Babam sigara içerken;"Tabutuma bir çivi daha çakayım!" deyip sigarasını yakardı.
6 yıl önce babamı da bu nedenden yani "Akciğer Kanseri"nden kaybettim. Anlayacağınız bile bile lades...
Ülkemizde tütün bağımlılığında dünyadaki ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Ancak, ülkemizde tütün kontrolü için diğer ülkeler tarafından örnek alınan bir program yürütülmekte olmazı bizi gelecek için umutlandırmaktadır. 4207 sayılı yasa sonrası başarılı tütün kontrolü çalışmalarıyla pazarı giderek daralan tütün endüstrisi, artık hedef olarak gençlerimize yönelmektedir. Erken yaşlarda bağımlılığın çok daha zor tedavi edildiği özellikle anne babaların dikkatinden kaçmamalıdır. Arkadaş ortamları bu illet için bulunmaz bir fırsattır.
Şu illetin kısaca bir tarihine giriş yapalım sonra kaldığımız yerden devam edelim.
Kristof Kolomb 1492’de Amerika’yı keşfettiğinde bu kıtanın yerlileri tedavi ve dini
amaçlarla tütün üretimi yapıyorlardı. Bu keşiften sonra Avrupa ya döndüğünde yanında
bu kıta da daha önce hiç görülmemiş olan tütün tohumları ve yaprakları vardı.
Tarihler 1556’yı gösterdiğinde ise Fransa ilk defa tütünle tanıştı ve Jean Nicot kısa zamanda
tütün içmeyi popüler hale getirdi. Bu yüzden bilim adamları “Nikotin” olarak
bilinen bu kimyasal maddeye onun adını verdiler. Bir yıl sonra İngiliz Aristokratı şairi
Sir Walter Relaigh’nin tütün içmeye başlamasıyla İngiltere’ye de girdi.
JAPONYA 1610’DA YASAKLAMIŞ
Bağımlılığını fark eden Japonya 1610’da tütün üretimi ve içimini yasakladı. Ardından
hızla yayılan bu tehlikeli tüketime bir yasak da 1634’de Rus Çarı’ndan geldi ve Rusya’da
da yasaklandı. Tütün içerken yakalananların ceza olarak burnu kesiliyor, suçun
tekrarı halinde ölüme mahkum ediliyordu.1761’de İngiliz Doktor John Hill tarihte bilinen
ilk tütün-kanser araştırması olan raporunu yayınladı. 1891’de Kanada’nın British
Colombia eyaletinde, 15 yaşından küçüklerin tütün içmesi yasaklandı. 12 yıl sonra ise
tüm Kanada’da yasaklanması için meclise kanun tasarısı verildi. 1930’da ise Almanya’nın
Köln Üniversitesi sigara-kanser ilişkisini istatistiksel olarak ortaya çıkardı.
1943’te ise Dünya yetişkin nüfusunun yüzde 60 civarı sigara içiyordu. Gelelim günümüze
değerli okuyucular: Sıkı durun! Nüfusu 6 milyara yaklaşan dünyamızda kişi başına
bin paket düşüyor. Bu da toplam 6 trilyon sigara yapar. Bu rakam sektördeki para
hacminin ne kadar büyük olduğu konusunda da fikir veriyor. Dünyada her yıl 4 milyon
insan sigaradan hayatını kaybetmektedir!(Rakamlar tüyler ürpertiyor!) Dünya Sağ-
lık Örgütü(WHO) dünyada en büyük sağlık sorununun sigara olduğunu ilan etmiştir.
100 BİNE YAKIN ÖLÜM
Sigaraya bağlı olarak bebeklerde ve çocuklarda; ani bebek ölümleri, astım vakaları,
kulak enfeksiyonları, solunum enfeksiyonları her yıl artış göstermektedir.
Türkiye de ise her yıl 100 bine yakın insanımızı kurban veriyoruz. Bakın bu 100 bin
kişiyi daha çarpıcı örneklerle destekleyeyim. Her gün bir uçak düşüyor ve 300 kişi ölüyor.
Her yıl 100 bin nüfuslu bir şehrimize atom bombası atılıyor. Her gün içi dolu 6 otobüs yolcuları ile birlikte
ölüyor. Bilmem olayın vahametini, vahimliğini anlayabiliyor muyuz?
Bir ilginç tespit daha. Hayatında ilk iki sigarasını tamamen bitiren gençlerin yüzde 85’i
sigara bağımlısı olmaktadır. Sadece sağlığa mı zararı vardır? Tabii ki hayır! Sosyal yönünden
birkaçına değinmek istiyorum.
Birincisi sigara içen bir çocuk ailesine içmediğini söyleyerek yalan söylemektedir.
İkincisi evli olan çiftlerden içmeyenler rahatsız olur, bu da türlü sıkıntılara sebep olur.
Üçüncüsü sigara içen aile reisi harcamış olduğu, sigara parasıyla ailesinin hakkını yemiş olmaz mı? Bunun yanında ailesinden harçlık alan bir çocuk da parasını yanlış yerde kullandığından ailesinin hakkına saygısızlık etmiş olur.
Dördüncüsü milyarlarca liramız duman edilerek milli servetin yok olmasına sebep olmaktadır.
Yani demem o ki, bu yasak aslında, bir yasak değil, kendimize, ailemize, çevremize karşı farkındalık sağlamak. Bu kadar ciddi bir adımı sulandırmaya çalışanların –sigara içsek bile- ekmeğine yağ sürmeyelim.