Gidenlerin geri dönmedikleri genel kabul görmüş bir olgu olsa da durum ve olaylara göre döndükleri de olmuştur. Hatta dönüşü muhteşem olan kişi ve kurumlarda günlük hayatımızın rutinleri arasında girmiştir.
İnsan olarak sosyal bir varlığız ve diğer kişilerle değişik düzeyde ilişkilerimiz mevcuttur. Bu ilişkilerde en kalıcı ve köklü ilişkiyi komşularımızla yaşarız. Zamanın değişmesi, büyük şehirlerdeki kozmopolit yapı bu münasebetleri dönüştürmüş olsa da özellikle kapı komşuları ile zorunlu birlikteliklerimiz kaçınılmazdır. Kafa yapılarınız, dünya görüşleriniz ve kültürleriniz farklı olsa da en zor anınızda kapısını ilk çalacağınız kişilerdir.
İslam komşu ve komşuluk ilişkilerini öyle bir boyuta taşımıştır ki mirasçı olacak düzeyde değer vermiştir. Bunu yadsımanız ve göz ardı etmeniz mümkün değildir. En yakın akraba ve dostlarınızı her an yanınızda bulamadığınıza göre komşuya sığınmaktan başka çareniz yoktur. Bu düzeydeki bir durum için ev alırken öncelikle komşunun alınıyor olması da verilen değerin göstergesi olmaktadır.
Durum böyle olunca da komşuya köle olmakta kaçınılmaz olmaktadır. En acil ihtiyaçlar için başvurulan ilk adrestir. Çoğu zaman evde bulunan ekmek ikiye bölünerek paylaşılmaktadır. Durum böyle olunca da zaman zaman evde pişen bazı özel yemeklerin yolunun komşudan da geçmesi doğaldır. Bu bir ikramın ötesinde hak olarak görülür, bu şekilde sosyal dayanışmanın en güzel örneği verilmiş olur.
Komşuya verilen tabağın hemen geri dönmediği de vakayı adliyeden olup sürpriz değildir. Tabağın bekletilmesinin tek bir nedeni vardır, o da tabağı geri gönderirken uygun bir ikramın olmasını beklemektir. Komşuya gönderilecek özel bir menü ortaya çıktığında tabağı göğsünüzü gere gere iade edersiniz. Bu ve benzeri ritüeller herkes tarafından bilindiği için boş tabağın peşine düşülmez.
Giden tabağın geri dönüş serüveni sıradan bir durum değildir. Bu aynı zamanda bir kültür ve geleneğin yaşatılmasıdır. Hammaddesi aynı olan insan topluluklarını birbirinden ayıran bu hayat tezahürlerinin toplamına birden kültür diyoruz.
Çağımızda hep şikâyet ettiğimiz kültür erozyonu veya kültür emperyalizmi bu değerlerimizi yok ettiği için önemlidir. Küreselleşme dediğimiz sınırların ortadan kalkması ile ortaya çıkan bu durum aslında yozlaşmanın ta kendisidir.
Sonuç olarak; komşu, komşuluk ve giden-gelen tabak serüveni bize ait bir kültürdür. Batılılarda böyle bir anlayış olmadığı için bizi anlamaları mümkün değildir. Paylaşmak, bölüşmek ve dayanışmak adına tabakların bu seyrüseferi devam ettiği sürece hiçbir güç bize zarar veremeyecektir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın