Bülent Ertekin
Köşe Yazarı
Bülent Ertekin
 

HANGİ SAİK İLE TEPEDEN BAKIYORSUNUZ?

HANGİ SAİK İLE TEPEDEN BAKIYORSUNUZ? Yanına yaklaşamazsın... Konuşmak mı istiyorsun?  ne mümkün... Büyük odalar... Büyük masalar... Şöhretin..  Apoletlerin ve yıldızların sayılamadığı... Baş döndüren, Gurur... Kibir... Şöhret. Ben bilirim... Ben... Ben... Ben... Oysa sen kocaman bir HİÇ! Şöhret ise, zehirli bir bal... Makam ise bir gün elinden çıkacak..  Farkındamısın? ............... Abdullah bin Ümmü Mektum. Gözleri görmeyen bir sahabedir.  Hz. İbni Ümmü Mektûm, Müslüman olduktan sonra Peygamberimizin sohbe­tinde bulunmak için sık sık huzuruna gelirdi. Peygamberimizden Kur’ân âyetle­rini ezberledi. Bir defasında Peygamberimiz, Utbe bin Şeybe, Ümeyye bin Ha­lef ve Ebû Cehil gibi Kureyş’in ileri gelenleriyle, “Belki içlerinden birkaçı imana gelir de İslam’ın gücü artar, onlara bakarak birçok insan da Müslüman olur.” düşüncesiyle tebliğ vazifesini yapıyordu. Bu esnada İbni Ümmü Mektûm meclise gelerek Peygamberimize hitaben, “Yâ Re­sû­lal­lah, bana Kur’ân okut. Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedi. Peygamberimiz onların üzerinde fazla durduğundan, İbni Ümmü Mektûm’la ilgilenemedi. İbni Ümmü Mektûm, Peygamberimizden cevap alamayınca, ar­zusunu birkaç defa tekrar etti. Peygamberimiz ona aldırmayıp yüzünü buruştu­rup döndü, sözünün kesilmesini istemedi, onlarla konuşmaya devam etti. Orada bulunanların, “Bu dine hep zayıflar, fakirler, köleler ve âmâlar giriyor.” diye alaylı bir şekilde gülmelerine yol açmamaları için İbni Ümmü Mektûm’u cevap­sız bıraktı. Fakat çok sürmedi, tam sözünü bitirip kalkacağı sırada İlahî ikaz gel­di:[3] “Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı… Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda vere­cekti... Öğüte ihtiyaç duymayan kimseye gelince, sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin. Sana koşarak ge­len ve Allah’tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun. Sakın! O Kur’ân bir öğüttür.”[4] Siz!!! Seçilmişler... Tayin edilmişler... Her ne şekilde gelirseniz gelin. Size ne oluyor ki, mahiyetinizdekilere; Tepeden... Horlayarak... Aşağılarak.. Küçük görerek bakıyorsunuz. Siz!! Hizmetkarsınız... Hizmetçisiniz... Emanetçisiniz... Bu hadiseden sonra Peygamberimiz, İbni Ümmü Mektûm’a iltifat ve ikramda bulundu. Ne zaman onu görse, “Ey Rabb’imin beni ikazına sebep olan kardeşim, merhaba!” diye latife yapardı. Bazen de hırkasını serer, oturtur, hâlini hatırını sorardı. Artık ona ailesinin bir ferdi gibi muamele ediyordu.[5] KAYNAK [3]age., 4: 208. [4]Abese Sûresi, 1: 10. [5]Tecrid Tercemesi, 2: 580. Selam ve dua ile. Bülent ERTEKİN 
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2020 - Cuma

HANGİ SAİK İLE TEPEDEN BAKIYORSUNUZ?

HANGİ SAİK İLE TEPEDEN BAKIYORSUNUZ?

Yanına yaklaşamazsın...
Konuşmak mı istiyorsun?  ne mümkün...
Büyük odalar...
Büyük masalar...
Şöhretin.. 
Apoletlerin ve yıldızların sayılamadığı...

Baş döndüren,
Gurur...
Kibir...
Şöhret.
Ben bilirim...
Ben...
Ben...
Ben...

Oysa sen kocaman bir HİÇ!
Şöhret ise, zehirli bir bal...
Makam ise bir gün elinden çıkacak.. 
Farkındamısın?
...............

Abdullah bin Ümmü Mektum.
Gözleri görmeyen bir sahabedir. 
Hz. İbni Ümmü Mektûm, Müslüman olduktan sonra Peygamberimizin sohbe­tinde bulunmak için sık sık huzuruna gelirdi. Peygamberimizden Kur’ân âyetle­rini ezberledi. Bir defasında Peygamberimiz, Utbe bin Şeybe, Ümeyye bin Ha­lef ve Ebû Cehil gibi Kureyş’in ileri gelenleriyle, “Belki içlerinden birkaçı imana gelir de İslam’ın gücü artar, onlara bakarak birçok insan da Müslüman olur.” düşüncesiyle tebliğ vazifesini yapıyordu. Bu esnada İbni Ümmü Mektûm meclise gelerek Peygamberimize hitaben, “Yâ Re­sû­lal­lah, bana Kur’ân okut. Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedi.

Peygamberimiz onların üzerinde fazla durduğundan, İbni Ümmü Mektûm’la ilgilenemedi. İbni Ümmü Mektûm, Peygamberimizden cevap alamayınca, ar­zusunu birkaç defa tekrar etti. Peygamberimiz ona aldırmayıp yüzünü buruştu­rup döndü, sözünün kesilmesini istemedi, onlarla konuşmaya devam etti. Orada bulunanların, “Bu dine hep zayıflar, fakirler, köleler ve âmâlar giriyor.” diye alaylı bir şekilde gülmelerine yol açmamaları için İbni Ümmü Mektûm’u cevap­sız bıraktı. Fakat çok sürmedi, tam sözünü bitirip kalkacağı sırada İlahî ikaz gel­di:[3]

“Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı… Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda vere­cekti... Öğüte ihtiyaç duymayan kimseye gelince, sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin. Sana koşarak ge­len ve Allah’tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun. Sakın! O Kur’ân bir öğüttür.”[4]

Siz!!!
Seçilmişler...
Tayin edilmişler...
Her ne şekilde gelirseniz gelin.
Size ne oluyor ki, mahiyetinizdekilere;
Tepeden...
Horlayarak...
Aşağılarak..
Küçük görerek bakıyorsunuz.

Siz!!
Hizmetkarsınız...
Hizmetçisiniz...
Emanetçisiniz...

Bu hadiseden sonra Peygamberimiz, İbni Ümmü Mektûm’a iltifat ve ikramda bulundu. Ne zaman onu görse, “Ey Rabb’imin beni ikazına sebep olan kardeşim, merhaba!” diye latife yapardı. Bazen de hırkasını serer, oturtur, hâlini hatırını sorardı. Artık ona ailesinin bir ferdi gibi muamele ediyordu.[5]

KAYNAK
[3]age., 4: 208.
[4]Abese Sûresi, 1: 10.
[5]Tecrid Tercemesi, 2: 580.

Selam ve dua ile.
Bülent ERTEKİN 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.