfettişin yazdığı raporundaki TESPİTLER, GÜNLERCE konuşuldu ve tartışıldı. Saygıdeğer müfettişimiz Doğan CEYLAN, yazdığı raporda içinde yaşadığımız bundan sonraki günlerde de yaşayacak olacağımız bu tür olayların vahim neticelerininde habercisi olarak hepimizi YAZDIĞI KESKİN UYARILAR ile adeta ciğerimizden vurdu.
Burada, saygıdeğer hocamın bütün tespitlerinin altına üç kız evladı olarak imzamı atarım.
Saygıdeğer hocam, "DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ" başlığını atarken çocuklarımızın içinde bulunduğu acı, bir o kadar da hakikat olan durumlarını gözlerimizin önüne seriyordu.
Şimdi burada duruyor ve problemin sadece çocuklarımız ve ebeveynlerinde olmadığını ifade etmek istiyorum.
Peki öyle ise; SUÇLU yada(öyle demiyelim de)
KİMLER ve NERDE HATA ETTİLER ?
KİMLER SORUMLU???
Evet bu çocukları bu duruma sadece ve sadece
ANNE VE BABA yani AİLE ler getirmedi. Suçlu ÜÇLÜ SAÇ AYAĞI olarak ifade edebileceğimiz
AİLE..
OKUL...
MAHALLE... dir.
"Buda nerede çıktı" demeyin.
Sayın müfettişin yukarıda saydığı bütün mili manevi ve ahlaki terbiye ve eğitimleri bizler okul öncesine kadar önce ailemizden, anne ve babamızdan alırdık.
Sonrasında ise, okul başlar ve okulda o hala çok sevdiğimiz, gördüğümüz zaman önümüzü saygı ile iliklediğimiz, ellerine sarılıp büyük bir hürmet ve saygı ile öptüğümüz
SAYGIDEĞER ÖĞRETMENLERİMİZ den alırdık.
Yani taş üstüne ikinci taşı okulumuz ve öğretmenlerimiz koydu. Zaman zaman çocuksu haşerelikler yaptığımızda da kulaklarımız çekilirdi. Bizde yaptığımız hatanın bilinci içerisinde yüzümüz kızarır ve sıramıza oturur idik. Oysa bugün çocuklarımız üzerindeki tasvirini yaptığım ikinci KONTROL NOKTASI yani OKUL ve ÖĞRETMEN eğitim ve terbiyesi bitmiştir. Zira sizlerde gayet iyi bilirsiniz ki;
ÖĞRETMEN TALEBESİNE BİRŞEY SÖYLEYEMEZ!!!
ÖĞRETMEN TALEBESİNİN kula2ğını ÇEKEMEZ!!!
ÖĞRETMEN TALEBESİNE KÖTÜ BİR NOT DAHİ VEREMEZ!!!
Hele bir söylesin.Vay ki vay..
Hele bir kulağını çeksin.
12 yaşındaki SIPA!!! dahi baş parmağını küstahça öğretmenine kaldırarak "sizi milli eğitime şikayet edeceğim. Bizimde haklarımız var." diyecek kadar küstahlaşır. Hızını alamaz bir de anne babasını yetmez yedi sülalesini okula getirtir. Saygıdeğer, eli öpülesi bu değerli insanları utanmadan sıkılmadan hicab dahi duymadan alırlar aralarına darp ederler.
Gelin şimdi; bu öğretmen bu çocuklara,
TERBİYE...
AHLAK...
SAYGI...
SEVGİ...
HÜRMET gibi ahlaki ve manevi eğitimi versin yâda verebilsin.
Sonuç.
SALDIM ÇAYIRA .....
yâda
NE HALLERİ VARSA GÖRSÜNLER!!! bitmişlik sendromu.
Ya MAHALLE???
Mahalle bizim huzur ve mutluluk kaynağımız idi. Okuldan geldikten sonra en büyük eğlencemiz ve mutluluğumuz mahalledeki arkadaşlarımız ile oyunlar oynamaktı. Hatalı bir fiil, yanlış bir söz yapmanız mümkün mü? Mahallenin büyükleri önce ikaz eder, olmadı hafiften kulaklar çekilir. Finalde ise anne ve babaya "Sıdıka ablaaa, Halil abiiii Bülent böyle böyle yaptı bilesin haaaa " diye annemize şikayet değil KONTROL edilmesi için bir uyarı gönderilirdi.
Tabiiki bu işin birde finali vardı(!). Final çok muhteşem olurdu. Annenizin eline aldığı bir SÜPÜRGE ile yâda TERLİK İLE EVİ TAVAF ETMEKLE (!) nihayete ererdi. Düşünsenize bir, bugün annesini arkasından terlik attı diye mahkemeye veren HAYIRLI EVLADI(!)
İşte biz/ler böyle ÜÇLÜ KONTROL PANOSU veya SAÇ AYAĞI ile adam gibi adamlar, hanımefendiler, beyefendiler olduk. Eminim ki; herkes o çoğu şeyin olmadığı ama mutluluk, huzur, sevgi, saygı komşuluk, kardeşlik duygularının sadece evimizi değil mahallemizi sokağımızı kapladığı gün ve yılları
HASRETLE YADEDİYOR,
"NE GÜZEL GÜNLERDİ O GÜNLER diyorsunuzdur.
İşte öyle bir nesilden,
öğretmenini bıçaklayan, öldüren,
annesini terlik attı diye mahkemeye veren, çocukları oyun yüzünden kavga ettiler diye yedi sülalesini mahalleye taşıyıp birbirlerine taş, sopa, bıçak vs ile birbirine giren bıçaklayan hatta ve hatta öldüren bir toplum olduk.
Çocuklar böyle kendiliğinden DUYGUSUZ olmadı/lar sayın müfettişim..
Onları önce
ANNE BABALARI
sonra
OKUL ve ÖĞRETMENLERİMİZ
Sonrasında da
MAHALLELİ olarak yani
ÜÇLÜ SAÇ AYAĞI OLARAK
BİZ,
HEPİMİZ YAPTIK.
Şimdi eserlerimiz ile övunüyormuyuz?
Hayır!!!
Yine, yeni, yeniden
FABRİKA AYARLARINA DÖNÜP bizi yetiştirenler gibi, bizde yeni nesli yetiştirmekle mükellefiz.
NOT: Yarın ki yazımızda.
BİZİM ANNELERİMİZ VE BABALARIMIZ ÇOK İYİ İNSANLAR, ANCAK ÇOK “KÖTÜ ” ANNE VE BABALAR olsun.
Selâm ve dua ile
Bülent ERTEKİN