NASILSIN... ABİ...
Nasıl bir adam oldum, bilemiyorum.
Ne zaman boynu bükük bir çocuk...
Bir yetim...
Belki...
Yada bir şarkı...
Benim babam...
.......
Cebinde yok parası
Bafra'dır cigarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş
Bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey!
Gözlerim dolu dolu oluyor...
Ağlıyor...
Ağlıyorum...
Çok mu sulu gözlü oldum dersin?
Ya Sen?
Nedense sen Ağrı Dağı kadar güçlü, muhkemdin.
Bugün 30 yaşına gelmiş olacaktı.
Belki de torunlarını kucağına verecekti.
Simsiyah saçları...
Kömür gibi gözleri ile...
Altı veya yedi saat yaşayan, sonrasında da kokusunu dahi içine sindiremediğin Hatice ni kucağına alıp bize ne güzel bir ders verirken bile dağ gibiydin.
Biz ağlarken...
Sen...
"Şu veled masumdur, onun Hâlık’ı dahi Rahîm ve Kerîm’dir. Benim nâkıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inayet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli, musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp cennetü’l-firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsaydı kim bilir ne şekle girerdi? Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime ait menfaati için kendime dahi acımıyorum, elîm müteessir olmuyorum.
Gene dağ gibiydin...
Dik...
Vakur...
Metin..
Ders, hem de nasıl bi ders veriyordun...
Ve....
Onu...
Onları yazmayacağım...
Zaman zaman sana sığındık...
Dağ gibi dertlerin...
Dağ gibi üzüntülerin...
Dağ gibi içinden çıkamadığın...
Bugün yüreğimin taaa derinliklerine kadar inen bir resim gördüm.
İki masum...
Bir kız...
Bir oğlan..
Belliki oğlan, abi...
Sarılmış kardeşine...
Bir baba...
Belki bir anne gibi...
Altında delicesine bir yazı.
SEN ABİNE SIĞINDIN DA. ABİN KİME SIĞINSIN, A ÇOCUK.
SÖYLESENE ABİ!!!
SEN KİME SIĞINDIN?
KARDEŞİN.
Selam ve dua ile.
Bülent ERTEKİN