İŞTE TESETTÜRE RİÂYET ETMİYOR DEDİĞİN HESNÂ, TESETTÜR RİSALESİ ’Nİ DE BERAAT ETTİRDİ..
l903 yılında Senirkent'te dünyaya gelen Hesna Şener, eski alay müftülerinden yarbay Nuri Beyin kızıdır...
İlk, orta ve lise tahsilinden sonra Hukuk Fakültesini başarıyla bitirmişti. bazı yerlerde geçen kısa memuriyet ve hizmetinden sonra Denizli'ye hakim olarak tayin edilmişti.
l942 senesinden itibaren tam otuz üç yıl bu vazifede kaldı...
l943 senesinde Bediüzzaman Said Nursî'nin talebeleriyle birlikte verildiği Denizli mahkemesinin âdil hakimlerinden olarak ebedî fazilet ve adalet levhalarına geçen bahtiyarlardandır...
Hâkime Hesna Şener Hanım, Isparta Senirkentlidir ve Bediüzzaman Hazretlerinin Talebelerinden milletvekili Ali İhsan Tola abinin akrabasıdır...
Tesettür risalesinin beraat kararına çok sevinir Üstad...
Beraat kararı verildikten bir müddet sonra Bediüzzaman Hazretleri Ali İhsan Tola’ya bir vazife verir...
Ali İhsan Tola abi bundan sonrasını şöyle anlatır:
“Beraat kararından bir müddet geçtikten sonra bir gün Üstad Bediüzzaman Hazretleri:
Ali İhsan, Hesnâ kızıma selâm söyle, ben onu mânevî evlatlığıma kabul ettim!’ dedi...
Üstad bunu bana söyledi ama o zamanlar biz açık saçık kadınların yanlarından geçmezdik.
Onun için gitmedim!..
İkinci sefer Üstadın yanına vardığımda yine ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle!’ dedi.
Yine gitmedim...
Üçüncüde ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince artık gitmek bana farz oldu diyerek gittim...
Denizli sıcaktı. Vardım odasına girdim, selâm verdim. Kısa kollu giymiş, etekler dizinde... Şöyle kapıya yakın bir yere durdum.
Bana ‘Gel bakalım koca Nurcu!’ dedi...
Hemşehrilik de var, Isparta Senirkentli’yiz... Akrabalık da var. Beni tanıyor. Ben de:
Sen de Nurcusun!’ dedim...
Böyle deyince orada bulunan bir görevliye; ‘Sen kapıyı kapat ve bize de iki çay söyle!’ dedi. Bunun üzerine ‘Üstad’dan size selâm getirdim. ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle’ dedi’ deyince Hesnâ Hanım başladı ağlamaya!..
Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne âhirete...
Babama kızıyorum... Beni okutacağına, köyümüzün çobanı sümüklü Hasan’a verseydi... Dinimi, Müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum...
Enâniyetten, evlenmedim bile!’ dedi...
Dedim ki ‘Hesna Hanım: Ona mânevî evlât olmak, o kadar basit bir şey mi? Bu sana yeter!..
Acaba ona lâyık olabildik mi ki?’ dedi...
Üstadın huzuruna vardığımda, durumu arz ettim. Üstad ‘Ali İhsan, ben onun ismini gavsların, kutupların yanına yazdım, ona ben onlarla beraber duâ ediyorum...
Erkekler korktu ama o kendisini ortaya koyarak Kur’ân dâvâsına taraftar çıktı..
Yarın mahşerde Kur’ân ona şefaatçi olacak!’ dedi...
Bana da ‘Ne o, Hesnâ tesettürsüz diye darılıyor muydun?
İşte tesettüre riâyet etmiyor dediğin Hesnâ, Tesettür Risâlesi’ni de beraat ettirdi...
Essebebü ke’l-fâil (Sebep olan yapan gibidir) sırrınca, bütün sizin kazandığınız haseneler, sevaplar tamamen ona da yazılıyor.
İşte bütün hasene, o beğenmediğiniz Hesnâ’nın şecaat ve cesaretiyle oldu dedi...
Ve Hesna hanım emekli olduktan sonra, gayet mesture ( tesettürlü ) bir hanım olarak büyük hizmetlere vesile oldu...
NOT: Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Amin! Hayırlı cumalar.
Selâm ve dua ile
Bülent ERTEKİN